SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROJESİNİN EN KISA ANLATIMI ve SONUÇ: "İnsan sağlığı piyasanın vahşi koşullarına terkedildi."
Proje giriş bölümünde bazı tespitlerle başlamakta. Bu tespitlerde geçmişte yapılanları tamamen kötülemeyen ve hatta zamanına göre ileri ve uygun bulan, mevcut sistemde kökten bir değişiklik yerine daha mütevazı ve temkinli; aksaklıkların sıra ile ve göreceli olarak düzeltilmesinin amaçlandığı vurgulanmaktadır..TESPİT VE NİYETLER-Bütün dünyada sağlık sorunlarını tamamen çözmüş bir ülke tanımlamak zordur (s.6),-Reform arayışları sadece hasta memnuniyetini arttırmaya yönelik olmamalıdır (s,6),-Sağlıkta hizmet süreci ve sonuçlar ölçülemiyor (s.17),-Sağlık hizmetlerinde kalite kavramının içi doldurulamamıştır. Bunun için kalite uzmanlarının yetiştirilmesi ve sektörde istihdam edilmesi gerekmektedir(s.17),-Temel sağlık hizmetleri alanında iyi tasarlanmış ve performansa yönelik bir sağlık sistemi ve anlayışı bulunmamaktadır (s.34),-Daha kaliteli hizmet daha uygun maliyetle sunulmalı veya satın alınmalıdır (s.6),-Türkiye sağlık düzeyi bakımından orta gelirli ülkelerin çoğunun gerisinde (s.15); sosyal göstergeler indeksinde dünyada 86. sırada yer almaktadır (s.16),-Sağlığa ayrılan kaynaklar koordinasyon (eş güdüm) eksikliği sonucu verimli kullanılamıyor (s.18),.Sektörün karmaşık yapısı ve yönetiminden dolayı bu kaynakların kullanımı kontrol edilememekte ve kaynak ihtiyacı sürekli artmakta (s.19),Sorunlar ve nedenleri:-Sektör karmaşık ve çok başlı yapıda (s.16),-Stratejik yönetim eksikliği var,-Bakanlık, SSK, üniversite, kurum ve özel hastaneler arasında etkili bir koordinasyon yok(s.16),-Yatırım ve planlamada demografik ve epidemiyolojik özelliklerin göz ardı edilmiştir (s.16),-Sağlık ocaklarının kurumsallaşmamış ve hekimleri bu alanda hizmet vermek üzere yetiştirilmemiş ve yönlendirilmemiştir (s.16),-Vatandaşların birinci basamakta hizmet almaya isteksizdir (s.16),Hastane hizmetleri sunumu önemli ölçüde verimsiz. Bunun sebebi,a) Sevk zincirinin çalıştırılmaması,b) Politik kaygılarla yapılan dengesiz yatırım,c) Yatak işgal oranının düşük kalması,d) Farklı sosyal güvenlik kapsamında olanların sadece belirli hastane guruplarından hizmet alabilmesi,e) Merkeziyetçi yapı,f) Esnek ve akılcı olmayan malzeme ve personel yönetimi (s.17),Yöntem:- Sistemde asıl sorunun belirlenerek küçük ama etkili müdahelelerin yapılarak, tamamen yeni bir oluşum yerine eksik işleyen noktalarda gerekli düzenlemeler gerçekleştirmek ve adım adım sürekli iyileştirmelerin sağlanabilmesi (s.7),- Hizmet kalitesini arttırmak ve her hastaya eşit düzeyde temel sağlık hizmetini sunmak ve hasta ile doktor arasındaki para ilişkisini ortadan kaldırmak için toplumun bütününü kapsayan zorunlu sağlık sigortacılığı sistemine ihtiyaç vardır (s.31).
PROJENİN ANA FİKRİ :1.Bütün vatandaşlar ödeme güçlerine göre değişen oranlarda ödemede bulunmak üzere zorunlu bir genel sağlık sigortası ile sigortalanacaktır. SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı ortadan kalkacak ve ayrıca sigortasız olan halk da ayrıca sigortalanacak: Sağlık giderleri bu sigorta tarafından ödenerek doktorla hasta arasındaki para ilişkisi ortadan kaldırılacaktır. Zorunlu olarak sigortalanan halkın ayrıca özel sigortalarca da sigortalanması özendirilecektir. Bu şekilde kişi zorunlu sigortanın verebildiğinden daha fazla hizmet alabilecektir. Zorunlu Sağlık sigortası sadece temel teminat paketinde bulunan hizmetleri verecektir (s.32).2.Sağlık Bakanlığı ve O’nun hastaneleri “yerinden yönetim ilkeleri doğrultusunda yapılandırılarak”, Bakanlık planlama yapan bir örgüt yapısına kavuşacaktır. (Elinde hastane ve imkanları bulunmayan bir bakanlık neyin planlarını yapacak ve bu planları kim uygulayacak.)3.Genel Sağlık Sigortası (GSS) Kurumu, Sağlık Hizmetini yerinden yönetim ilkeleri çerçevesinde yapılandırılmış özerk hastaneler, özel hastaneler ve özel hastane statüsünde hizmet veren vakıf ve üniversite hastanelerinden alacak; alınan hizmetin karşılığı kısmen GSS, özel sigorta veya hasta tarafından nakit olarak ödenecektir (s.32,36).4.Kırsal kesimde birinci basamak ve sağlık ocağı sistemi güçlendirilecek, şehirlerde bu hizmetlerin özel ve hastanın seçtiği hekimlerden ve özel sağlık merkezlerinden alması özendirilecektir(s.33).5.Hekimler sağlık işletmelerinde yönetici olamayacak, işletmenin sahibi ve müdürü tarafından yönetileceklerdir (s.37). Sağlık çalışanlarına performansa göre ücret ödenecek (s.36), hekim ve sağlık çalışanlarının devlet memuru olma özelliği sona erecektir. Geçiş aşaması olarak hastanelere çakılı sözleşmeli personeller alınacaktır (s.38l).
ELEŞTİRİLER:
“Sağlıkta eşitsizlikleri ortadan kaldırmak” iddiası ile ortaya atılan ve mevcut sistemi tamamen göz ardı etmeden ve hatalı yerlerini düzelterek geliştirmeyi hedeflediğini söyleyen ve bu nedenle kendisini bir reform programı olarak kabul etmeyen bu program, özünde daha önceki hükümetler tarafından defalarca gündeme getirilmiş olan ve “yeni bir sisteme geçme iddiasındaki” ve “uygulama alanı bulamamış” (s.26) reform programlarından hiç de farklı bir proje olmayıp, mevcut yapıyı bırakın tahrip etmeyi kökünden dinamitleyen ve tasfiye eden “sağlık ve sigortacılık sisteminde tam bir özelleştirme” programıdır. Ve bu program ülke gerçeklerine, daha iyi bir sağlık hizmeti verilmesi ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi niyetine değil İMF ve Dünya Bankası’nın programları ile dayatılan ve niyet mektupları ile hükümete kabul ettirilen bir planın parçası olarak gündeme gelmektedir.Programın en doğru olan ve giriş kısmında belirtilen “bütün dünyada sağlık sorunlarını tamamen çözmüş bir ülke tanımlamak zordur,” ifadesi ile zaten baştan başarısız olacağının önceden kabul edildiği vurgulanmaktadır.2 . Programda da belirtildiği gibi sağlık hizmetlerinde verimlilik ve kalite kavramı ile ne ifade edildiği tam olarak açıklanmadığı (s.17) gibi, bir yandan sağlık hizmetlerinin etkili, verimli ve hakkaniyete uygun şekilde organize edilmesi, finansmanının sağlanması ve sunulmasından bahsedilirken, (s.26), diğer taraftan özel teşebbüsün hizmet ağında yer alması ile ülke kaynaklarının verimli kullanılacağı ve bunun herkesin kolayca erişebileceği bir fırsat yaratacağı söylenmektedir. Verimliliği arttırmak için projeye göre hizmette rekabet ortamının yaratılması.; özel teşebbüsün hizmet ağı içinde yer alması; kalite uzmanlarının yetiştirilmesi ve sektörde istihdam edilmesi (s.17); performans göstergeleri belirlenerek çalışanlara performansa göre ödeme yapılması önerilmektedir.Yerli yersiz ve anlamı bilinmeden kullanılan ve her isteyenin kendi keyfine göre yorumladığı ve sağlık hizmetlerinde verimlilik, kârlılık, kalite kavramları ile performansa göre ücretlendirme kavramlarını tartışmak gereklidir. Sağlık hizmetlerinde özelleştirmenin hem halka ve hastalara ve hem de çalışanlara neler getireceği o zaman daha iyi anlaşılacaktır.Çünkü “doğru bilgiye dayanmayan kararlar, istenmeyen sonuçlar doğurur. Doğru bilgi ise ancak iyi seçilmiş, doğru ve iyi analiz edilmiş veri ile elde edilir (s.41). Bu anlamda pek de doğru bilgilere sahip olduğumuz söylenemez. “Sektörün bakanlığı sadece kendi kurumları ile ilgili istatistik üretmiş ve bu istatistikler bilgiye çevrilmemiş ve yönetim amacıyla kullanılamamıştır (s.21,22). Bu nedenle sağlıkla ilgili yorum ve değerlendirmelerin yapılabileceği sağlıklı bir bilgi toplama ve değerlendirme sistemi kurulması herhalde hem mevcut durumun doğru değerlendirilmesi ve hem de özelleştirme ve GSS ile ne gibi başarılar veya felaketler yaşanacağının göstergesi olurdu.İster özel ister kamu olsun bir işletmenin yaşaması ve kârlılığı şu eşitliğe bağlıdır.Sistemin verimliliği veya karlılığı (net gelir)= bütün gelirler-bütün giderler(harcamalar)Sağlık hizmetlerinde bu gider kalemleri teşhis (muayene, laboratuvar, görüntüleme, endoskopik vb. tanı araçları, konsültasyonlar), tedavi ( girişim, ilaç ve tıbbi ve sarf malzemeleri), çalışan giderleri ve masraflar, otelcilik, yeme-içme, sevk ve ulaşım giderleri, ölüm ve sakatlıklar ve bunların hem kişiye hem de sisteme getireceği maliyetler olmak üzere alt guruplara ayrılabilir. Bu gider kalemleri büyük oranda hekimin vereceği karar ve değerlendirmelere bağlı olacaktır. Bilindiği gibi hekimlik objektif değil subjektif bir meslektir. Tanıya ulaşmada kullanılan olanaklar (laboratuvar, görüntüleme ve endoskopik yöntemler, konsültasyon vb.), koyduğu teşhis veya teşhisler ve daha sonra kullandığı tedavi yöntemleri, hasta yatırılmaları, girişimler ve girişim şekilleri tamamen bu hekimin kişisel olarak değerlendirme ve kanaatine uygun olarak verdiği kararlara göre değişmektedir. Aynı hastanın farklı hekimlerce muayenesi ve tedavisinde izlenen yol, yapılan işlemler, tedavi ve girişimler ve sonuçlar hiçbir zaman birbirini tutmaz. Bu nedenle, sonuçlar ve maliyetleri de değişken olacaktır.Hekimlere bu işleri aynı şekilde ve aynı standartta yaptırtacak bir program ve yöntem henüz keşfedilmiş değildir. Hekimin başındaki patron kim olursa olsun hekim gene kendi yaptığı işin patronu olacaktır. Yapılan işin kalitesi ve verimini belirleyecek tek faktör bu hekimin iyi yetiştirilmesi, yeteneği, iyi niyeti, insan sevgisi ve hastaya olan saygısı olabilir.Bu Sağlık hizmetlerine birinci belirsiz değişkendir. İkinci belirsiz değişken ise hastalardır: Hastaların çoğu zaman hastaneye gelmelerinin sebebi belirli ve organik bir rahatsızlık olmaktan çok, kendi belirlediği hastalıklar, bunların kendi istekleri doğrultusunda tedavileri ve bunlara göre yapılacak girişimlerdir. Hasta, hekimin teşhis ve tedavisinden çok kendi endişesini giderecek ve onu tatmin edecek işlemlerin yapılmasını ve tedavilerin verilmesini istemektedir. Bir hastayı tatmin eden bir tedavi ve yaklaşım diğer bir hastada tatminsizliklere neden olabilmektedir. Burada hasta veya yeni anlayışa göre müşteri memnuniyetini sağlayan husus, hekimin hastanın isteklerine göre hareket etmesidir. Hekim ne kadar hastanın emrine oynarsa müşteri memnuniyeti o kadar artar. Üçüncü belirsiz değişken ise tıbbi endüstridir. Bugün yapılan birçok tıbbi uygulama, teşhis ve tedavide kullanılan malzeme, ilaç tedavileri ne hastanın ne de hekimlerin isteği sonucunda alınmakta ve kullanılmaktadır. Bu ilaçlar ve malzemelerin büyük bir kısmı bu maddeleri üreten ve pazarlayan çoğunluğu uluslararası büyük şirketlerin yerli acentelerinin satış faaliyetleri sonucu alınmakta ve kullanılmaktadır. Hastanelerde ve sağlık ocaklarında neredeyse her ilacın ve malzemenin satışı için faaliyet gösteren ve sayıları bu kuruluşlarda çalışan hekimlerden az olmayan temsilci ordusu görev yapmaktadır. Bunlarla ilgili basına ve mahkemelere intikal etmiş tonlarca dava, belge ve kanıt mevcuttur. Bunun etkisi ile ilgili olarak şu örneği verebiliriz. Bugün 40 yaşı ve üzerinde hangi neden ve yakınma için hastaneye giderse gitsin bayan hastalara meme filimleri çektirilmekte, kemik taramaları yaptırılmakta, doğal bir fizyolojik olay olan menapoz ve yaşa göre doğal olan osteoporozlar pahalı ve gerekli olmayan ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılmakta; menapoz tedavisi için de artık kanser yaptığı kanıtlanmış olan hormon ilaçları verilmektedir. Sistem (uluslararası kapitalizm) artık hasta olmasalar dahi insanları, hastane kapılarından hiç ayrılmayacak ve ömür boyu tedavi görecek ve izlenecek, kendilerine empoze edilen ilaçları nedenini sorgulamadan kullandıracakları kobaylar olarak görmektedir. Örnekler çoğaltılabilir.Yukarıdaki denklemde özel sağlık kuruluşları ve hastanelerin davranışı ve kamu hastanelerinin ve sigortalarının tutumları farklı olacaktır. Özel sağlık kuruluşları yaptıkları her işlem ve verdikleri her hizmet için para kazanacakları için (hizmet kalemlerinin tek tek ücretlendirilmesi=ing. fee for service) bunların izleyeceği yol, giderler kaleminde yer alan hastanede yatış sürelerinin, muayene, kontrol ve konsültasyon sayılarının, yapılan tetkik, görüntüleme ve endoskopik incelemelerin, kullanılan ilaç ve malzemelerin, ameliyat ve girişimlerin sayısının ve benzeri birçok gereksiz işlemlerin sayısını arttırmaya çalışacaklar ve bu şekilde çalışacak elemanları tercih edeceklerdir. Projede verimliliğin bu anlamda kullanıldığının bir kanıtı da hastanelerin doluluk oranlarının düşük olması olarak gösterilmesidir(s.17. Halbuki gerçek verimlilik gereksiz işlemlerin azaltılması yanında hastaların yatış ve iyileşme sürelerinin kısaltılması ile yatış ve doluluk oranlarının azaltılmasıdır. Bu tür işlem verilerinin arttırılması eğer verimlilik olarak kabul edilebilirse, bu özel şirketler için gerçekten de verimliliktir ve onların kârlarını arttıracaktır. Bugün bunu Sigortalı hastaların ( SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı) kamu hastaneleri ile özel hastanelerden (özel, vakıf ve üniversite hastaneleri) aldıkları hizmetlerde görebilmekteyiz. Bu hastanelerde tedavi gören hastaların faturaları oldukça şişkin olup nerede ise sevk edilen az sayıdaki hastanın tedavi maliyeti ve giderleri kamu hastanelerinde tedavi gören hastaların tümünün tedavi maliyeti ve giderlerine yaklaşmaktadır. Bu anlayış mevcut kamu sosyal güvenlik kuruluşlarının iflasının da başlıca nedenlerinden biridir. Özel kuruluşlar hizmette değil kârlılıklarını arttırmada ve rakiplerini devre dışı bırakmada rekabet içinde olabilirler. Programda bahsedildiği gibi özel teşebbüsün hizmet ağında yer alması (s.33) ne ülke kaynaklarının verimli kullanımına ne de herkesin kolayca erişebileceği hizmet sunumuna yol açacaktır. Zorunlu sağlık sigortası bu tür artan giderleri karşılamaya yetmeyeceği için giderek sigorta primleri arttırılacak, hizmetlerden ayrıca katkı payı alınacak, hastalar özel sigortalar da yaptırtmaya özendirilerek bu giderlerin bir kısmının oradan ödenmesi önerilecek (s.32) veya hastadan bu fark katkı payı veya hizmet bedeli olarak nakit olarak tahsil edilecektir. Giderek pahalı ve kronik hasta bakım hizmetleri (organ nakilleri, kanser tedavileri gibi) bu sigorta şemsiyesi dışına çıkarılacaktır. Hastaneler kârlarını arttırmak için de istihdam ettikleri personel ve doktoru azaltarak ve en ucuza çalışacakları istihdam ederek personel giderlerini de en asgari seviyeye indirmeye çalışacaklardır. “ Özel sağlık kuruluşları ... kâr amacı gütmeyecek ve her türlü yatırım ve planlamada gereklilik ve verimliliği ön planda tutacaklarsa (s.36)” niçin bu piyasaya girsinler. Sağlık ve sigorta hizmetlerinin çoğunlukla özel kuruluşlar tarafından verildiği batı ülkeleri ( ABD, Almanya, Fransa, Japonya Kanada ve İngiltere) bizzat kendi ifadeleri ile, bir sağlık krizi içinde olup bu ülkelerde sağlık giderleri hızla artmaktadır( Şekil l ve 2). Genel sağlık sigortacılığında, ödeme gücü olmayan vatandaşların sigorta primlerinin devlet tarafından karşılanacağı söylenmektedir. Kamu ile ilgili hiçbir konuda kaynak bulamayan devletin, giderek artacak olan bu katkı paylarını da ödeyebileceği şüpheli olup bu da muhtemelen diğer prim ödeyen sigortalılara yüklenecektir.Sistemin yaşayabileceği ve hizmet verebileceği sistemlerde, giderlerin azaltılması amacıyla gider kalemlerindeki gereksiz (gereksizlik burada hekimin gerekli görmediği bir kararı değil, yapılan tedavi ve girişim üzerinde etkisi ve anlamı olmayan işlem ve tedaviler anlamında kullanılmaktadır) işlemlerin azaltılması amaçlanmaktadır. Bu çalışmalar aynı zamanda bakım ve tedavi giderlerini azaltırken hizmet kalitesini de yükseltmektedir. Örneğin,. Sağlık ve sigortacılık sisteminin çoğunlukla özel olduğu ABD de sağlık giderlerini azaltma çalışmalarına masrafları azaltma stratejileri (cost containment strategies) denmektedir. Bunlar, düzenlenmiş Bakım( Managed Care), Tanıya Dayalı Grup( Diagnosis Related Group DRG: Hastaneler burada hasta ile ilgili olarak gerçek hastanede kalma süreleri üzerinden değil, teşhise göre ortalama hastanede kalma süresi üzerinden ödemede bulunurlar.), Kaynak Temelli Göreli Değer Hesaplaması (Resource Based Relative Value Scalling RBVS- doktor ücretleri üzerinden kontrol yapılır- )’dir . Sistemin özelliği (özel olması) ve anlayışından (kâr etmek) dolayı, bu sistemlerin hiçbiri giderleri azaltmada tam başarılı olamamıştır. Sağlık harcamaları gene artmaya devam etmektedir.Proje ile alınan hizmetlerin niteliklere uygun olup olmadığını denetlemek için “yerindelik ve uygunluk” denetimleri yapacak bir yapı oluşturulacağı belirtilmiştir (s.32). Fakat hem sağlık hizmetlerinin nasıl olması gerektiği, hem de tedavi ve tetkiklerde hangi protokollere ve usûllere uyulacağı konusunda standartlar belirtilmemiştir. ABD, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde bu usûl ve protokoller sadece bu işi yapan hekimlere yol göstermek ve başvuru görevi yapmak için kullanılırlar. Hekimin böyle bir protokole uyup uymadığını denetlemek ve uymadığı noktaları saptamak hemen hemen olanaksız olduğu gibi, bu işin doğasından dolayı (hekimin neticede kendi takdirine göre iş yapması) bu konuda objektif bir yöntem geliştirilmesini olanaksız kılmaktadır. Ayrıca böyle bir iş yapmaya kalkıldığında en az bu işi yapan kişi kadar ve hatta ondan daha iyi tıp bilgisi ve tecrübesi bulunan ve bir hekimle devamlı çalışan hekim müfettişleri istihdam etmek gerekecektir. Buna rağmen gene de bu sistemin başarı şansı yoktur. Çünkü bu iş inşaatlardaki yapı kontrol elemanlarının yaptığı yapı denetimine benzemez.Kamu yararını gözeten ve koruyan sistemde performans tanımı değişmektedir. Burada tanım, bir taraftan yapılan işlem ve gider kalemlerini arttırmak değil, azaltmak ve optimuma indirmek; diğer taraftan hasta bakım ve tedavi sürelerinin kısaltılması, komplikasyon, mortalite oranlarının, ortalama hastanede kalma ve malûliyet oranlarının azaltılması, gibi bir kavrama dönüşmektedir. Burada hekim performansı, yaptığı değil, yapmadığı fakat genel olarak tanı ve tedavisindeki başarısına göre ölçülür.Projede, “ hizmette kullanılan cihaz ve tıbbi sarf malzemelerinin uluslararası normlara uygun olarak standardize edilmesinin hizmet verimini arttıracağı ve bunun hem uluslararası sağlık hizmetinin yolunu açacağı(?) ve hem de insanımıza “uluslararası sağlık hizmeti sunulmasını güvence altına alır,” denmektedir (s.41). Uluslararası standartta malzeme kullanımının nasıl zaman ve malzeme israfını önleyeceği ve kaliteyi yükselteceği ve ekonomiye katkı sağlayacağı açık değildir. Burada hizmetin verilmesinde hekimler ve hekimlik sanatının değil, kullanılan malzemenin ve cihazın önemli olduğunu savunan ve hekimin işlevinin ne olduğunu kavrayamayan bir anlayış yatmaktadır. Bu anlayışa göre, eline en iyi mermer ve en iyi heykeltraşlık malzemeleri verilen kişi en iyi heykeli yapar veya en kaliteli kağıt ve kalem veya bilgisayar verilen bir kişi en iyi edebi veya bilimsel eserleri yaratır demek gibi olur. Diğer taraftan sağlık hizmeti, pazardan alınabilecek mamül bir ürün değildir.Bu uygulamalarla hekimlerle hastaların arasındaki para ilişkisi belki kısmen kesilebilir fakat bu sefer hastane patronları ile hastalar arasında para ilişkisi başlar.3. Tespitlerde ilaç sarfiyatının çok fazla olduğu ve genel sağlık harcamaları içinde payı'nın %40'ı bulduğu söylenmektedir(s.22). Bunun ardından gelmesi gereken öneri gereksiz ve kontrolsüz ilaç kullanımını azaltmak ve bu tür uygulamaları önlemek için hangi önlemlerin alınması olması gerekirken, “sorunların bilimsel esaslar doğrultusunda karşılıklı diyalog ve uzlaşmacı yaklaşım ile çözülmesine yönelik bir platform oluşturulacağı” (s.40) söylenmektedir. Burada da temel sorunun gene anlaşılamadığı ve ilaç sorununun ne olduğunun bilinmediği, Kıbrıs veya Ege sorunu gibi iki taraf arasında bir ihtilaf gibi algılandığı anlaşılmaktadır. Bunu da bir örnekle anlatalım. Anestezide anesteziye giriş ve anesteziyi sürdürmek için farklı fiyatlarda birçok ajan (ilaç) kullanılmaktadır. Biz giderleri azaltmak için bu ilaçlardan en pahalı ve en son üretilenini mi kullanacağız yoksa Örneğin, Rochester (Mayo) Kliniğinde olduğu gibi yapılan araştırmalarda bu klinikte de kullanılan ve hem daha ucuz ve diğerlerinden daha iyi olduğu kanıtlanan ilaçları mı kullanacağız (Ekte, Rochester Kliniği Anestezi Bölümünün Anestezide Maliyet Azaltılmasına ilişkin web sayfasından bir sayfası örnek gösterilmektedir). Masaya müzakere için oturduğumuzda farklı farklı firma temsilcileri ile neleri müzakere edeceğiz. Yüksek tansiyon, şeker hastalığı, depresyon, psikoz, enfeksiyon hastalıkları ve diğer hastalıkların tedavisinde fiyatları birbirinden dağlar kadar farklı ilaçları kullanırken ve seçerken firmalarla neler konuşulacaktır. Veya hastanın hiçbir isteği olmaksızın nerede ise zorla kullandırılan ve yapılan araştırmalar da kanser yapıcı bulunan, menapoz tedavilerinde(!) kullanılan hormon ilaçları için, bu ilaçları üreten firmalarla veya bu ilaçlara ruhsat veren FDA ve diğer Ülke Sağlık Bakanlığı yetkililerine ne denecektir...4. Temel sağlık hizmetleri ve aile hekimliği: Kırsal bölgede aile sağlık ocağı yapıları desteklenerek güçlendirilecek, fakat şehirlerde bu işi aile hekimi adı altında çalışan pratisyen ve uzman hekimler yapacaklar. Yetersiz alt yapının olduğu kentlerde serbest hekimlik ve özel sağlık merkezleri sistemde yer alabilecek...(s.35). Burada kırsal bölgelerin tersine önce şehirlerde sonra kırsal kesimde sağlık ocağı tarzında birinci basamak örgütlerinin tasfiye edileceği ve giderek buraların da özelleştirileceği anlaşılmaktadır. (Sağlık Bakanlığı, sağlık hizmetlerinin verilişinden elini tamamen çekeceği için). Bu serbest hekimler Sağlık Bakanlığı'nca belirlenmiş tarifeler üzerinden kendilerine gelen hastaların muayene ücretlerini daha sonra Genel Sağlık Sigortasından alacaklardır. Özel muayeneler artık birinci basamak hizmeti veren özel birinci basamak polikliniklerine dönüşecektir. Hasta hastaneye gitmesi gerekirse buradan sevk edilecek veya doğrudan kendi isteği ile giderse ayrıca bir ücret daha ödeyecektir(s.35). Burada görülen tek temel değişim ise gene bir sürü iyi dilek ve temenni ile süslenmiş bir özelleştirme olup hastanelerdeki özelleştirmenin birinci basamağa uzanan bir parçası olarak düşünülmüştür.
SONUÇ:
Sağlıkta dönüşüm projesi, zorunlu genel sağlık sigortacılığı ve diğer taraftan sağlık sektöründe örtülü ve açık özelleştirmesi dışında, geçmişte yapılanları minnetle anmakta fakat bunları artık geçerli görmemektedir. Fakat, 1990 ve sonrası Sağlık Reformu adı altındaki özelleştirme projelerini desteklemekte ve bu çalışmalarda öngörülen “hastanelerin özelleştirme ve özerkleştirilmesi konusundaki yapılan çalışmaların sonuçsuz kalmasını üzüntü ile karşılamaktadır (s.11). Bu projenin başarılı olacağı hakkındaki tek kanıt, sağlık işlerinin verimlilik, insan merkezlilik, güler yüzlülük, katılımcılık, uzlaşmacılık, gönüllülük vb. gibi dilek ve isteklerle yürütüleceğinin belirtilmiş olmasıdır. Fakat bunların nasıl olacağı, sistemde nasıl yer alacağı ve hayata geçirileceği belirtilmemiştir. Örneğin, mevcut SSK Sağlık Teşkilatı Yönetmeliği'nde de başhekimlerin hastaneleri verimlilik ilkelerine göre yöneteceği yazılmıştır(!). İşletmelerde verimlilik, insan merkezlilik, uzlaşmacılık, katılımcılık, hizmette rekabet gibi istekler sadece tüzük veya yönetmeliklere yazılmakla sağlanamamaktadır. Projede sağlık hizmetlerinde gerçek anlamda verimlilik ve kalitesini arttırılması için özelleştirme, iyi niyet ve temennilerden başka hiçbir yöntem ve işlerge (mekanizma) tanımlanmadığı için bu konuda ayrıntılara girilmeyecektir.Sağlıkta Dönüşüm Projesi ülkemizin sağlık sorunları ve şu anda mevcut olan kamu hastaneleri ve sigortacılığının işleyişi, mevcut durumu, iyi ve kötü tarafları ve sorunlarının nedenleri irdelenmeden ve çözümlenmeden İMF'nin özelleştirme ve kamu sektörünün küçültülmesi ve tasfiyesi ve Avrupa birliği'nin baskıları ve zorlamaları sonucunda getirilen ve bu nedenle üzerinde fazla çalışılmamış ve olgunlaşmamış bir programdır. Başlangıçta belirtilen sorun ve gerekçelerle hiç ilgisi yoktur. Çünkü mevcut yapıda bazı iyileştirmeleri yapmak, merkezi bir yapıda, Devlet ve Sigorta Hastanelerinin kamu mülkü olmasından dolayı daha kolay ve etkili olacaktır. Mevcut kamu sigorta ve hastaneciliğinde bu konularda bilgi birikimi ve tecrübeler geliştirildiği gibi bazı başarılar da sağlanmıştır. Bu deneyimlerden yararlanılmamış ve bahsedilmemiştir. Hastane yönetimi, köy ve kasaba yönetimi gibi olmadığı için yönetim ve sorunların bu anlayışlarla ele alınmaması gerekir. Çünkü olay yöneticilerle değil hasta ve hekim ilişkileri çerçevesinde yürümektedir.KAYNAKLAR1.Beral V: Million Women Study collaborators. Breast Cancer and homone- replacement therapy in the Million Women Study. Lancet 362 :414-5, 20032.http://www.anes.rochester.edu/academics/anescost/Home.htm (Rochester Üniversitesi Anestezi bölümünün giderleri azaltma rehberinin ağ sayfası)3.htpp://www.imf.org ve http://antimai.org (İMF belgeleri ve niyet mektupları için)4.Kaplan RM, Sallis JF Jr.,Patterson T: The Health Care System. Finkelstein JW(ed.). Biobihavioral Health'de, New York, McGraw Hill Primis Custom Publishing. Bölüm 4, Sayfa :55-70.20005.Miller AB. To T, Baines CJ. Wall C: Canadian National Breast Screening Study-2: 13 –Year Results of a Randomized Trial in WomenAged 50-59 years. Journal of the National Cancer Institute, 92:1490-1499,20006.Yılmaz MU. Türkiye'de Sağlık ve Sigortacılık Sisteminde Görülen Temel Sorunlar ve Çözüm Yaklaşımları, Doğan M. Harmancıoğlu Ö ve Yeğinboy EY (ed.). R. Ulusal Sağlık Kuruluşları ve Hastane Yönetimi Sempozyumu (4-7 Mayıs 1994, Kuşadası, Aydın), İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, Sayfa: 547-565, 1974
AKP SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROJESİ İSİMLİ KİTABIN ORJİNAL METNİNİ BULAMAYANLAR İÇİN RESİM VE GRAFİKSİZ METİN AŞAĞIDA VERİLMİŞTİR.
OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM.
SUNUŞ
AK Parti iktidarının ilk gününden beri, bir hususun altını ısrarla çizmekteyiz.
Bu husus, Türkiye fotoğrafının tamamına bakma anlayışımızdır. Biz fotoğrafın tamamına bakarak, Türkiye’nin problemlerini birbirine paralel ve birbirini destekleyecek şekilde çözmeye özel bir önem atfetmekteyiz.
Amacımız, Türkiye’de yaşayan her vatandaşın yaşam kalitesini yükseltmek, bunun için ülkenin imkanlarını en akılcı biçimde kullanmak ve kaynakların hakkaniyete uygun bir şekilde dağılımını sağlamaktır.
Bu nedenle yıllardır halkımızın ertelenmiş taleplerini yerine getirmek, bunu yaparken de en kısa zamanda en verimli çözüm yolunu bulmak mecburiyetindeyiz. Adaletli bir kalkınmayı gerçekleştirebilmek için, kamunun bütün kurumlarını yeni bir anlayışla, çağdaş dünya normlarına uygun bir biçimde yeniden yapılandırmak durumundayız.
Bu çerçevede, “Sağlıkta Dönüşüm Programı” , kamuyu yeniden yapılandırma anlayışına uygun olarak, sağlık alanının yeniden düzenlenmesini sağlama yolunda atılmış çok önemli bir adımdır.
Bu projenin amacı, her alanda olduğu gibi, sağlık alanında da vatandaşlarımızın yaşam kalitesini yükseltmek ve sağlığını güvence altına almaktır. Vatandaşın yaşam hakkının ve sağlıklı hayat
sürdürebilmesinin güvence altına alınması sosyal devlet anlayışının temel göstergelerinden bir
tanesidir.
Geçmiş yönetimler döneminde sağlık alanında iyileştirme için kimi teşebbüsler olsa da, maalesef bu çalışmaların hiçbiri istenilen düzeyde başarılı olamamış, sağlık alanındaki sıkıntıları giderebilecek veya azaltabilecek gelişmeleri gösterememiştir.
AK Parti iktidarı ise, hem seçim öncesi halkımıza verdiği sözün gereği olarak hem de halkımızın verdiği siyasi gücün farkında olarak, artık sağlık alanında beklemeye tahammül kalmadığına inanarak; bilimsel, dünya standartlarına uygun, aynı zamanda ülke gerçeklerini gözetecek önemli adımlar atmaya karar vermiştir.
İşte, amacı, kapsamı ve nasıl uygulanacağı elinizdeki kitapçıkla anlatılan “Sağlıkta dönüşüm
Programı” böyle bir anlayışın ve kararlılığın adımıdır.
Bilindiği gibi Devlet Hastaneleri, Sigorta Hastaneleri ve Kurum Hastaneleri birleştirilip tüm
vatandaşlarımızın ortak kullanımına açılarak, Sağlıkta Dönüşüm Programının ilk adımı atılmış
bulunmaktadır. Bunu takiben, aile hekimliği uygulaması ile birinci basamak sağlık hizmetleri
güçlendirilecek, hastanelerimizi idari ve mali özerkliğe kavuşturulacak, Sağlık Bakanlığı planlayıcı ve denetleyici bir rol üstlenmek üzere yeniden yapılandırılacaktır. Nüfusun genelini kapsayacak bir genel sağlık sigorta sistemi hayata geçirilecektir.
Hükümetimiz beklemeye tahammülü olmayan öncelikli alanlarda acil ve somut adımlar atarken, bir yandan da hukuki altyapıyı hazırlayacak yasaların çıkmasını sağlamaktadır.
Kuşkusuz her alanda olduğu gibi sağlık alanında yapılacak yeni düzenlemelerin de başarılı
olabilmesi için, sisteme dahil olan tüm kurumların ve toplumun tamamının programa destek vermesi gerekir.
Bu toplumsal bilincin artık oluştuğuna, dolayısıyla programın başarıyla uygulanacağına inanıyorum.
Bu nedenle bugüne kadar ülkemizde sağlığa ve sağlık sistemlerinin gelişmesine katkıda bulunan haleflerimize, bakanlarımıza, bürokratlarımıza, bilim adamlarımıza, sağlık çalışanlarımıza, gönüllü kuruluşlarımıza, destek veren uluslararası kuruluşlara teşekkür ediyor, bundan sonra da bu konuda katkı sunacak herkese başarılar diliyorum.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
ÖNSÖZ
Sağlık, hayatımızın en temel yapı taşıdır. Aldığımız her nefeste, attığımız her
adımda, bütün bir ömürde sağlık değişmez paydamızdır. Öyle ki, hayatın bütün
değişkenleri bu temel yapının içinde saklıdır. Bir ömür boyu yaşadığımız her detay bu
değişmez paydaya göre hesaplanır. Beyaz renkle sembolize ettiğimiz sağlık, beyaz
renkte olduğu gibi içinde her rengi barındırır, her renge hayat verir.
Şimdi, hayatımızın temel yapısı olan sağlık konusunda gerçek bir dönüşüm
programıyla karşınızdayız. Hayatımızın değişmezi olan sağlıkta, hep birlikte, yeni ve
heyecanlı adımlar atmaya hazırlanıyoruz. Dönüşüm ve değişimler zordur. Dönüşüm,
yerleşik olanı rahatsız eder. Değişim, alışılmış olanı terk etmeye zorlar. Zor ve
güçlüklerle dolu bir atılımı yapmayı göze almakla, şimdi yaşamakta olduğumuz birçok
önemli problemi çözmeyi amaçlıyoruz. Dönüşüm ve değişimi göze almakla,
hayatımızın temel yapısı olan sağlık sektörünü daha sağlam bir sisteme
kavuşturmayı hedefliyoruz. Sağlığımızın beyazında, hayatın bütün renklerini
göstermek ve yaşatmak istiyoruz.
“Sağlıkta Dönüşüm Programı”, sağlık sektöründe şimdiye kadar çözülmemiş,
çözülmedikçe büyümüş, bu nedenle de asla değiştirilemez olarak algılanan sorunlara
yeni bir bakışla çözüm bulmayı amaçlıyor. Sağlıkta Dönüşüm Programı, uzun
zamandır var olduğu için, artık sistemin bir parçası olarak kabul edilmiş sürekli sorun
çıkartan kalıplar üzerinden hareket etmiyor. Ancak sorunun buralardan başlayarak
çözüleceğini temel çıkış noktası olarak görüyor. Sağlıkta Dönüşüm Programı
çalışmalara ne geçmişte yapılanları hiçe sayarak sıfırdan başlıyor, ne de kısa vadeli
planlara geleceği hiçe sayıyor.
Sağlıkta Dönüşüm Programı, daha önceden yapılan bütün çalışmaları, yasa
taslaklarını ve oluşan görüşleri bir atlama taşı kabul ederek, ülkemiz insanlarının
emekleriyle ortaya koyduğu bütün değerleri dikkate alan bir anlayışla hazırlandı.
Geçmişi reddederek değil, geçmişi değerlendirerek yeni bir gelecek inşa etmeye
çalışıyoruz. Bu amaçla çıktığımız yolda, dönüşümün her aşamasında ortak değerimiz
olan sağlığa katkıda bulunan ve bulunması muhtemel herkesi yanımıza çağırıyoruz.
Bugüne kadar ülkemizde sağlığın ve sağlık sistemlerinin gelişmesine emeği geçen
bütün hükümetlerimize, bakanlarımıza, bürokratlarımıza, bilim adamlarımıza, sağlık
çalışanlarına, gönüllü kuruluşlarımıza, ülkemize destek veren uluslararası
kuruluşlara, ilgili özel ve tüzel kişilere ve bu vesile ile teşekkürü borç biliyoruz.
Ayrıca gece gündüz yoğun bir biçimde, tatil yapmadan çalışıp yolumuzu açan sayın
milletvekillerimize, birlikte mesaiden onur duyduğum sayın bakanlarımıza, çok önemli
adımları hızlı bir biçimde atmamızı sağlayarak bu başarının en önemli mimarlarından
olan TBMM Sağlık Komisyonu üyelerine, değerli görüş ve önerileriyle çalışmalarımıza
çok önemli katkılarda bulunan Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a minnet
duygularımızı sunuyoruz.
Başarıya hep birlikte “Biz, hepimiz” olarak imza atmak istiyoruz. Bu doğrultudaki
çabamızın, başta milletimiz olmak üzere tüm insanlığın mutluluğuna önemli katkılar
sağlayacağını bilerek çalışıyoruz. Hep beraber daha iyiye gideceğimizin inanç ve
umuduyla hepinize saygılar sunuyorum.
Prof.Dr.Recep Akdağ
Sağlık Bakanı
İÇİNDEKİLER
1 SUNUŞ
2-3 ÖNSÖZ
6-8 1. GİRİŞ
9-11 2. DÜNDEN BUGÜNE SAĞLIK POLİTİKALARIMIZ
2.11920-1938 Dönemi
2.2 1938-1960 Dönemi
2.3 1961- 1980 Dönemi
2.4 1980’den Bugüne
12-25 3. MEVCUT DURUM
3.1 Demografik ve Epidemiolojik Özellikler
3.2 Sağlık Düzeyi
3.3 Sağlık Hizmetlerinin Organizasyonu ve Sunuluşu
3.4 Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı
3.5 İnsan Kaynakları
3.6 Bilgi Sistemleri
3.7 İlaç Politikası
3.8 Sağlık Bakanlığının Mevcut Yapısı
26-28 4. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI
4.1 Neden Sağlıkta Dönüşüm Programı?
4.2 Amaçlar
4.3 Temel İlkeler
5.SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMININ GENEL ÇERÇEVESİ
30-42 6. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMININ BİLEŞENLERİ
6.1 Planlayıcı ve Denetleyici Bir Sağlık Bakanlığı
6.2 Herkesi Tek Çatı Altında Toplayan Genel Sağlık Sigortası
6.3 Yaygın, Erişimi Kolay ve Güler Yüzlü Sağlık Hizmeti Sistemi
6.3.1 Güçlendirilmiş Temel Sağlık Hizmetleri
6.3.2 Etkili, Kademeli Sevk Zinciri
6.3.3 İdari ve Mali Özerkliğe Sahip Sağlık İşletmeleri
6.4 Bilgi ve Beceri ile Donanmış, Yüksek Motivasyonla Çalışan Sağlık
İnsan Gücü
6.5 Sistemi Destekleyecek Eğitim ve Bilim Kurumları
6.6 Nitelikli ve Etkili Sağlık Hizmetleri İçin Kalite ve Akreditasyon
6.7 Akılcı
İlaç ve Malzeme Yönetiminde Kurumsal Yapılanma
6.7.1 Ulusal İlaç Kurumu
6.7.2 Tıbbi Cihaz Kurumu
6.8 Karar Sürecinde Etkili Bilgiye Erişim: Sağlık Bilgi Sistemi
43-44 7.SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMININ UYGULAMA SÜRECİ
7.1 Kavramsallaşma
7.2 Yasalaşma
7.3 Kontrollü yerel uygulamalar
7.4 Türkiye Geneline Yaygınlaştırma
45 8.SONUÇ
45 KAYNAKLAR
1.GİRİŞ
Sağlık hizmetlerini iyileştirme çalışmaları, sadece Türkiye gibi gelişmekte olan
ülkelerin değil, gelişmiş ülkelerin de temel ve öncelikli gündem maddesi olmaya
devam etmektedir. ABD ve İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde bile seçim
çalışmalarında, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, bir başka deyişle sağlıkta reform
ihtiyaçları üzerinde durulmaktadır. Bu gerçek, sağlık hizmetleri sunumu konusunda
bütün dünyanın yeni arayışlar içinde olduğunu göstermektedir. Gelişmişlik düzeyi ile
bağlantılı olarak farklılıklar gösterse de, genel anlamda sağlık sorunlarını tamamen
çözmüş bir ülke tanımlamak zordur.
Sağlık hizmeti özünde hep bir sorun olarak yer almıştır. Cumhuriyetimizin ilk
yıllarından itibaren sağlık hizmetlerinin sunumu ve sağlık verilerinin iyileştirilmesi için
hükümetlerce birçok çalışma yapılmıştır. 1923-1937 yılları arasında Refik Saydam,
sonrasında Behçet Uz dönemi, tıp tarihimizde derin izler bırakan, çalışma ve
reformların etkili olduğu yıllardır. Nusret Fişek önderliğinde 60’lı yıllarda uygulamaya
başlanan Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi de en önemli çalışmalardan biridir.
1980’li yıllara kadar geçen dönem, hizmetin iyileştirilmesi, sağlık alt yapısı ve
örgütlenmenin düzenlenmesi ile ilgili uygulamalara tanık olmuştur.
1983 sonrası yıllar, sağlık politikalarında önemli değişimlerin yaşandığı yıllardır. Bu
yıllarda, “mevcut durumun, sorun olduğu anlayışı” na dayanan “reform” çalışmaları
hız kazanmıştır.
1990 yılı sonunda Dünya Bankası desteğinde yürütülen projeler temel olarak
sağlıkta reform çalışmalarını konu edinmiş ve bu dönemde reform çalışmalarının adı
“sağlık projeleri”ne dönüşmüştür.
Sağlıkta reform arayışlarının hedefi sadece hasta memnuniyetini arttırmaya yönelik
olmamalıdır. Günümüzün modern yönetim anlayışı içinde, daha kaliteli hizmeti daha
uygun maliyetle sunmak ya da satın almak temel hedeflerden biri olmalıdır.
Ülkelerin sağlık alanında reform kapsamında yaptıkları çalışmalar incelendiğinde,
bütün ülkelerde görülen ortak özelliğin uzun yıllara yayılmış, sabrı, ısrarı ve
mücadeleyi gerektiren, inişleri ve çıkışları olan bir programlama olduğu
görülmektedir. Bundan dolayı, gelişmiş ülke örneği olarak sık sık belirtilen
İngiltere’de bile yıllardan beri sağlık reformu çalışmaları sürmekte, sistemde çok
ciddi iyileştirmeler yapıldığı halde, hala ısrarla yeni reform ihtiyaçlarından söz
edilmektedir.
Neticede sağlık hizmetlerinde mükemmele ulaşmak mümkün değildir. Günün şartları
içinde ortaya çıkan ihtiyaçların giderilmesi ve sorunların sınırlı kaynaklarla çözülmesi
gerekmektedir. Yine sağlık reformları incelendiğinde, başarıyı etkileyen unsurların
başında mevcut hükümetin istikrarlı olup olmadığı, hükümet içerisinde ortak görüşün
bulunup bulunmadığı, başbakan ve bakanlar tarafından bu çalışmaların desteklenip
desteklenmediği, hükümetlerin görev süreleri, yeni görev başına gelen hükümetlerin
geçmişte başlatılan çalışmalara ve birikimlere yaklaşımı gelmektedir. Ayrıca
bürokrat ve teknokratların konuya sahip çıkıp çıkmaması, yapılacak çalışmalardan
elde edilecek sonuçlarla ve bu sonuçlardan etkilenecek veya faydalanacak
kesimlere bunun çok iyi bir şekilde anlatılarak onların desteklerinin sağlanması,
çalışmanın sosyal pazarlaması ve buna ilişkin medya tanıtımının önemli olduğu
görülmektedir. Başarıyı getiren diğer önemli bir yöntem de, sistemde asıl sorunun
belirlenerek belki küçük ama etkili müdahalelerin yapılarak, tamamen yeni bir
oluşum yerine eksik işleyen noktalarda gerekli düzenlemeleri gerçekleştirmek ve
adım adım sürekli iyileştirmenin sağlanabilmesidir. Gelişmekte olan ülkelerle
gelişmiş ülkelerdeki sağlık reformları arasındaki en önemli fark budur. Sağlık
reformlarının başarısını etkileyen temel faktörü bu fark oluşturmaktadır. Bundan
dolayı gelişmekte olan ülkelerde adım adım ve sürekli bir iyileştirme olmadığı için
bazı kesimlerde sağlık reformlarına antipati, inançsızlık veya ümitsizlik oluşmaktadır.
Elinizdeki bu doküman, hükümetimiz tarafından ilan edilen Sağlıkta Dönüşüm
Programı’nın kamuoyuna toplu olarak sunulan ilk çerçevesidir. Program,
kamuoyumuzdan yapılacak telkin ve yönlendirmelerle, yapacağımız araştırma ve
tartışmalarla gelişecektir. Bununla birlikte uygulamaya geçmek için gereksiz
detaylarla zaman geçirmiyoruz ama mükemmeli aramak adına da iyiye ulaşmayı
ertelemiyoruz.
Sağlıkta Dönüşüm Programı, geçmişteki “reform çalışmaları” ile “sağlık projesi”
çalışmalarındaki birikimin mirasını değerlendirerek, gelecekte geçilmesi düşünülen
sağlık sistemini tasarlayacak ve tasarlanan sisteme geçişi kolaylaştıracaktır. Mevcut
sistem içinde yapılan küçük ama etkili müdahaleler, hazırlık adımlarının bir an önce
atılmasını sağlayacaktır. Ancak bu sayede sürekli değişim ve gelişim elde edilebilir
ve başarı sağlanabilir.
Bölüm 1’de Cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne kadar geçen süre içinde sağlık
politikamızın serüveni ana hatları ile ele alınmıştır. Bölüm 2’de Türkiye’nin bugün
içinde bulunduğu sağlık durumu ve sağlık sektörüyle ilgili veriler kısaca
özetlenmiştir. Bölüm 3’de programın amaç ve ilkeleri açıklanmakta, bölüm 4’te ise
programın bileşenlerinin çerçevesi çizilmektedir. Bölüm 5’de uygulama mantığı ile
ilgili esaslardan söz edilmekte, sonuç bölümünde ise bu programın ancak
oluşturulacak ulusal katılım ile başarılı olacağı vurgulanmaktadır.
2. DÜNDEN BUGÜNE SAĞLIK POLİTİKALARIMIZ
2.1 1920-1938 Dönemi
Kuruluşu 1920 yılında gerçekleştirilmiş olan Sağlık Bakanlığı 1920-38 yılları
arasında birçok alanda yasal düzenlemeler yapmıştır. Günün koşulları dikkate
alındığında öncelik arz eden bu düzenlemelerin hedefleri;
•
Savaş sonrası problemlerin çözülmesi,
•
Sağlık personelinin nicelik ve nitelik bakımından desteklenmesi,
•
Merkezden başlayarak köylere kadar ulaşan örgütlenmenin oluşturulması,
• Koruyucu sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması biçiminde şekillenmiştir.
Bu dönemde başlatılan başta sıtma, frengi, trahom olmak üzere bulaşıcı
hastalıklarla ilgili dikey örgütlenmeler, şu anki yapılanma içinde de mevcudiyetini
sürdürmektedir.
O günün özelliklerine göre kurulan, Merkez Hıfzısıhha Enstitüsü ve Okulu,
Dispanser, Sağlık Merkezi ve Sağlık Oağı gibi yapılanmalar değişikliğe uğramadan
günümüze uygulama alanı bulmuştur.
Yine aynı dönümde çıkarılan;
•
1920 tarih ve 38 sayılı Tababet-i Adliye Kanunu,
•
1927 tarih ve 992 sayılı Bakteriyoloji ve Kimya Laboratuvarları Kanunu,
•
1928 tarih ve 1962 sayılı
İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu,
•
1928 tarih ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatların Tarz-ı
İcrasına Dair
Kanun
•
1930 tarih 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu,
•
1936 tarih ve 3017 sayılı Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti Teşkilat ve
Memurin Kanunu
•
1937 tarih ve 3153 sayılı Radyoloji Radyum ve Elektrikle Tedavi ve Diğer
Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanun,
çeşitli değişikliklere uğramakla beraber günümüz mevzuatı içinde yerlerini hala
korumaktadır.
2.2 1938-1960 Dönemi
Bu dönemde merkezi yapıyı kuvvetlendirici ve sosyal içerikli politikalar geliştirmeye
yönelik yasal düzenlemeler ve uygulamalar yapılmıştır.
İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan sıtma, çiçek, frengi ve cüzam gibi hastalıkların
salgınları ile mücadeleyi temel alan “Olağanüstü Sıtma Savaş Kanunu” çıkarılmış,
hastalıklara özgün hastalık merkezli dikey örgüt yapılanmaları daha da
yaygınlaştırılmıştır. 1945 yılında Sosyal Sigortalar Kurumunun başlangıcını
oluşturan İşçi Sigortaları Kurumu oluşturulmuş, böylece Sağlık Bakanlığının ülkedeki
hizmet ve istihdam alanındaki tekeli kaldırılmıştır.
Emekli Sandığının oluşumuyla ilgili çalışmalar da bu dönemde yapılarak sosyal
güvenlik kapsamı genişletilmeye başlanmıştır. İl özel idareleri ve yerel yönetimler
tarafından yürütülen hastane hizmetleri Sağlık Bakanlığı bünyesine aktarılmıştır.
Bölgesel örgüt yapılanmaları bu döneme rastlar. Bölge numune hastaneleri, doğum,
çocuk, verem, ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinin kurulması da bu dönemin
eserlerindendir. Köyden başlayarak, sağlık ocaklarının yaygınlaştırılması yine aynı
yıllarda ivme kazanmıştır.
O yıllarda çıkarılan birçok yasa şu anda yürürlükte olup sağlık yapılanmalarımızın
temelini oluşturmaktadır.
• 1940 tarih ve 3958 sayılı Gözlükçülük ve Gözlükçüler hakkında kanun,
• 1953 tarih ve 6023 sayılı Türk Tabipler Birliği Hakkında Kanun,
• 1953 tarih ve 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun,
• 1954 tarih ve 6283 sayılı Türk Eczacılar Birliği Kanunu,
bu yasaların başlıcalarını oluşturmaktadır.
2.3 1961-1980 Dönemi
Bu dönemde değişik sağlık politikaları tartışılmaya başlanmış, ancak sağlık
hizmetlerinin sosyalizasyonu görüşü benimsenmiştir. 1961 yılında 224 sayılı Sağlık
Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesine Dair Kanun yürürlüğe girmiş, 1963 yılından
itibaren de uygulama alanı bulmuştur. 1980’e kadar uygulanan sağlık politikaları bu
yasa çerçevesinde şekillenmiştir.
Dikey örgütlenmeler kısmen azaltılıp farklı nitelikte sağlık hizmetleri veren yapılar
sağlık ocağı bünyesinde entegre hale getirilmiştir. Sosyalleştirme pilot uygulamalarla
başlamış ve bu kapsamda çalışan doktorların serbest olarak çalışması yasayla
engellenmiştir. Sosyalleştirmenin on beş yılda tüm ülke geneline yayılması
öngörülmesine rağmen başarılı olunamamıştır. Sosyalleştirme yasasının mimarı
Nusret Fişek’e göre de başarısız bir uygulama şekline dönüşmüştür.
1960 sonrası planlı döneme geçilmiş ve 5 yıllık kalkınma planları bu tarihten itibaren
sağlık politikalarının belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri haline gelmiştir. 1.
Beş Yıllık Kalkınma Planında da sosyalleştirme politikalarını esas alan programlar
oluşturulmuştur.
Yıllarca sözü edilecek olan Genel Sağlık Sigortası kavramı üzerindeki tartışmalar,
bu yıllarda başlatılmıştır. İlk olarak Genel Sağlık Sigortası yasa taslağı 1967 yılında
hazırlanmış, ancak bakanlar kuruluna sevk edilememiştir. 1969 yılında 2. Beş Yıllık
Kalkınma Planında Genel Sağlık Sigortası kurulması öngörülmüş, 1971 yılında
Genel Sağlık Sigortası tasarısı TBMM’ye sunulmuş, ancak kabul edilememiştir.
Tasarı 1974 yılında TBMM’ye yeniden sunulmuş, ancak görüşülememiştir.
Bu dönemde hazırlanan bütün yasa, tüzük ve genelgeler, sosyalleştirmenin ana
temeline dayanan düzenlemeleri hedeflemiştir.
2.4 1980’den Bugüne
1982 Anayasası, sağlık hizmet ve yönetiminde 1961 Anayasasına paralel
düzenlemeler içermektedir. 60. maddesi herkesin “sosyal güvenlik hakkına sahip
olduğunu ve devletin bu sorumluluğu üstlendiğini” içerir. Genel Sağlık Sigortası
1982 Anayasasının 58. Maddesinde “Genel Sağlık Sigortası kurulabilir” ifadesiyle
yer almıştır.
Seksenli yıllar, 1961’de başlayan sosyalleştirme politikalarının genişletilmesi
gayretlerine şahit olmuştur. Sağlıkta finans yönetiminin öneminin artmasıyla genel
sağlık sigortası 1987 yılında tekrar gündeme gelmiş, ancak bu husustaki hukuksal
düzenlemeler gerçekleştirilememiştir. Aynı yıl Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu
çıkarılmıştır. Ancak, bu kanunun hayata geçirilmesini sağlayacak düzenlemeler
günümüze kadar hazırlanamamıştır.
1990 yılında DPT tarafından sağlık sektörü ile ilgili mastır planı hazırlatılmış ve bu
plan doğrultusunda 1. Ulusal Sağlık Kongresi 1992 yılında toplanmış, bu toplantı ile
yeniden yapılanma süreci başlatılmıştır. 1993 yılında toplanan 2. Ulusal Sağlık
Kongresinde ulusal sağlık politikaları belirlenmiş diğer yandan aynı yıl sosyal
güvenlik şemsiyesi kapsamı dışında kalan yoksul bireyler için Yeşil Kart
uygulamasına geçilmiştir.
1993 yılında toplanan 2. Sağlık Kongresinde alınan kararlar paralelinde günümüze
kadar gelen birtakım düzenlemeler yapılmış, ne yazık ki istenilen sonuçlar
alınamamıştır. Hastanelerin özerkleşmesi ve özelleşmesi konusunda yapılan
çalışmalar sonuçsuz kalmıştır.
3. MEVCUT DURUM
3.1 Demografik ve Epidemiolojik Özellikler
67,85 milyon nüfus barındıran ülkemiz dünyanın en kalabalık 20 ülkesinden biridir.
Geçmişteki yüksek doğurganlık ve büyüme oranları sonucunda genç bir nüfus
yapısı ortaya çıkmıştır. Nüfusun % 30’u 15, yaklaşık %11’i beş yaş altındadır. 17,8
milyondan fazla (%38) kadın 15-49 yaş arasında doğurgan olan yaş grubundadır.
Ancak bu oranlarda düşme eğilimi gözlenmektedir. Toplam doğurganlık sayısı,
1970’lerin başlarında kadın başına ortalama 5 çocuk iken, bu sayı 1990’larda 3’ün
altına düşmüştür.
Türkiye nüfusunun sağlık durumunun, hem mutlak olarak hem de aynı gelir
düzeyine sahip diğer ülkelerle karşılaştırıldığında iyi düzeyde olmadığı bir gerçektir.
Sektör baştan aşağı sorunludur ama, bazı sorunların öncelikli bir biçimde acil olarak
ele alınması gerekmektedir. Bunların en başında hala çok yüksek olan anne ölüm
oranı (1.Tablo) gelmektedir.
İkinci önemli bir sorun da bebek ölüm oranlarının yüksekliğidir. Her ne kadar bu oran
1970 yılında 1000 canlı doğumda 150 üzerinde iken, 1998 yılında 1000 canlı
doğumda 40 civarına indirilmiş ve son yıllarda biraz daha aşağılara çekilmişse de,
Türkiye hala Avrupa’daki diğer birçok ülkeden kötü durumdadır (2. Tablo).
Aşağıda yıllara göre bebek ölüm oranlarındaki değişim görülmektedir
(3. Tablo).
Gebelerin yeterinde takip edilememesi, doğum sırası ve sonrasındaki tıbbi
müdahale ve bakım yetersizlikleri gibi faktörler bebek ölüm oranlarının yüksek
olmasının nedenlerinden sadece bazılarıdır.
Diğer öncelikli bir başka husus, hem kırsal ve kentsel yerleşim bölgeleri arasında,
hem de bölgeler arasında sağlık göstergelerinde büyük farklılıklar bulunmasıdır.
Sağlık politikalarını geliştirirken ve planlarken bu noktaların önemle dikkate alınması
gerekmektedir.
Koruyucu sağlık hizmetlerinde önemli bir yer tutan bağışıklama oranlarımız da bu
çerçevede yeniden değerlendirilmelidir. (1.Şekil) Türkiye geneli % 81
2000 yılı genel nüfus sayımına dayanarak yapılan nüfus projeksiyonları, ülkemizin
2010 yılında 78, 2015 yılında ise 92 milyonluk bir nüfusa ulaşacağını
göstermektedir. Ülkemizin yıllık nüfus artışı binde 18 olarak ortaya çıkmaktadır. Bu
rakam, birçok ülkeye göre yüksek bir oranı ifade etmektedir. Nüfus yapısında
gözlenen değişim, nüfusun yaşlanmasını beraberinde getirmektedir. Geçmişteki
eğilimlere bakarak, nüfus piramidinde önemli değişiklikler beklenmektedir. Gelecek
20 yılda 20-54 yaş grubu nüfusun iki katına çıkacağı ve yaşlı nüfus oranının % 10’a
ulaşacağı tahmin edilmektedir.
Doğuşta beklenen yaşam süresi erkekler için 66, kadınlar için 71 civarında olup, bu
süre OECD ülkeler ortalamasının 10 yıl altındadır.
Bugün nüfusumuzun % 65’i kentlerde yaşamakta; yapılan projeksiyonlar ise kentsel
oranın yakın gelecekte %80’i bulacağını göstermektedir. Ülkemizin yaşadığı hızlı
kentleşme süreci çeşitli sorunlara yol açmış, alt yapı ve şehircilik hizmetlerinin
sunuluşu gerektiği gibi sağlanamamış ve gecekondu semtleri ortaya çıkmıştır. Buna
paralel olarak da sağlık hizmetlerinin sunumundaki sorunlar katlanarak büyümüştür.
1.2 Sağlık Düzeyi
Yakın geçmişte kaydedilen önemli ilerlemeler rağmen, Türkiye hala sağlık düzeyi
bakımından orta gelirli ülkelerin çoğunun gerisindedir. Bütün annelerin üçte ikisinden
az bölümü doğum öncesi bakım almakta ve üçte birinden az bölümüne de tam doz
tetanos toksin enjeksiyonları verilebilmektedir. Ortalama olarak 5 doğumdan sadece
2’sinde (%40) doktor hazır bulunmaktadır. En yoksul kesimdeki kadınların sadece %
11.6’sı, buna karşılık en zengin kesimdeki kadınların % 72.3’ü kontrollü doğum
yapmaktadır. Orta gelirli ülkelerde bu oran % 90’ın üzerindedir (4. Tablo).
5 yaş altında ölüm nedenlerinin başında, perinatal sebepler gelmektedir. 5 yaş üzeri
ölüm nedenlerinde ise kalp hastalıkları, beyin-damar hastalıkları, şeker hastalığı ve
kanser gibi hastalıklar ön plana çıkmaktadır. Bu veriler, bin yandan önceleri baskın
olan enfeksiyon hastalıklarının ağırlığı ve öneminin azaldığını, bir yandan da kronik
hastalıklara doğru epidemiyolojik bir geçişin yaşandığını göstermektedir. Bu geçiş
döneminde, hem bulaşıcı hastalıklara hem de kronik hastalıklara sağlık
planlayıcılarının aynı önceliği vermesi gerekmektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi,
sağlık göstergeleri açısından kırsal alanlarımız ile kentlerimiz, doğu bölgerimiz ile
batı bölgerimiz arasında önemli farklılıklar vardır. Bu farklılıklar, büyük şehirlerin
merkez semtleri ile gecekondu kesimleri arasında bile kendisini çarpıcı bir şekilde
göstermektedir.
Ülkemiz ekonomik bir güç olarak dünya ölçeğinde 17. sırada yer alırken sağlık ve
sağlık ve eğitimin içinde olduğu sosyal göstergelere göre hazırlanan insani gelişim
indeksinde 86. sırada yer almaktadır.
3.3 Sağlık Hizmetlerinin Organizasyonu ve Sunumu
Sağlık hizmetleri sektörü karmaşık ve çok başlı bir yapı olarak karşımıza
çıkmaktadır. Sektörde “stratejik yönetim” ciddi bir eksikliktir. Sağlık Bakanlığı, daha
çok kendi kurumlarında hizmet vermeye yoğunlaştığından politika geliştirme ve
sektöre yön vermekte yetersiz kalmaktadır.
Bakanlık, SSK, üniversite hastaneleri, kurum hastaneleri ve özel hastaneler arasıda
etkili bir koordinasyon olmadığından, hizmet ve yatırım planlalamaları toplumsal
ihtiyaçlarımızla paralel olarak yapılamamaktadır. Sağlık yatırım ve planlamalarında
demografik ve epidemiyolojik özellikler göz ardı edilmektedir (5. tablo). Hizmetlerin
yapılandırılması yönündeki “birinci basamak” yeterince güçlü olmadığından temel
sağlık hizmetlerinin verilmesinde arzu edilen düzeye henüz ulaşılamamıştır. Sağlık
ocaklarımız yapılanmasını kırsal alanda büyük ölçüde tamamlamıştır. Ancak,
hekimlerin bu alanda hizmet vermek üzere yetiştirilmemiş ve yönlendirilmemiş
olması ayrıca sağlık ocağı işletmesinin kurumsallaşmamış olması, etkili bir hizmet
sunumuna engel oluşturmaktadır. Kentsel alanlarda, özellikle de büyük şehirlerde
sağlık ocağı alt yapısı yetersizdir.
Daha önce Verem Savaş Dispanseri, Aile Planlaması ve Ana Çocuk Sağlığı Merkezi
gibi özel amaçla kurulmuş birçok birinci basamak sağlık kuruluşları ya görevlerini
tamamlamış ya da gereken önemi korumada yetersiz kaldıkları için atıl duruma
düşmüşlerdir.
Birinci basamak sağlık hizmetlerinde görev alan pratisyen hekimlerimiz içinde
bulundukları çalışma şartları, sosyo-ekonomik durum ve uzmanlık beklentileri
nedeniyle kendi hizmetlerine yeterince odaklanamamaktadır. Diğer yandan
vatandaşlarımız da sağlık hizmetini bu seviyede alma konusunda büyük isteksizlik
görülmektedir. Sonuçta insanlarımız doğrudan hastaneye gitme eğilimindedir.
Hastane hizmetlerinin sunumunda önemli ölçüde verimsizlikler söz konusudur.
Birinci basamaktaki yetersizlikler ve sevk zincirinin çalıştırılamaması hastanelerde
yığılmalara sebep olmakta ve hizmet maliyetlerini yükseltirken hizmet kalitesini
düşürmektedir. İşletmecilik anlayışından uzak bir şekilde yönetilen hastanelerde
politik kaygıyla yapılan dengesiz yatırımlar da eklenince yatak işgal oranları düşük
kalmaktadır. Emekli Sandığı, BAĞ-KUR, SSK üyeleri gibi farklı sosyal
güvenlikkapsamı altındaki kesimlerin, sistemde sadece belirli hastane gruplarından
hizmet alabiliyor olması da bu verimsizliği arttıran nedenler arasındadır. Sağlık
Bakanlığı ve SSK hastanelerinin merkeziyetçi yapısı, esnek ve akılcı olmayan
malzeme ve personel yönetimi, verimsizliklerin artmasında önemli bir etkendir. 1
Temmuz’dan itibaren 6 ilde başlattığımız çalışma başarıyla sürmekte ve SSK’lı
vatandaşlarımız artık Bakanlığımız kurum ve kuruluşlarından hizmet alabilmektedir.
Yakın bir gelecekte ülkemizin tamamına yaygınlaştıracağımız bu uygulama hem
1.basamak sağlık hizmetlerinin kullanım alışkanlığını artırmış hem de SSK
Hastanelerindeki yığılmanın önüne geçmiştir.
Sağlık hizmetlerinde sözü sıkça edilmesine rağmen “ kalite ^kavramının içi
doldurulamamıştır. Bu kavramın doğru algılanmasının sağlanarak yaygınlaştırılması,
kalite uzmanlarının yetiştirilmesi ve sektörde istihdam edilmesi gerekmektedir.
Özellikle tıbbi hizmet kalitesinin, yani sağlık hizmetlerinin hastaların sağlık düzeyini
ne kadar yükselttiği ile ilgili sonuçların ölçülmesine dayalı yaklaşımlar, yok denecek
kadar azdır. Sağlık hizmeti sunucularının kuruluş aşamasında uyması gereken
standartlar konusunda önemli ilerlemeler kaydedilmesine rağmen, hizmet süreci ve
hizmetin sonuclarının ölçülmesi yolunda somut adımlar atılamamıştır. Bununla ilişkili
olarak, ruhsatlandırma ve akreditasyonla ilgili kavram kargaşası halen devam
etmektedir.
3.4 Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı
Sağlık hizmetlerinin finansmanında iki temel model söz konusudur. Bunlardan biri
finansmanın tamamen kamu kaynaklarından karşılanması, dieri ise hizmeti talep
eden bireyler tarafından karşılanmasıdır. Türkiye bu iki uç arasında karma bir yapıya
sahiptir. Türkiye’de sağlık harcamalarının devlet bütçesi, sosyal güvenlik kurumları
ve bireylerin kişisel harcamaları olarak üç temel kaynağı vardır. Ülkemizde sağlık
hesaplarının rutin olarak tutulmasını ve izlenmesini sağlayan bir “ulusal sağlık
hesabı sistemi” olmadığından, bu hususta doğru verilere ulaşmak mümkün
olamamaktadır. Sağlık finansmanının şekli ve durumu ile ilgili başlıca tespitler
şunlardır;
•
Türkiye’de sağlığa ayrılan kaynaklar, oransal olarak OECD ülkelerinin altındadır.
•
Bu kaynaklar, koordinasyon eksikliği sonucunda verimsiz bir biçimde
kullanılmaktadır.
•
Ülkemizin bütün bireylerini kapsayan bir genel sağlık sigortası mevcut olmayıp,
mevcut sigorta kurumları da çok farklı rejimlere sahiptir.
•
Şu andaki mevcut sigortalı sayısı tam olarak bilinmemektedir. Bu miktarın bütün
OECD üklelerinden daha yüksek bir oranda olduğu, hatta % 50’ler civarına
ulaştığı tahmin edilmektedir.
•
Sağlık hizmet maliyet hesabının yapılamaması ve cepten harcamanın tam loarak
belirlenememesi, ileriye yönelik projeksiyon yapma ve planlama imkanını
ortadan kaldırmaktadır.
Gelişmiş ülkelerden farklı olarak ülkemizde sağlık finansmanında en önemli yer
tutan kamu finansmanı karmaşık ve kontrolsüz bir şekilde oluştuğundan, bütçe
üzerindeki yükü dolaylı olarak artırmıştır. Diğer taraftan sağlık harcamalarının
GSMH’den gerektiği ölçüde pay alması da sağlanamamıştır. Bir başka deyişle
Türkiye’de sağlık finansmanı ve hizmetini ağırlıklı bir şekilde devlet yüklenmiştir. (6.
Tablo).
Devlet, bir taraftan ağırlıklı olarak sağlığı finanse ederken diğer taraftan da hizmet
sunumunu gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Devlet dolaylı olarak, tahmin edilenin
çok üstünde kaynağı bu sektöre aktarmaktadır. Sektörün karmaşık yapısı ve
yönetiminden dolayı bu kaynakların kullanımı kontrol edilememekte ve kaynak
ihtiyacı sürekli artmaktadır. Artan ihtiyaçlar da sürekli açık veren bütçeden
karşılanmaya çalışılmaktadır.
Bakanlığımız tarafından yürütülen Ulusal Sağlık Hesapları Araştırması, yukarıda
bahsedilen konularla ilgili olarak bize daha güvenilir veriler sağlamıştır.
3.5 İnsan Kaynakları
Sağlık sektöründe insan gücümüzdeki sayısal yetersizliklerin yanında, personelin
ülke geneline yayılmasındaki dengesizlikler ve nitelik sorunları ön plandadır.
Hekimlerin dengeli dağılımı, zorunlu hizmet uygulamaları ile sağlanmaya çalışılmış
fakat, başında “zorunlu” ibaresi bulunan her uygulama gibi başarıya ulaşamamıştır.
Sağlık çalışanları arasında hekim/hemşire ve uzman hekim/pratisyen hekim
oranlarında hemşireler ve pratisyen hekimler aleyhine dengesizlikler vardır.
(7.Tablo). İnsan kaynaklarının planlanması, eğitimi ve kullanımı ayrı ayrı kuruluşlar
tarafından gerçekleştirilmektedir. Planlama DPT, eğitim üniversiteler, istihdam
Sağlık Bakanlığı ve SSK tarafından yapılmaktadır. Bunlar arasında etkili bir
koordinasyon olmadığından sorunlar yaşanmaktadır.
Son 10 yılda tıp fakültelerinin sayısındaki hızlı artış, yetersiz alt yapı ve pratik eğitim
olanaklarının sınırlı oluşundan dolayı tıp eğitiminin kalitesi hakkında ciddi endişelere
yol açmıştır. Sağlık meslek lisesi mezunlarının yanında ön lisans ve lisans mezunu
hemşirelerin aynı sistem içinde yer alması sorunlar doğurmakta, “hemşirelik
eğtiminin üniversite düzeyinde olması gerektiği” tartışmaları da devam etmektedir.
Yine hekim dışı sağlık meslek elemanı yetiştiren okullarımızdan mezun olan birçok
meslek gurbunun mesleki tanımları yasalarda yer almadığından bu iyi yetişmiş
elemanlarda kamuda yeterince yararlanma imkanı bulunamamaktadır.
Sağlık yönetimi ile işletme yönetiminin birbirinden ayrılmamış olması, nitelikli
yönetici teminindeki güçlükler ve yöneticilerin eğitimindeki eksiklikler sistemi
zayıflatmaktadır. Sağlık politikası geliştirme, nüfusa dayalı sağlık yönetimi, hastane
yönetimi ile ilgili yeterli bilgi ve becerilerle donanmış yöneticiler ve bunları
yetiştirmeye yönelik eğitim programları nicelik ve nitelik bakımından sınırlıdır. Sağlık
çalışanlarının devlet memuru statüsünde olmasının mahzurları görülmektedir. Birinci
sakınca, çalışanlar arasında bölge, şehir farkı olmadan sabit ücret uygulanmasıdır.
Ayrıca merkezden yapılan müdahaleler çalışma güvenliğini azaltmaktadır. Bu durum
siyasi etkilerin yoğunlu ile birleştiğinde sorun daha da büyümektedir.
3.6 Bilgi Sistemleri
Sağlık Bakanlığı sektörün bütününe bilgi sağlamak yerine, sadece kendi kurumları
ile ilgili istatistik üretmektedir. Farklı birimler kendi ihtiyaçları doğrultusunda farklı
veriler toplamakta, bu veriler il sağlık müdüdrlüğü aracılığıyla Sağlık Bakanlığına
ulaştırılmaktadır. Veriler ilgili birim tarafından toplanmakta ve bu veriler Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu tarafından derlenip istatistik yıllığı olarak
çıkarılmaktadır. Ancak bu veriler bilgiye çevrilmemiş ve yönetim amacıyla
kullanılamamıştır. Veri toplanmasında ve akışında yeterli denetim sağlanamadığı
için istatistiki sonuçlar güvenirlik açısından sorgulanmaktadır. Bu sorgulama ve
oluşan güvensizlik, verilerin karar mekanizmalarında kullanılmasını engellemektedir.
Bireylerin sağlık kayıtları birçok yerde poliklinik kartı düzeyini aşamamakta,
hastanelerde tutulan düzensiz dosyalar da bazen arşivlerde kaybolmaktadır.
Açıkçası bulunan dosyaların içeriğini de anlamak pek mümkün olmamaktadır.
Bireylerin sağlık kayıtlarının tutulacağı bütüncül bir sistem olmadığı gibi,
epidemiyolojik verileri toplayıp analiz edecek bir hastalık kayıt ve bildirim yapısı da
tam olarak oluşturulamamıştır.
Türk sağlık sisteminin parçalı yapısı, hasta kayıt sistemlerindeki dağınıklık ve her
durumun kendi sistemini oluşturmaya çalışması karmaşık bir yapıya yol açmıştır.
Kısacası birinci basamaktan başlayarak bireylerin sağlık kayıtlarının düzenli ve
sürekli tutulduğu bir tıbbi kayıt sistemi mevcut değildir.
Oluşan teknolojik gelişmelere paralel olarak kurulan elektronik hastane bilgi
sistemleri daha çok muhasebe kayıtlarının tutulduğu bir yapı arz etmektedir. Bu
programların çoğunda stok takibi, malzeme yönetimi ve maliyet analizlerinin
yapılabilmesini sağlayacak otomasyon anlayışı söz konusu değildir. Hasta
kayıtlarının tutulduğu hastane bilgi sistemleri ise nerede ise hiç yoktur. Bu özelliğe
sahip olan programlarda veri saklanması yönünde hastane çalışanlarının davranış
değişikliği de sağlanabilmiş değildir. Bunlara ilave olarak, Bakanlığımızın merkezci
tutumu nedeniyle, hastanelerimizin bir kısmında, elektronik kayıt sistemleri hiç
kurulamamıştır.
Maliye muhasebe ve faturalama konularında hastane bilgi sistemlerinde belli
standart bir yapı söz konusu olsa da tıbbi hasta kaydı için temel standartlar
geliştirilmemiş olup farklı uygulamalar entegre bir veri analizini mümkün
kılmamaktadır. Bugüne kadar bilgi sistemlerinin kullanımı tamamen kayıt toplama ve
depolama aşamasında kalmış ve böyle olduğu için de bilgi sistemlerinin asıl
fonksiyonu olan verinin bilgiye dönüştürülmesi, analiz edilmesi, bu bilginin
kullanılması ve yönetime destek olması gibi faydaları sağlanmamıştır. Bu durum
bilgi sistemlerini genellikle bir iş yükü haline getirmiştir.
Sağlık bilgi sistemlerinde en önemli sorun ihtiyaç analizinin zorluğu, ihtiyaçların
zaman içinde değişmesidir. Böylece bilgi sistemi kısa sürede hatta proje
tamamlanmadan bile eski teknoloji haline gelebilmektedir.
Bilgi sistemlerini kurmak kadar çalışır halde sürekliliğini sağlamak da önemlidir.
Bunun için eğitimli sağlık personeli ve teknik personel gerekmektedir. Ancak,
personeldeki hızlı değişim, yeni personelin eğitilememesi ciddi sorunlar
oluşturmaktadır.
3.7 İlaç Politikası
Sınırları belirlenmiş ulusal ilaç politikasının olmamasının sıkıntıları bu alanda kendini
göstermektedir. Avrupa Birliği müktesebatında her ülkenin kendi idari yapısı ve
ekonomisini korumaya yönelik uygulamalar ön görülmekte ise de belli standartların
yürürlüğe konması gerekmektedir.
İlaç denetim ve ruhsatlandırma komisyonlarında görev alan bilim adamları
gönüllülük esasına göre çalışmıştır. Bu durum, komisyonların dinamizmini
azaltmakta son derece aktif ve çabuk bir şekilde yapılması gereken uygulamalar
gecikmektedir.
Sağlık sektörünün önemli bir bileşenini oluşturan ilaçlarla ilgili olarak sorunlar
sadece bununla kalmamaktadır. İlaçların ruhsatlandırılması, üretimi,
fiyatlandırılması, satışı, ihracatı, tanıtımı, kontrolü, rasyonel kullanımı, araştırma
geliştirme faaliyetleri, fikri mülkiyet haklarıyla ilgili yaşanan sorunların yanında, artan
ilaç harcamalarının devlet bütçesine ve sosyal güvenlik kuruluşlarına getirdiği yük,
güncel sorunlar arasında ön plana çıkmaktadır. Son zamanlarda Emekli Sandığı,
SSK ve BAĞ-KUR gibi sosyal güvenlik kuruluşları bu konuda etkin düzenlemeler
yapsalar da daha rasyonel çözümlere ihtiyaç vardır.
Gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında ilaç tüketimi ilk bakışta çok yüksek görülmemekle
birlikte, sağlık harcamaları içindeki payı nerede ise iki kat fazladır. Sosyal güvenlik
kurumları arasında farklılıklar vardır ve genel sağlık harcaması içerisinde ilaç
giderleri %40’ı bulmaktadır (8.Tablo). Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere sağlık
sektörü tüm alanları itibariyle derin sorunlar yaşamaktadır. Bu sorunlar, uzun yıllar
içerisinde birbirlerinin üzerine binerek daha ağırlaşmış, karmaşık bir hal almış ve
ciddi dar boğazlar oluşmuştur.
3.8 Sağlık Bakanlığının Mevcut Yapısı
Türk sağlık sisteminde Sağlık Bakanlığının sorumlulukları
şunlardır:
•
Herkesin hayatını bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan tam iyilik hali içinde
sürdürmesini sağlamak için fert ve toplum sağlığını korumak ve bu amaçla ülkeyi
kapsayan plan ve programlar yapmak, uygulamak ve uygulatmak, sağlıkla ilgili
her türlü tedbiri almak, gerekli teşkilatı kurmak ve kurdurmak.
•
Bulaşıcı, salgın ve sosyal hastalıklarla savaşarak koruyucu, hasta olanları
sağaltarak tedavi edici hekimlik ile yaşlı ve sakatlara hizmet götürerek de
rehabilitasyon hizmetleri vermek.
•
Anne ve çocuk sağlığının korunması ve aile planlaması hizmetlerini
gerçekleştirmek.
•
İlaç, uyuşturucu ve psikotrop maddelerin üretim ve tüketimini her safhada kontrol
etmek ve denetlemek; farmasötik ve tıbbi madde ve müstahzar üretim ve dağıtım
yerlerinin açılış ve çalışmalarını esaslara bağlamak, denetlemek.
•
Aşı, serum, kan ürünleri ve ilaçların üretimini yapmak, yaptırmak ve gerekirse
ithalini sağlamak.
•
Gıda maddelerini ve bunları üreten yerlerin sağlık açısından kontrol hizmetlerini
yürütmek,
•
Mahalli idareler ve diğer ilgili kuruluşlarla işbirliği suretiyle çevre sağlığını
ilgilendiren gerekli tedbirleri almak ve aldırmak.
•
Bulaşıcı, salgın insan hastalıklarına karşı kara hudut kapıları, deniz ve hava
limanlarında koruyucu sağlık tedbirlerini almak.
•
Kanser, verem ve sıtma ile savaş hizmetlerini yürütmek ve bu alanda hizmet
veren kurum ve kuruluşların çalışmalarının koordinasyonunu ve denetimini
sağlamak.
Sağlık Bakanlığı yukarıda belirtilen sorumluluklarını yerine getirmek üzere kurum ve
kuruluşlar oluşturmuş, ülke çapında yaygın bir örgütlenme gerçekleştirmiştir. Bu
örgütlerin işletilmeleri, yatırımları ve insan kaynakları merkezi, planlama ve
denetimle yürütülmek istenmiştir. Halihazırda birinci ve ikinci basamak sağlık
hizmetleri için belirli dikey yapılanma sistemine sahiptir. Sıtma ile mücadele için
müstakil Sıtma Savaş Dairesi, veremle mücadele için Verem Savaş Dairesi, ana
çocuk ölümlerini azaltmak içni Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel
Müdürlüğü kurulmuştur.
Hastalıkların kontrolü ve mücadelesinde bu yapılanmanın önemi görmezlikten
gelinemez, ancak günümüzdeki çağdaş yaklaşım entegre sağlık hizmetleridir. Ayrı
personel, ayrı bina, ayrı araç, ayrı konularda çalışıp entegre sağlık hizmetlerinin
oluşturulamaması hem insan gücü hem de mali yönden israfa yol açmaktadır, bu
durum elde var olan imkanlarla daha iyi hizmet verilmesini engellemektedir.
Merkez teşkilatı bu hizmetleri yürütübeliecek şekilde planlanırken, düşük verimli
insan kaynaklarının oluşturduğu, görev ve sorumluluk alanları birbiri içine geçmiş,
durağan bir yapı kazanmıştır. Merkez teşkilatının işleyişini kilitleyen hususların
başında ülke genelindeki personel atama ve nakilleri gelmektedir. Sağlık kurum ve
kuruluşlarının finansman, yatırım ve insan kaynaklarının temini konusunda yoğun
çaba harcanırken bu kurumların devamlılığının temini sağlanmakta, yani sağlık
hizmetleri Bakanlık eliyle verilmektedir. Diğer yandan dolaylı da olsa, Yeşil Kart
uygulamaları ile hizmeti de finanse eden duruma geçmiştir. Verilen bu hizmetin
standartlarını koymak, denetlemek gibi görevler düşünüldüğünde birbiri ile çatışan
sorumluluk alanları olduğu görülecektir. Bu yüzdendir ki, iftihar edebileceğimiz
dengeli bir yatırım, kaliteli bir hizmet ve sürekli dinamik bir denetim söz konusu
olamamaktadır.
Sağlık alanında hizmet sıralamasında ikinci sırada yer alan SSK sağlık kurumlarının
durumu, bu kargaşayı daha fazla yaşamakta ve daha fazla olumsuzluklar
taşımaktadır.
En başta gelen görevi fert ve toplum sağlığını korumak ve bu amaçla ülkeyi
kapsayan plan ve programlar yapmak olan Sağlık Bakanlığı, halkın beklentilerine
yeterli cevap verememiştir. Bakanlığın hizmet kapasitesi politika oluşturma, sağlık
sektörü önceliklerini belirleme, hizmet standartlarını tespit etme, kurumların
akreditasyonu ve denetimi konularına odaklanma açısından yeterli olamamıştır.
Ülkemiz bütün bu sorunları çözecek güce ve kaynaklara sahiptir.
Çözümün kapsamlı bir program yaklaşımı içerisinde
ve sistematik bir şekilde, her bileşenin birbiriyle ilişkisi kurularak
hayata geçirilmesi gerekmektedir. Sorunların çözümünde
takip edilecek sıra ve bunların birbiriyle olan işlev ve ilişkilerinin
bir proje mantığı ile kurgulanması ön şarttır. Hükümetimiz,
SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI ile sektörü bir bütün olarak ele alıp
bu sorunları tek tek çözmeye kararlıdır.
4. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI
4.1 Neden Sağlıkta Dönüşüm Programı ?
Bu güne kadar Bakanlığımız bünyesinde ulusal ve uluslar arası katılımla yapılmış
çok sayıda çalışma ve proje ortaya konmuş ve bu projeler “reform“ olarak
adlandırılmıştır. Farklı adlarla da olsa, bu kurumun aynı amaca hizmet eden çok
sayıda projeye ev sahipliği yaptığını biliyoruz. Bu gün bir reformdan söz
etmeyişimiz, tamamen yeni bir görüş ortaya koymadığımızın bilincinde olduğumuz
içindir. Uygar dünyanın uygulama ve arayışları ile Bakanlık olarak geçmişten
aldığımız yararlı mirası değerlendirmemiz gerekiyor. Ancak, bu güne kadar,
defalarca reform iddiası ile ortaya konan benzer çalışmaların uygulama alanı
bulamamış olması kamu oyunun güvenini sarsmıştır. Ayrıca mevcut gidişatı
tamamen sonlandırıp yeni bir sisteme geçmek iddiası çok da gerçekçi değildir.
Özlenen değişimi gerçekleştirmek için, mevcut yapıyı tahrip etmeden
planlanan hedefe doğru dönüştürmek gerekir. Bu dönüşümü yapmaya kararlıyız. Bu
yüzden kamunun reform adı altında ümitsizliğe dönüşmüş olan arzularını yeniden
alevlendirmek ve geniş katılımla tüm tarafların sahiplenebileceği ve aktif rol alacağı
bir eylem dizisini kararlılıkla başlatıyor ve bunu “Dönüşüm Programı” olarak
adlandırıyoruz.
4.2 Amaçlar ve Hedefler
Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın amaçları sağlık hizmetlerinin etkili, verimli ve
hakkaniyete uygun bir şekilde;
• organize edilmesi,
• finansmanının sağlanması,
• sunulmasıdır.
Etkililik, uygulanacak politikaların halkımızın sağlık düzeyini yükseltilmesi amacını
ifade etmektedir. Sağlık hizmetinin sunumundaki en büyük hedef hastaları tedavi
etmek yerine insanların hastalanmasının önlenmesi olmalıdır. Bu amaca ulaşmak,
epidemiyolojik göstergelerde sağlanacak ilerlemelerle mümkün olacaktır. Anne ve
çocuk ölümlerinin azaltılması ve doğuşta beklenen yaşam süresinin arttırılması bu
amaca ulaştığımızın en somut kanıtı olacaktır.
Verimlilik, kaynakları uygun şekilde kullanarak maliyeti düşürüp, aynı kaynakla
daha fazla hizmetin üretilmesidir. İnsan kaynaklarının dağılımı, malzeme yönetimi,
akılcı ilaç kullanımı, sağlık işletmeciliği ve koruyucu hekimlik uygulamaları bu esas
çerçevesinde değerlendirilmelidir. Ülkenin tüm sektörel kaynaklarının sistem içine
alınması ve entegrasyonunun sağlanması verimliliği arttıracaktır.
Hakkaniyet, bütün insanlarımızın sağlık hizmetlerine ihtiyaçları ölçüsünde
ulaşmalarının ve hizmetlerin finansmanına mali güçleri oranında katkıda
bulunmalarının sağlanmasıdır. Gerek farklı sosyal gruplar, gerek kır - kent, gerekse
doğu - batı arasındaki sağlık hizmetlerine erişim ve sağlık göstergeleri ile ilgili
farklılıkların azaltılması, hakkaniyet amacı kapsamında yer almaktadır.
4.3. Temel İlkeler
Sağlıkta Dönüşüm Programını temel ilkeleri şunlardır:
•
İnsan merkezlilik: Bu ilke, sistemin planlamasında ve hizmetin sunumunda
hizmetten faydalanacak bireyi, bireyin ihtiyaç, talep ve beklentilerini esas almayı
ifade etmektedir. Sağlığın aile ortamında üretildiği gerçeğinden hareketle birey
“aile sağlığı” kavramı çerçevesinde ele alınmaktadır.
•
Sürdürülebilirlik: Geliştirilecek olan sistemin ülkemiz koşulları ve kaynakları ile
uyumlu olması ve kendini besleyerek bir devamlılık arz etmesi ilkesini ifade
etmektedir.
•
Sürekli kalite gelişimi: Vatandaşlarımıza sunulan hizmetlerde ve elde edilen
sonuçlarda ulaşılan noktayı yeterli görmeyerek, hep daha iyiyi aramayı, sistemin
kendi kendisini değerlendirerek hatalarından öğrenmeyi sağlayacak bir geri
bildirim mekanizması oluşturulmasını ifade etmektedir.
•
Katılımcılık: Sistemin geliştirilmesi ve uygulanması sırasında, ilgili tüm tarafların
görüş ve önerilerinin alınmasını, yapıcı bir tartışma ortamı sağlayacak
platformların oluşturulmasıdır. Ayrıca bu ilke, sağlık sektörünün bütün
bileşenlerinin sistemin kapsamı içine alınarak uygulamada kaynak birliğinin
sağlanmasını amaçlamaktadır.
•
Uzlaşmacılık: Demokratik bir yönetimin gereği olarak sektörün farklı bölümleri
arasında karşılıklı çıkarları gözeterek ortak noktalarda buluşma arayışlarıdır.
Çıkar çatışmasına dayalı bir uygulama yerine, yöntem, standartlar ve denetim
mekanizmalarında birlik sağlanması ve tarafların buna uyması hedeflenmektedir.
•
Gönüllülük: Hizmette arz veya talep eden, birey veya kurum ayırımı
yapmaksızın sistem içerisinde yer alacak bütün birimlerin belirlenen amaçlara
yönelik davranmalarını sağlama yöntemidir. Sistemde hizmet üreten ve hizmet
alan kesimlerin zoraki değil, teşvik edici önlemler doğrultusunda gönüllü bir
şekilde yer almaları
şarttır.
•
Güçler ayrılığı: Sağlık hizmetlerinin finansmanını sağlayan, planlamasını yapan,
denetimi üstlenen ve hizmeti üreten güçlerin birbirinden ayrılması ilkesidir. Bu
şekilde çıkar çatışması olmayacak, daha verimli ve daha kaliteli hizmet sunumu
sağlanacaktır.
•
Desantralizasyon: Kurumlar, merkezi yönetimin oluşturduğu hantal yapıdan
kurtarılmalıdır. Değişip gelişen koşullara ve çağdaş anlayışa uygun olarak
yerinden yönetimin hayata geçirilmesi hedeflenmektedir. İdari ve mali yönden
özerk işletmeler hızlı karar mekanizmalarına sahip olacak ve kaynakları daha
verimli kullanabilecektir.
•
Hizmette rekabet: Sağlık hizmet sunumunun tekel olmaktan çıkarılıp belli
standartlara uygun farklı hizmet sunucularının yarışmasının sağlanması ilkesidir.
Böylece sürekli kalite gelişimi ve maliyet azalmasına yönelik bir teşvik ortamı
oluşacaktır.
Sağlıkta Dönüşüm Programı, belirtilen ilkeler çerçevesinde yukarıda sayılan
amaçlara ulaşırken, Dünya Sağlık Teşkilatı’nın “21. Yüzyılda Herkese Sağlık”
politikasını, Avrupa Birliği tarafından açıklanan “Katılım Ortaklığı Belgesi” ve ülkemiz
tarafından hazırlanan “Ulusal Program” doğrultusunda Türk sağlık mevzuatı’nın,
Avrupa Birliği sağlık mevzuatı ile uyumlu hale getirilmesi ihtiyacını ve diğer
uluslararası deneyimleri de dikkate alacaktır.
5. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMININ GENEL ÇERÇEVESİ
Sağlıkta Dönüşüm Programı, sektörü bütün boyutları ile kavramak üzere
şekillendirilmiş toplam 8 bileşenden oluşmaktadır. Her bileşen bir diğeri ile
ilişkilendirilmiş olup, programın bütünlüğü içinde uygun olabilecek çözümleri
içermektedir.
Sağlık sistemde rol alan unsurların kendi açılarından tanımladıkları “mükemmel”i
elde etmeleri, sistemin bütünlüğü açısından mümkün olmayabilir. Bu durumda
yapılması gereken, ülkemizin imkan ve kaynakları doğrultusunda önemli ve öncelikli
ihtiyaçlara cevap verecek en uygun çözümleri üretmektir. Bununla birlikte sitemde
yer alan hizmet birimlerinin kendi tanımladıkları mükemmeli oluşturmaları için
onlara, sisteme zarar vermeyecek bir biçimde hareket etme serbestliği ve şansının
sağlanması önemlidir. Yani hizmet unsurları, ana sisteme katkı sağlayacak biçimde
bir davranış özgürlüğü içinde olmalıdır.
Sağlıkta Dönüşüm Programı bu anlayışla hazırlanmıştır. Programı oluşturan her bir
parça tek başına ele alındığında, her parçanın kendisinden daha gelişmiş bir yapıyı
tanımlaması ve oluşturması mümkün olabilir. Ancak o zaman, programın bir bütün
olarak işlemesinin zorluğu ortaya çıkmaktadır. Hatta, tek bir parçadaki mükemmeli
elde etme kaygısının, geçmişteki başarısızlık hanemizi yeterince zenginleştirdiği
bilinmektedir.
Sektör içinde bulunan çeşitli grupların Sağlıkta Dönüşüm Programının bileşenleri ile
ilgili farklı görüşlere sahip olmaları doğaldır. Bu noktadaki beklentimiz, parça ile ilgili
farklı görüşlerin bütün üzerindeki etkisinin göz önünde bulundurularak
değerlendirilmesi, öneri ve eleştirilerin bu bilinç içerisinde yapılmasıdır. Bu
çerçevede bütünü bozmayacak, amaç ve ilkelerden sapmayacak, programın
bütünselliği içindeki önerilere daima açık olduğumuzun bilinmesi gerekmektedir.
6. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMININ BİLEŞENLERİ
6.1 Planlayıcı ve Denetleyici Bir Sağlık Bakanlığı
Sağlıkta Dönüşüm Programı vizyonundaki Sağlık Bakanlığı politikalar geliştiren,
standartlar koyan ve denetleyen bir konumda olup ülkemizin, kamu veya özel,
sağlığa ayırdığı kaynakların etkili, verimli ve hakkaniyete uygun bir şekilde
kullanılmasını sağlamak üzere yönlendirmeler yapacaktır. Bu anlayışın bir ürünü
olmak üzere, Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluşların yerinden yönetim ilkeleri
doğrultusunda yapılandırılması sağlanacak ve Bakanlık, planlama yapan stratejik bir
örgüt yapısına kavuşturulacaktır. Böylece Sağlık Bakanlığı, Anayasada tanımlandığı
şekli ile, Devletin sağlık sektörünü “tek elden planlama” görevini yerine getirecektir.
Bu hedefe ulaşabilmek için Sağlık Bakanlığının dikey yapılanmayı ortadan kaldıran
ve entegre sağlık hizmetini ön plana çıkaran bir yapılanma modeliyle;
•
Stratejik planlama, insan kaynakları politikası, personel yönetimi, kaynak
dağılımı, malzeme yönetimi konularında yeni misyonunu, amaçlarını ve
görevlerini tanımlaması için yapısını gözden geçirmesi,
•
Sağlık sektöründe daha aktif liderlik görevi üstlenmesi sırasında mali ve yönetsel
kontrol ve denetimi taşra teşkilatına aktarmasına yardımcı olacak şekilde
yeniden yapılanması,
•
Misyonunu, sektör politikalarını, örgütsel yapısını ve merkez ve taşra düzeyinde
fonksiyonlarını yeniden tanımlaması, sağlık sistemini ve hizmetlerini
modernleştirmesi ve iyileştirmesi,
•
Yönetim organları, rolleri, politikaları ve usulleri ile merkez ve taşra yetkililerinin
sağlık hizmet ağının yönetim ve işletiminde daha büyük sorumluluklar almalarını
sağlayacak bir yönetim modeli geliştirilmesi,
•
Mezuniyet öncesi ve sonrası sağlık eğitiminin planlanmasında aktif rol
alabilecek, sağlık işletme sisteminin değişik düzeylerindeki personeli eğitmek için
eğitim programları geliştirmesi, uygulaması ve denetimini yapabilecek şekilde
yeniden yapılanması gerekmektedir.
Sağlık Bakanlığı yeniden yapılanmasını gerçekleştirirken ve sağlık hizmetlerini
planlama ve sunumu sırasında sosyal devlet anlayışı içerisinde koruyucu hizmetlere
öncelik verecek, birinci basmak sağlık hizmetleri güçlendirilecektir.
Sağlık Bakanlığının başlıca görevi ve sorumluluğu politika hazırlamak ve düzeni
denetlemek olacaktır. Türkiye’de Sağlık Bakanlığının odaklanması gereken diğer
alanlar arasında kalite kontrolü ve tüketicinin eğitilmesi gelmektedir. Sağlık
Bakanlığı bundan böyle, sağlık sektörü için önceliklerin belirlenmesi, kalitenin
izlenmesi ve düzenlenmesi, kurumların akreditasyonu ve uzmanlara lisans
verilmesi, sigortanın düzenlenmesi ve denetimi, halk sağlığı işlevlerinin yönetimi ve
salgın hastalıkların gözetimi üzerine odaklanmalıdır.
6.2 Herkesi Tek Çatı Altında Toplayan Genel Sağlık Sigortası
Sağlıkta Dönüşüm Programının hakkaniyet amacı doğrultusunda, vatandaşlarımızın
ödeme gücü ile orantılı olarak katkıda bulunacakları ve hizmetleri ihtiyaçları
ölçüsünde kullanacakları bir sigorta modeli oluşturulacaktır. Bu yaklaşım, sosyal
devlet olmanın temel gereksinimlerinden birisi olup, Anayasa’mızın 56. maddesinde
de yönlendirici bir hüküm olarak yer almaktadır. Günümüzde Sosyal Sigortalar
Kurumu, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı bu amaç doğrultusunda görev yapan
kurumlarımızdır. Her ne kadar bu kurumlar, sağlık ve emeklilik sigortalarının
birbirinden ayrılmadığı, açıklarının bütçeden karşılandığı, rasyonel olmayan
düzenlemeler nedeniyle profesyonel sigortacılık anlayışından uzaklaşmış bir durum
sergilese de, toplumun önemli bir kısmını sigortacılık kapsamı altına almışlardır. Bu
kuruluşlarımızın standart birliği sağlayamamış olması, farklı düzey ve yollarla hizmet
üretmesi veya satın alması sonucu oluşan tablo bilinmektedir. Ayrıca, sigortalı
olmayan önemli bir kesim bulunmaktadır. Bunların bir kısmı Yeşil Kart uygulaması
ile kısmi bir sağlık sigortası içine alınmıştır. Ancak yaşanan sorunlar herkes
tarafından bilinmektedir.
Hizmet kalitesini arttırmak, her hastaya eşit düzeyde temel sağlık hizmetini sunmak
ve hasta ile doktor arasındaki para ilişkisini ortadan kaldırmak için toplumun
bütününü kapsayan zorunlu sağlık sigortacılığı sistemine ihtiyaç vardır. Böyle bir
sigortacılık sistemi, sağlık harcamaları maliyetini düşürme gayreti içinde, koruyucu
hekimlik uygulamalarının da teşvikçisi ve zorlayıcısı olacaktır. Genel Sağlık
Sigortası Kurumunun denetim ve yaptırımları, sağlık giderlerinde gittikçe artan
oranlarda yer işgal eden ilaç ve tıbbi malzeme israfını azaltacaktır. Fiyat kontrolü ve
sağlık hizmetlerinin finansmanı tek elden karşılanmalı ve artık hasta-hekim ilişkisi
parasal bir ilişki olmaktan çıkmalıdır.
Şu anda toplumumuzun tamamını sağlık açısından güvence altına alacak bir Genel
Sağlık Sigortası’nın kurulması için Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında
aşağıdaki hususlarda çalışmalar yürütülmektedir.
•
Ödeme gücü olmayanları tespit etmek üzere bir fakirlik sınırı belirlenecektir .
Vatandaşların ödeme gücünü belirlemeye yarayacak bir değerlendirme
sistemi kurulacaktır.
•
Ödeme gücü olmayanların primlerini kısmen veya tamamen kamu kaynakları
ile karşılamak üzere kaynak oluşturulacaktır.
•
Şu anda sosyal güvencesi bulunmayanların primlerini toplamaya yönelik bir
sistem kurulacaktır.
•
Sağlık primleri havuzu sosyal güvenliğin diğer dallarından ayrılarak, kendi iç
dengeleri kurulacaktır.
•
Sağlık hizmetlerinde temel teminat paketi belirlenecektir.
•
İl ve gerektiğinde ilçe düzeyinde, sağlık hizmet ihtiyacını belirlemeye yönelik
demografik ve epidemiyolojik özelliklere dayalı olarak ihtiyaç tespiti yapacak
bir yapı oluşturulacaktır.
•
Belirlenmiş ihtiyaçlar doğrultusunda, birinci basamak sağlık kuruluşları ve
hastanelerden hizmet satın almak için sözleşmeler yapmak üzere
mekanizmalar oluşturulacaktır.
•
Alınan hizmetlerin tanımlanan niteliklere uygun olup olmadığını, “yerindelik ve
uygunluk” denetimleri yaparak belirleyecek bir yapı oluşturulacaktır.
Bunların yanında Türkiye’de sağlık finansmanıyla ilgili bilgi eksikliğini gidermeye
yönelik olarak bir “Ulusal Sağlık Hesabı” sistemi kurulacaktır. Böylece sağlık
sektöründe kaynakların nereye ve ne kadar harcandığı yıllık bazda takip
edilebilecektir.
Genel Sağlık Sigortası’nın kurulması yanında özel sağlık sigortacılığının da gelişimi
desteklenecek, özel sigortaların tamamlayıcı bir rol ile sistemde bulunmaları
sağlanacaktır. Zorunlu Genel Sağlık Sigortasının kapsadığı temel teminat paketine
ilave olarak hizmet almak isteyenler özel sigorta yaptırabilecekler ve hizmetlerini bu
özel sigortalar aracılığıyla alabileceklerdir. Bu anlamda özel sigortacılık teşvik
edilecektir.
Mevcut sosyal güvenlik kuruluşlarındaki emeklilik sigortası ve sağlık sigortası
birbirinden ayrılacak, sağlık sigortası işlemleri tek çatı altında toplanacaktır.
Genel Sağlık Sigortası konusunda önemli gördüğümüz noktalar şunlardır:
•
Her Türk vatandaşı sigorta kapsamına alınacak ve tek numara sistemi
benimsenecektir.Bu numaranın MERNİS numarası olması ekonomik bir yaklaşım
olacaktır.
•
Sağlık sigortası mutlaka diğer sigorta sistemlerinden ayrılacaktır.
•
Primi yatırma veya sigortasız olma sorununun muhatabı sağlık kuruluşları
olmayacak; sigorta kurumu bunu takip edecektir.
•
Hizmet üretenlere geri ödeme tek elden düzenli ve zamanında yapılacaktır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının koordinatörlüğünde bu çalışmalar
başlatılmıştır.
6.3 Yaygın, Erişimi Kolay ve Güler Yüzlü Sağlık Hizmet Sistemi
Her hangi bir ülkede uygulanan bir programı ülkemize aktarabilmek mümkün
olamayacağı gibi, ülkemizin sosyoekonomik ve coğrafi yapısı nedeniyle tek düze
homojen bir sistemi bütün ülkeye yaymaya çalışmak da gerçekçi değildir. Bir kaç
hanelik mezrasından, iklim şartları nedeniyle sınırlı zamanlarda ulaşılabilen
köylerine; kent nüfusunu aşan ilçelerinden dünya kenti olmuş metropolüne kadar,
her biri kendine özgü çözümler bekleyen bir heterojen yapı söz konusudur.
İnsanımızın hak ettiği, çağdaş normlara uygun sağlık hizmetini sunmayı hedeflerken
bu özellikleri göz önünde bulundurmak zorundayız.
1961 yılında 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesine Dair Kanun ile
oluşturulmuş olan sağlık ocağı ve sağlık evi hizmet modeli zamanın en gelişmiş, en
modern sistemlerinden biridir. Ancak bu yasa ile amaçlanan hedeflerin
gerçekleştiğini ya da yasanın yeterince uygulanabildiğini söylemenin zor olduğunu
hepimiz biliyoruz.
Düzensiz nüfus artışı, köyden kente sürekli göç ile gittikçe büyüyen ve adeta
şehirlerin karakteristiğine damgasını vuran varoşlar ve gelir dağılımındaki korkunç
uçurumlar geçmişi aynen kabul etmek yerine günümüze uyarlamak zorunda
olduğumuzu bize göstermektedir. Bugün bizlere düşen, 1960’ların sosyoekonomik,
demografik ve epidemiyolojik yapısına uygun olan bu sistemin mantık yapısını 21.
yüzyıl Türkiye’sinin değişmiş olan şartlarına uyarlamaktır.
Bu hedef doğrultusunda sağlık hizmeti vermeye talip bütün dinamikleri sistem içine
alan bir anlayış içinde hizmette rekabet ortamının yaratılması gerektiğini
düşünüyoruz. Sosyalizasyon politikasının bu ülkeye armağan ettiği sağlık ocağı
ağını güçlendirirken, vakıf ve dernekler başta olmak üzere özel teşebbüsün de
hizmet ağında yer alması ön görülmektedir. Bu anlayış ülke kaynaklarının verimli
kullanımına yol açacağı gibi, herkesin kolayca erişebileceği bir hizmet sunumuna
fırsat tanıyacaktır.
Sağlıkta eşitsizlikleri azaltmayı hedeflemeyen hiçbir programın, bu ülke insanı
açısından anlamı olmayacaktır. Kır-kent eşitsizliğine kıyasla doğu– batı eşitsizliği
daha fazla derinleşmiştir. Bu durum ekonomik gerekçelerle açıklanabilecek kadar
basit değildir. Bu eşitsizlikleri azaltmak için, her bölgede eşit oranda kamu sağlığı
olanaklarının kısılması ve özel sektöre devredilmesi gibi bir anlayış içinde değiliz.
Aksine ihtiyaç olan yerlerde kamu olanaklarının geliştirilmesi, niteliğinin arttırılması
ve özel sektör imkanları ile hizmet yarışına girilmesi hedeflenmektedir.
6.3.1 Güçlendirilmiş Temel Sağlık Hizmetleri
Temel sağlık hizmetleri alanında, iyi tasarlanmış ve performansa yönelik bir sağlık
sisteminin anlayışı bulunmamaktadır. Temel sağlık hizmetlerinin kurumsal konumu,
diğer hizmet düzeyleri üzerinde yetki ve kontrol sahibi olacak bir yapıya
kavuşturulacaktır. Bu konuda yapılacak dönüşümlerin çıkış noktası, genelde
toplumu oluşturan bireylerin, özelde ise hastaların ve sağlık çalışanlarının göreceli
durumlarını iyileştirmek olacaktır.
Kırsal bölgelerde sağlık ocaklarının üstlendiği topluma yönelik koruyucu sağlık
hizmetlerinin desteklenmesi yanında, kentlerde yetersiz kalan bu hizmetler -kamu
sağlığı merkezlerince yaygın, örgütlü ve disiplinli bir şekilde yürütülecektir. Bu
kurumsal yapılanmaya sağlık sektöründeki diğer hizmet birimlerini de yönlendirecek
bir konum kazandırılacaktır.
Temel sağlık hizmetlerinde sorumluluk paylaşımı ve bireye “tek pencere” sistemi ile
yaklaşım başarıyı arttıracak önemli faktörlerdir. Bu yüzden bireye yönelik koruyucu
hizmetler ile birinci basamak tanı ve tedavi hizmetlerinin, bireylerin kendi seçeceği
doktorlar tarafından yürütülmesi amaçlanmaktadır. Bu sayede doktor ve aile üyeleri
daha yakın ve kişisel ilişkiler kuracak ve sağlık eğitiminde, hastalıkların
önlenmesinde ve sağlığın düzeltilmesinde doktor önemli rol oynayacaktır. Koruyucu
diş hekimliği uygulamaları birinci basamakta yerini alacaktır. Bireylerin sağlık
kayıtlarının birinci basamak hekimlerince tutulması kontrol, takip ve risk
analizlerinin yapılabilmesinde önemli ilerlemeler sağlayacaktır.
Böyle bir amacı gerçekleştirme yolunda, farklı kesimlerce sürdürülen “aile hekimi”
veya “genel pratisyenlik” tartışmalarının yersiz olduğu kanısındayız. Bir uzmanlık
dalı olarak aile hekimleri ülkemizde zaten sayıca yetersizdir. Uygulamaya mevcut
pratisyen hekimlerin kısa süreli bir eğitimden geçirilerek başlanması ve uygulama
süresi içine yayılmış sürekli eğitim ile desteklenmesi en pratik çözüm olacaktır.
Böyle bir başlangıç, ülkemizde kimlik ve prestij kaybına uğramış pratisyen
hekimliğin yeniden itibar kazanmasını sağlayacaktır. Uzmanlık eğitimi almış
olanların sistemde yer alması daha kolaydır.
Kırsal bölgelerde yaygın olan sağlık ocağı alt yapısı bu tür uygulamalara zemin
oluşturacaktır. Yetersiz alt yapının olduğu kentlerde serbest hekimlik uygulamaları
ve özel sağlık merkezleri sistemde yer alabilecektir.
6.3.2 Etkili, Kademeli Sevk Zinciri
Etkili bir sevk zincirinin kurulabilmesinin ön şartı, hastanın kendi seçtiği ve güvendiği
bir hekimden birinci basamak hizmeti almasıdır. Bu da, yukarıda sözü edildiği
şekilde temel sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesine ve birinci basamak hizmeti
sunan aile hekiminin hastasına sunduğu hizmetin durumuna bağlıdır. Yani kısaca,
hasta memnuniyetini esas alan bir “aile hekimliği uygulaması” sistemin esasını
oluşturmaktadır.
Bu hedefe yönelik olarak planlama ve teşvik yapılması, birinci basamakta bir çok
hastanın tutulmasını sağlayacaktır. Hastaların büyük çoğunluğunun sorunlarının
birinci basamakta çözülebilir olduğu ve hastane polikliniklerinin bu tür hastalarla dolu
olduğunu biliyoruz. Sistemin etkili hale getirilmesi, hem hastanelerimizdeki gereksiz
yığılmaları azaltacak ve tedavi hizmetlerinin kalite artışına hizmet edecek, hem de
sağlık harcamalarındaki israfı azaltacaktır. Sevk sistemi tek yönlü bir yol değildir.
Tanı ve/veya tedavi için ikinci veya üçüncü basamak kuruluşlara sevk edilen
hastaların çoğu tedavinin devamı, izleme ve bakım için daha alt seviyedeki
kurumlara geri gönderilmelidirler. Hastanın kayıtlarını tutmakla sorumlu olan hekimin
sevk ettiği hastasına ikinci basamakta verilen konsültasyon hizmetinin geri bildirimi
tıbbi kayıt sistemini güçlendirecektir. Böylece, bireylerin aile hekimlerince sürekli
izlenmesi mümkün olabileceği gibi, kaliteden ödün vermeksizin daha kısa sürede ve
düşük maliyette sağlık hizmetinin sunumu mümkün olabilecektir.
Sevk zincirine girmek istemeyen hastaları kimse zorlayamaz. Sevk zincirine
uymaksızın hastaneye baş vurmayı tercih eden hastanın katlanacağı ek maliyet
sosyal devlet anlayışına ve hasta haklarına aykırı bir uygulama olmayacaktır.
6.3.3 İdari ve Mali Özerkliğe Sahip Sağlık İşletmeleri
Ülkemizdeki hastanelerin tümü, aralarında hiçbir ayrım yapılmaksızın, sigorta
kurumu ile sözleşme yapmak ve sevk sistemi esaslarına uymak kaydı ile bütün
vatandaşlarımıza hizmet verebileceklerdir. Hastanelerimiz bu hizmeti verirken
hizmet kalitesi ve sözleşme esaslarına uygun fiyat uygulamaları açılarından denetim
altında tutulacaktır. Sağlık finansmanında kurumlar değil, bireyler desteklenecektir.
Bu hizmeti sunan kurumlar ürettikleri hizmet oranında pay alacaklardır.
Kamu hastanelerinin bu değişen yapıya uyum sağlaması, daha verimli işletmeler
haline dönüşmesi ve sektörün diğer aktörleri ile rekabet edebilmesi için şu andaki
merkeze bağımlı yapısından kurtulması gerekmektedir. Hastanelerin verimliliğini
iyileştirmek için, tüm Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerine
hem idari ve mali açıdan, hem de sağlık hizmetlerini üretip yönetmek için gereken
girdilerin temini bakımından özerklik tanınacaktır. Tüm kamu sağlık kuruluşları
Sağlık Bakanlığı denetiminde özerk kurumlar haline gelecektir. Öncelikle bu
hastanelerde bir hizmet sunumu birliği sağlanacak, ikinci aşamada her tesise ayrı
ayrı özerklik tanınacaktır. Sağlık kuruluşları devlete direkt bağlı olmak zorunda
değildir. Belediyeler özel şirketler, vakıflar, il idareleri, üniversiteler sağlık kuruluşu
kurabilecektir. Kamu sağlık kuruluşlarının kendilerini finanse etmeleri istenecek
daha fazla kar için hizmet kalitesinden ödün veren pahalı kurumlar olmasına izin
verilmeyecektir.
Bu yapının doğal bir sonucu olarak her hastane kendi yönetim kararlarından hizmet
kalitesinden ve verimliliğinden sorumlu olacaktır. Ülkemizde homojen olmayan
demografik dağılım ve mahrumiyet bölgeleri dikkate alınarak ekonomik anlamda
verimli olmayan sağlık kuruluşları hizmetin sürekliliği ve kalitesi için
desteklenecektir. Sağlık kuruluşları öncelikli olarak kar amacı gütmeyen, her türlü
yatırım ve planlamada gereklilik ve verimliliği ön planda tutan kuruluşlar olacaktır.
Yerel dinamiklerin karar mekanizmasında rol aldığı müşteri odaklı organizasyon
yapılmasına geçilecektir.
Atanmış statik yöneticilikten performans yönetimine geçmek zorundayız.
Performans göstergeleri belirlenecek ve performansa bağlı ödeme sistemleri
geliştirilecektir.
Maliyetten tasarruf etmek ve hizmet sunumunda kolaylıklar sağlamak için yatarak
tedaviye gerek görülmeyen kişilerin ayakta tedavisinin yapılmasını sağlayacak
örgütlenmeye fırsat tanınması gerekir. Gelişmiş poliklinikler ve laboratuarlar, ayakta
müdahale ve gündelik cerrahi merkezleri bu amaçla ikinci basamakta yer alacaktır.
Özürlüler için ve tedavi sonrası gerekli rehabilitasyon hizmetleri, tedavi edici
hizmetlerden bağımsız fakat bağlantılı
şekilde ihtisaslaşmış sağlık merkezlerinde
yapılmalıdır. Bu amaçla kurulacak rehabilitasyon merkezleri teşvik edilecektir.
6.4 Bilgi ve Beceri ile Donanmış, Yüksek Motivasyonla Çalışan Sağlık İnsan
Gücü
Dönüşümlerin başarılı olarak gerçekleştirilmesi, uygun nitelikli ve gerekli insan
kaynaklarının mevcudiyetine büyük ölçüde bağlıdır. Program çerçevesinde öncelikle
sağlık sektöründe çalışan profesyonellerin Avrupa Birliği’ne uyum süreci de dikkate
alınarak, görev yetki ve sorumluluklarının tanımlanması sağlanacaktır. Bu
çerçevede uzun yıllardır görev alanları konusunda bir netliğe kavuşturulmamış olan
hastayla bire bir çalışan meslek mensuplarının da görev ve yetkileri tanımlanacaktır.
Hekimlerin mezuniyet öncesi eğitimlerinin ülkemiz ihtiyaçları doğrultusunda
verilmesi amacıyla üniversitelerimizle geliştirilecek iş birliğinin yanında, birinci
basamakta hizmet yapacak hekimlerimizin uzmanlaşması (aile hekimliği) için yeni
bir müfredat programının oluşturulması sağlanacaktır.
Toplumumuzun ağız ve diş sağlığı açısından bilinçlendirilmesi, eğitiminin
sağlanması ve koruyucu hekimlik çalışmalarıyla tedaviye yönelik yapılanmalar başta
gelen görevlerimizdendir. Birinci basamak sağlık hizmetleri içerisinde tüm Diş
Hekimlerimizden azami faydalanılacak uzman Diş Hekimleri ise ikinci ve üçüncü
basamak sağlık hizmetlerinde yer alacaklardır.
Hemşirelik eğitiminin üniversiteye temellendirilerek uluslararası standartlara
çekilmesi ve hemşirelik hizmetlerinin hasta bakımına yönelik olarak bilimsel bir
disiplin halinde gelişmesi için düzenlemeler yapılacaktır. Sağlıkta Dönüşüm
Programının özünü oluşturan “aile sağlığı” kavramının güçlenerek yaşama geçmesi
için “aile sağlığı hemşireliği” geliştirilecek ve bu hizmetin birinci basamak içerisinde
güçlü bir şekilde yer alması sağlanacaktır.
Sağlıkta Dönüşüm Programının amaçlarına ulaşabilmesi etkili bir yönetici kadrosuna
sahip olmakla mümkündür. Hekimlerin işletme yöneticiliğinde istihdam edilmesi hem
hekime yapılan yatırımın amacı dışında kullanılmasını sağlamakta, hem de
deneyimsiz yöneticiler ortaya çıkarmaktadır. Sağlık sistemi yöneticiliğinin
hekimlikten bağımsız bir disiplin olarak güçlenmesi için gereken planlama, araştırma
ve eğitim faaliyetlerine önem ve öncelik verilecektir.
Sağlıkta Dönüşüm Programı, sağlık çalışanlarının ülke geneline dengeli dağılımını
teşvik edici gönüllü politikalarla sağlayacaktır. Bu yaklaşımın sonucu olarak zorunlu
hizmet kaldırılacaktır. Kamu kurumlarında daha istekli ve verimli çalışmayı
özendirecek tedbirler alınacaktır.
Yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve meslek dernekleri sistemde aktif olarak
yer almalıdır. Desantralize insan kaynakları planlaması ve yönetim yeteneği
oluşturulacak, sağlık yönetimlerinin insan kaynakları planlamasına aktif katılımları
sağlanacaktır.
6.5 Sistemi Destekleyecek Eğitim ve Bilim Kurumları
Dönüşümü gerçekleştirmek ve başarıyı sürekli kılmak için, halk sağlığı bilgi ve
becerisine sahip, özellikle sağlık politikası, sağlık işletmesi, sağlık ekonomisi ve
sağlık planlaması konularını bilen insanlara ihtiyaç olduğu inkar edilemez.
Ülkemizde sektörel analizleri yapabilecek, araştırmalar planlayacak, hükümetlere
danışmanlık yapacak ve sektörün ihtiyaç duyduğu insan gücüne mezuniyet sonrası
eğitimler verecek bir kuruma ihtiyaç vardır.
Halk sağlığı bilimini gelişmiş teknikler kullanarak, multidisipliner bir yaklaşımla
uygulayacak ekiplerin yetişmesi ve uygulamaların planlanması için, böyle bir
kurumun yokluğu ciddi bir eksikliktir. Üniversitelerimizde bulunan halk sağlığı
anabilim dalları, daha ziyade tıp fakülteleri bünyesinde oluşturulmuş toplum
hekimliği uygulamalarına yönelik birimlerdir. Oysa halk sağlığı, toplum hekimliğini de
içine alan bundan çok daha geniş, farklı disiplinleri bir araya getiren bir bilim dalıdır.
Sağlıkta Dönüşüm Programının öncelikli hedefleri arasında ülkemize böyle bir
kurumu kazandırmak vardır.
Aslında Cumhuriyetimizin kuruluşu ile birlikte var olan fakat zamanla sadece
yasalarda varlığını sürdüren Hıfzıssıhha Okulu’nu çağdaş bir anlayışla ve
günümüzün ihtiyaçlarına cevap verecek tarzda yeniden canlandırmak ayrıca bir vefa
borcumuzdur.
Tıp eğitimi, tıpta uzmanlık sınavına hazırlık eğitimi olmaktan çıkarılıp, hekimleri
Sağlıkta Dönüşüm Programı doğrultusunda hizmet vermeye yönlendirecek bilgi ve
birikimle donatmayı hedeflemelidir. Tıpta uzmanlık eğitimi müfredat programlarının
meslek örgütlerinin de katılımı ile geliştirilip denetlenmesi gerekir. Eğitim
hastanelerinin yeniden organize edilip, verilmekte olan tıpta uzmanlık eğitimini
planlayacak, standardize edecek ve denetleyecek kurumsal bir yapı oluşturulacaktır.
Bu uygulamalar Sağlık Akademisi veya Sağlık Uzmanlık Kurumu çatısı altında
akademik bir yapıya kavuşturulacaktır.
6.6 Nitelikli ve Etkili Sağlık Hizmetleri İçin Kalite ve Akreditasyon
Sağlık sektöründe hizmetin kabul edilebilirliği ve standardı, en az kullanılan sarf
malzemesi ile tanı ve tedavi araçlarının kalitesi kadar önemlidir. Hizmet biriminin
belli standartlara uygunluğu tek başına yeterli değildir. Hizmet sunum süreci ve elde
edilen çıktıların değerlendirildiği bir mekanizmanın kurulması gerekir. Son
zamanlara kadar kalite, ihmal edilmiş bir konu olmasına rağmen bugün hem hizmet
sunucuları hem de finansal kaynak sağlayıcıları tarafından daha fazla dikkat
çekmeye başlamıştır
Sağlıkta Dönüşüm Programı, ülkemizin şimdiye dek gündeminde yeterince yer
almamış bir ihtiyaca öncelik vermektedir. Kurulacak olan “Ulusal Kalite ve
Akreditasyon Kurumu” bugün bir kavram kargaşası içinde bulunan ruhsatlandırma,
sertifikasyon ve akreditasyon konularını olması gerektiği gibi düzenleyecektir. Bu
kurumun özerk bir yapıda, sektörün taraflarının yönetiminde söz sahibi olduğu bir
şekilde kurulması, gelişmiş ülkelerdeki örneklere benzer şekilde faaliyete geçmesi
amaçlanmaktadır. Kurum sağlık sonuçlarını ölçmek için sistemler geliştirecek ve bu
sonuç ölçümlerini sağlık hizmet sunucularına performans göstergeleri oluşturmak
amacıyla kullanacaktır. Böylece hizmet sunucuların performanslarını içeren eden
veri tabanları oluşturulacak ve iyi uygulamaların tanımlanması ile uygulanabilir
performans göstergelerinin belirlenmesini sağlayacaktır.
Ayrıca sağlık hizmetlerinin sunumunda etik değerlerin korunabilmesi esastır. Bu da
ancak güçlü yaptırım yetkisi olan bir etik kurulun kurulması ile başarılabilir. Kurum
sektörün çeşitli temsilcilerinin katkıları ile oluşmalı ve geniş yetkilerle donatılmalıdır.
6.7 Akılcı
İlaç ve Malzeme Yönetiminde Kurumsal Yapılanma
İlaç, malzeme ve tıbbi cihazların standardizasyonu, ruhsatlandırması ve bunların
akılcı yönetimi konularında uluslar arası normları yakalayacak kurumsal oluşumlara
ihtiyaç vardır. Bu kurumların siyasal kaygı ve yaptırımlardan bağımsız, özerk
kurumlar halinde örgütlenmesi sağlanacaktır. İlaç ve Tıbbi cihaz konusunda uzman
olacak bu kurumları ayrı ayrı veya tek çatı altında toplamak mümkündür.
6.7.1 Ulusal İlaç Kurumu
Oransal olarak Türkiye’de ilaçlara ve farmasotik ürünlere yapılan harcamalar çok
yüksektir. Sosyal güvenlik kurumlarının mevcut politikaları yüzünden nüfusun çok
büyük bir bölümü ilaç fiyatlarına karşı oldukça duyarsızdır. İlaç fiyat artışlarının
bilimsel bir temele oturmadığını biliyoruz. Sağlıkta Dönüşüm Programı
çerçevesinde, sağlık hizmetlerinin en önemli girdilerinden olan ilaçla ilgili uzun
yıllardır yaşanan sorunların bilimsel esaslar çerçevesinde, tarafların karşılıklı
diyalogu ve uzlaşmacı yaklaşımları ile çözülmesine yönelik bir platform
oluşturulacaktır.
İlaçla ilgili temel politikaların belirlenmesi, ilacın ruhsatlandırılması, üretimi, tanıtımı,
satışı, araştırma geliştirme faaliyetlerinin yönlendirilmesi gibi konularda düzenleyici
ve destekleyici olmak üzere “Ulusal İlaç Kurumu”nun oluşturulması sağlanacaktır.
Bu kurum, her türlü etkiden uzak olarak bağımsız bir şekilde ulusal politikalar
doğrultusunda uygulamalarda bulunacaktır.
İlaçların ruhsatlandırmasıyla ilgili sürecin daha etkili, daha şeffaf ve daha süratli bir
hale getirilmesi sağlanacaktır. İlaç fiyatlandırmasıyla ilgili olarak, tüm tarafların
üzerinde mutabakat sağlayacakları bir yöntem geliştirilmesine ihtiyaç vardır.
Türkiye’de üretilen ilaçların dış pazarlara açılması, Türkiye ilaç sanayinin yurt
dışında yatırım yapması da, Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında ele alınacak
önemli ve öncelikli konular arasındadır. İlaçta fikri mülkiyet haklarının korunmasını
ulusal çıkarlarımız, uluslar arası hukuk ve taahhütlerimiz çerçevesinde ele alarak,
ilgili taraflarla bir diyalog zemininde uzlaşılması temel amacımızdır.
Kamunun ilaç alımlarını farmakoepidemiyoloji ve farmakoekonomi biliminin ışığı
altında geliştirilecek yöntemlerle yönlendirmek temel ilkemizdir. Yine ilaç tüketiminin
bilimsel kriterler göz önünde bulundurularak yönlendirilmesi ve esasa bağlanması
gerekmektedir.
6.7.2 Tıbbi Cihaz Kurumu
Tıbbi cihaz ve sarf malzemede bu güne kadar daha çok ithale dayalı bir malzeme
akışı mevcuttur. Denetim, kalite belgesi ve kalibrasyon gibi konularda daha çok yurt
dışı referanslar dikkate alınmaktadır. Uluslararası referansların yanında ulusal
standartların belirlenmesi ve kalite belgesini tanzimi yerli üretime kolaylık
sağlayacaktır. Ayrıca kullanılan cihazların periyodik kalibrasyonu tanı ve tedavi
güvenirliğini ve verimliliği arttıracaktır.
Tıbbi sarf malzeme ve cihaz konusunda da standardizasyon ve denetim
vazgeçilmez öneme sahiptir. Hastanelerdeki klinik mühendislik hizmetlerine
odaklanan ulusal düzeyde denetleyici, eğitici ve düzenleyici yetkilere sahip olarak
tasarlanmış bir Tıbbi Cihaz Kurumunun kurulması planlanmaktadır. Bu kurum, bilgi
veri tabanları oluşturacak, tıbbi cihaz planlaması ve satın alımı, tıbbi cihazların
karşılaştırmalı değerlendirmesi, güvenlik programları, klinik mühendislik
uygulamaları, kanunlar ve düzenlemelere dair bilgi sağlayarak uygulama yapacaktır.
Yine on-line ve sürekli eğitim programlarını üstlenmek veya üçüncü şahısları bu
doğrultuda finanse etmek ile uygulamalı araştırmaları desteklemek bu kurumun
görevleri arasındadır.
Hizmetlerde kullanılan cihaz ve tıbbi sarf malzemelerin uluslararası normlara uygun
olarak standardize edilmesi hizmet verimini artırır. Zaman ve malzeme israfını önler,
kalite yükselmesine yol açar. Uluslar arası sağlık hizmet yolunu açarak ekonomiye
katkı sağlar. En önemlisi de, insanımıza uluslar arası standartlara uygun bir sağlık
hizmeti sunulmasını güvence altına alır.
Bugün ülkemizde küçümsenmeyecek ölçüde plastik ve elektronik sanayi alt yapısı
mevcuttur. Bu sektörler teşvik edilerek tıbbi teknolojiye yönelik üretim yapacak
yatırımlara yönlendirilmelidir. Standartları belirlenmiş ürünlerin üretilebilmesi, bunun
mevzuat ve ekonomik yönden kolaylaştırılması sadece kaynak israfını önlemekle
kalmayacak, bu konuda ihracat yapan bir ülke konumuna gelmemizi sağlayacaktır.
6.8 Karar Sürecinde Etkili Bilgiye Erişim: Sağlık Bilgi Sistemi
Sağlık sistemi politikalarının ve yönetim kararlarının bilgiye dayanması gerektiği
inancını taşımaktayız. Doğru bilgiye dayanmayan kararlar istenmeyen sonuçlar
doğurur. Doğru bilgi ise ancak iyi seçilmiş, doğru ve iyi analiz edilmiş veri ile elde
edilir. Sağlıkta Dönüşüm Programının bütün bileşenleri arasında uyumun
sağlanabilmesi için entegre bir sağlık bilgi sistemine ihtiyaç vardır. Sağlık hizmeti
sunan kademelerde dikey işlemesi gereken bilgi akışı, hizmet sunumu ve finansman
bilgilerinin değerlendirilmesi noktasında yatay bir entegrasyona ihtiyaç
göstermektedir.
Sağlık hizmetlerinde eş güdüm, sağlık envanterinin oluşturulması, bireylerin tıbbi
kayıtlarının korunması, sevk basamakları esnasında bilgi transferi ve temel sağlık
uygulamalarındaki verilerin toplanması amacıyla Sağlık Bilgi Sistemi kurmak
istiyoruz. Sağlık kayıtlarının güvenilir ve sürekli bir şekilde tutulmasını sağlamak,
hizmetlerin verimliliğini geliştirmek , kaynakların nerelerde ve nasıl kullanıldığını
takip etmek ancak etkili bir bilgi sisteminin kurulması ve işletilmesi ile mümkündür.
Yaklaşımımız, gelişen teknolojiler doğrultusunda modüler yapılarla gerektiğinde
büyüyebilen, kullanıcı-hizmet sunucu ilişkisine en az ihtiyaç gösteren bir yapı
oluşturmaktır.
Sağlık bilgi sistemi, sağlıkla ilgili politikaların belirlenmesinde, sağlık sektöründe
sorunların ve önceliklerin belirlenmesinde, önlemlerin alınmasında, sektör
kaynaklarının, çalışma ve yatırımların planlanmasında, sunulan sağlık hizmetlerinin
kalitesinin değerlendirilmesinde, bilimsel araştırma ve çalışmalarda kullanılmak
üzere yeterli veri toplayacak ve işleyecek bir fonksiyon üstlenecektir.
Bu sistem, günümüz iletişim olanaklarını kullanarak uygulanabilecek bir ortak veri
tabanı üzerinden işleyecektir. Sevk zinciri bu sistemle daha etkin, hızlı ve güvenilir
bir hale gelecektir. MERNIS numarası gibi özgün bir referans numarasının tüm
sağlık veritabanlarında ek bir öğe olarak benimsenmesi, sigorta sistemindeki
verilerle sağlık hizmetlerinin kullanımına ilişkin verileri eşleştirmeyi kolaylaştıracaktır.
Her Türk vatandaşına verilen bu numaranın kullanılması farklı veri tabanlarında
tutulan verilerin karşılıklı eşleştirilmesine fırsat verecek, tedavi için başvuran
hastaların sigortalı olup olmadıklarını hızlı olarak teyit edecek ve birden fazla sigorta
sisteminin imkanlarından yararlanan kişileri tespit edebilecektir.
Sağlık bilgi siteminin ana hatları
şöyledir:
•
Web teknolojisine dayalı, aile hekimliği, hastane ve diğer bileşenlerin bağımsız
yazılımlarından standart veri transferi yapılabilmeli.
•
Karar mekanizmasında rol alacak yeterli ve gerekli bilgiye merkezden
ulaşılabilmeli.
•
Hastalık yüküne ve sağlık harcamalarına yönelik, epidemiolojik ve demografik
analizler yapılması sağlanmalı.
•
Ülke düzeyinde sağlıkla ilgili verilerin toplanması ve sağlık hizmeti sunumunda
elde edilen verilen doğrultusun da hizmet planlanması yapılabilmesi için bilgi ve
iletişim teknolojilerinin sağladığı olanakları kullanarak veri toplanması, toplanan
bu verilerin kurumsal bir yapı dahilinde değerlendirilmesi ve aksayan
noktalarda sorun gidermeye yönelik geri bildirim mekanizmasının
oluşturulmasını desteklemeli.
•
Ulusal Sürveyans sistemini destekleyecek uygulamalar ile sağlıkla ilgili olaylarda
erken uyarı sistemlerinin oluşturulmalı ve uluslararası sistemlerle
entegrasyonunu sağlamalı.
•
İlaç provizyon sistemleri ile ilaç denetimine imkan tanımalı.
•
Sağlık hizmeti sunumunda dağılımı ve doluluğu denetleme imkanı vermeli.
•
MERNİS ile entegre kişisel referans kaydını esas almalı
•
Aile hekimlerini kendi hastaları ile ilişkilendirmeli ve sistemde yetkilendirmeli.
•
Vatandaş odaklı olmalı ve hasta memnuniyetini sağlayarak “elektronik randevu”
gibi asgari hizmet sunumuna olanak vermeli.
7. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMININ UYGULAMA SÜRECİ
Dönüşüm için atılacak her adımda bütüncül yaklaşıma özen göstermek zorundayız.
Sağlık sisteminin bütün aktörlerini dikkate alarak ve fotoğrafın bütününü görerek
politika ve program geliştirmemiz gerekmektedir. Sağlıkta Dönüşüm Programının
hayata geçişi, her bir bileşeni ile ilgili, olabilecek küçük değişikliklerle birlikte, temel
olarak dört aşamada gerçekleşecektir.
7.1 Kavramsallaşma
Birinci aşama “kavramsallaştırma” aşamasıdır. Hükümetimizin hedeflerini ve
geçmişteki birikimleri dikkate alarak hazırlanmış olan bu doküman, bir ön taslak
çalışması ve bu aşamadaki ürünlerin ilkidir. Bu dokümanda yer alan her bileşenle
ilgili amaçlar, ilkeler, geliştirme uygulama süreci, kavramsal olarak ortaya konacak,
konunun ulusal ve uluslararası uzmanları ile tartışılarak netleştirilecek ve
geliştirilecektir.
7.2 Yasalaşma
Kavramsallaşmaya paralel olarak, faz farkı ile arkadan gelecek olan ikinci aşama
“yasalaşma” sürecidir. Kavramsal netliğe kavuşmuş ve mevzuat (yasa, yönetmelik,
bakanlar kurulu kararı gibi) ihtiyacı gösteren alanlarda gerekli düzenlemeler
yapılacaktır.
7.3 Kontrollü Yerel Uygulamalar
Programı bir paket olarak hayata geçirmenin gerçekçilikten uzak bir yaklaşım olduğu
bilinmektedir. Bu aşamada program çerçevesinde oluşturulan bazı yeniliklerin ve
iyileştirmelerin Türkiye geneline yayılmadan önce sınırlı ve kontrollü uygulamaları
yapılacaktır. Kavramsallaşma ve yasalaşma aşamalarına gerek göstermeyecek
kadar belirgin iyileştirme uygulamalarını ana ilkeler doğrultusunda bu kapsamda ele
almak mümkündür. Ancak esas olarak aşamaların konusunu programın bileşenleri
oluşturmaktadır. Böylece, sistemlerin işleyen ve işlemeyen taraflarını görmek,
hatalardan ders alarak düzeltmeler yapmak mümkün olacaktır.
7.4 Türkiye Geneline Yaygınlaştırma
Dördüncü aşama, Türkiye genelinde uygulamaya geçiştir. Doğal olarak, her bileşen
için bu dört aşamadan geçmek gerekli olmayabilir. Her bileşenin bütün
aşamalarının, aynı zaman dilimleri içersinde gerçekleşmesi gerekli değildir. Birbirini
beklemeden ilerleyecek kısımları olduğu gibi, birbirini beklemek zorunda olan
bölümler de vardır.
Sağlıkta Dönüşüm Programının hazırlık ve uygulama süreci boyunca şeffaf bir
yönetim tarzı sergilenecektir. Özel hazırlanacak bir web sitesi ile, yapılan çalışmalar
sürekli olarak kamuoyuna duyurulacak ve bu sitede her türlü görüşe yer verilecektir.
Amacımız, ortak doğruları bulmaktır.
Süreç içerisinde bilim adamlarımızın, meslek örgütlerimizin, sendikalarımızın,
endüstriyel kuruluşlarımızın, iş dünyasının, özel sektör sağlık girişimcilerinin, gönüllü
kuruluşlarımızın, siyasi partilerimizin, parlamenterlerimizin ve en önemlisi halkımızın
görüşlerini almaya ve çalışmalarımızı bu görüşlerle zenginleştirerek optimum
çözümleri üretmeye özel bir gayret sarf edilecektir.
Sağlıkta Dönüşüm Programının dünyadaki gelişmelerden kopuk olmaması için,
Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere sağlıkla ilgili uluslar arası kuruluşların,
dünyanın önde gelen uzman ve akademisyenlerinin de bilgi ve tecrübelerinden
faydalanacak mekanizmalar oluşturmaktayız. Bu kapsamda Avrupa Komisyonu
fonlarından ülkemize sağlanan kaynakların etkili bir şekilde kullanılması ve bu
projelerin başarıya ulaşması için etkili bir iş birliği sergileyeceğiz.
Doğal olarak Sağlıkta Dönüşüm Programı ile ilgili çalışmalar Hükümetimizin sağlık
alanındaki rutin uygulamalarında bir aksaklık meydana getirmeyecektir. Aksine
bütün uygulamaların mümkün olduğunca Sağlıkta Dönüşüm Programının kavramları
doğrultusunda olmasını sağlamaya özen gösterilecektir. Kısa ve orta vadede
alınacak bir çok önlemle mevcut sistemdeki düzeltmeler de bir yandan yapılacaktır.
Sağlıkta Dönüşüm Programının çalışmalarını halkımıza anlatmak, onları
bilgilendirmek ve bu çalışmalarda desteklerini almak üzere özel bir çaba sarf
edeceğiz. Böylesine büyük bir dönüşüm programının ancak halkın desteğini alarak
başarılı olacağına inanıyoruz.
8. SONUÇ
Sağlıkta Dönüşüm Programı, bugüne kadar yapılmış bütün çalışmaları dikkate alan,
katılımcı ve demokratik karar süreçleri ile en uygun çözümler üretmeyi amaçlayan
kapsamlı bir programdır. Programın başarısı, bu alanda sorumluluğu olan herkesin
kendi üzerine düşenleri yapmasına bağlıdır. Hükümetimiz kendi üzerine düşenleri
büyük bir hassasiyet ve kararlılıkla yerine getirmeye çalışacaktır. Bu alanda
yaratacağımız ulusal sinerji, halkımızın güveni ve desteği ile arkamıza alacağımız
rüzgar bizi başarıya taşıyacaktır.
Sonuç olarak bilmeliyiz ki, Sağlıkta Dönüşüm Projesi insanımızın ihtiyaç
duyduğu sağlık hizmetlerini hakkaniyete uygun, kaliteli, ulaşılabilir ve sürdürülebilir
bir biçimde sunacak, sağlık çalışanlarının da meslek onurunu zedelemeden
performansa dayalı gelir düzeyinde artışı öngören bir sistem olacaktır. Hedefimiz
halkımızın layık olduğu hizmete kavuşmasıdır.
Keşfedilmişleri yeniden keşfetme çabasına girmeden, kendi bilgi ve
birikimimizle başkalarının hatalarından aldığımız derslerle titiz ve dikkatli bir şekilde
yol almak zorundayız. Değişime ve dönüşüme bir an önce başlayacağız, zira
yolumuz uzun . Tüm ihtiyacımız iyi niyetli, azimli, kararlı ve uzun soluklu çalışkan
insanlardır. Bu var…. ve başaracağız.
Kaynaklar
1. VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyon Raporu,1986
2. VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyon Raporu,2000
3. Sağlık Reformu ile ilgili Kanun Tasarısı Taslakları,2001
4. Sağlık Bakanlığı, Türkiye Sağlık Reformu, 2000
5. Fişek N.H. Halk Sağlığına Giriş, Ankara, 1985
6. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, Sağlık Hizmetlerinde 50 yıl, Ankara
7. Ministry of Health, Health Sector Reform in Turkey, Ankara, 1997
8. Özsarı S. H. Birinci ve İkinci Sağlık Projesi Çalışmaları (kurs eğitim materyali),Ankara
9. Türkiye Sağlık Reformu, Sağlıkta Mega Proje, Ankara, 1992
10. Sağlık Bakanlığı, Ulusal Sağlık Politikası, Sağlık Projesi Genel Koordinatörlüğü, Ankara,
1993
11. Yeni Türkiye, Sağlık Özel Sayısı, Cilt 39, 40, 2000
12. World Health Organization, The European Health Report, WHO Regional Office for Euope,
Copenhagen, 2002
13. Yemtsov, R. Living Standarts and Economical Vulnerability in Turkey between 1987 and
1994. World Bank Discussion Paper No.253, January 2001.
14. Turkey: Reforming the Health Sector for Improved Access and Efficiency, Document of
World Bank Report No:24358-TU,2002
15. Sağlık Bakanlığı Sağlık Projesi Genel Koordinatörlüğü, Sağlık Kuruluşları ve Hastanelerde
Finansal Yapı. Sağlıkta Strateji Dergisi, Sayı:3, Eylül 1994
16. Akdağ R., Ünüvar N., Sağlık Reformu Önerisi, 2002 (Yayınlanmamış Rapor)
17. Aydın S, Sağlık Sancısı, 1998 (Yayınlanmamış Rapor)
(EK BİLGİ SAYFASI)
“ KOŞAR ADIM”
SAĞLIKTA GERÇEKLEŞTİRİLEN İYİLEŞTİRMELER
1- Sağlık Yatırımlarının Teşviki: Yapılan yönetmelikler ile sağlık yatırım
yapmak isteyen özel sektör temsilcilerinin önü açılmıştır. Bürokratik işlemler en
aza indirilmiş ve bir cazibe merkezi haline getirilmiştir. Sağlık sektörünün
taşıması gereken kamu yararını gözetme ve sosyal boyutlar da özenle
korunmuştur.
2-Sağlık Harcamalarında Tasarruf: Tanıya dayalı fiyat uygulamasına geçilmiştir.
Bundan böyle hizmete dayalı abartılı tahlil ve tedaviler içeren faturalar kabul
edilmeyecektir. Sağlık kuruluşlarının gönderdikleri tüm faturaları inceleyen
kontrol üniteleri oluşturulmuştur.
3-Kamu Personelinin Özel Sağlık Kuruluşlarından Faydalanabilmesi: Yapılan
yönetmelik değişikliği ile devlet memurlarına özel sağlık kuruluşlarında muayene
ve tedavi olma imkanı sağlanmıştır. Böylelikle fazladan bir maliyete katlanmadan
devlet hastanelerinin yükü azaltılmış ve kamu personelinin zaman ve işgücü
kaybına neden olmadan sağlık hizmeti almasının temelleri atılmıştır.
Bu aynı zamanda Devlet hastanelerinin özerkleşmesi ile birlikte bir rekabet ortamı
doğuracak ve hizmet kalitesini pozitif yönde etkileyecektir.
Hastalar artık hastaneye değil, ilgili uzmanlık dalına sevk edilmekte, hastanın
hastane ve hekim seçme özgürlüğüne işlerlik kazandırılmaktadır.
4-Hizmet Veriminin Yükseltilmesi: Gerçekleştirilen düzenlemeyle kamu
kuruluşlarımıza büyük yatırım gerektiren tıbbi cihazları satın almak yerine, bu
cihazlara sahip olan özel sektörden makul bedellerle hizmet satın alınabilecektir.
Kısıtlı kamu kaynaklarını zorlamadan ve yetişmiş personel teminindeki güçlükleri
yaşamadan hizmet sunmanın en ucuz ve pratik yolu olan hizmeti satın alma
uygulamasıyla, belli konularda oluşan ve aylarca süren sıralar derhal eritilecektir.
5-Performansa Dayalı Kazanç ve Hekim Seçme Özgürlüğü: Başarılı sağlık
personelimize, performansına bağlı olarak döner sermayeden ek ödeme
alabilmesinin yolu açılmıştır. Hastaların hekim seçme özgürlüğü ile birlikte bu
işleyiş hasta merkezli bir memnuniyeti ön plana alarak hazırlanmıştır. Hastasını
memnun eden çalışkan bir personel daha fazla kazanacaktır. Başlatılan pilot
uygulama yıl içinde yaygınlaşarak devam edecektir.
6-Çağdaş Bir Sağlık Bakanlığı Yapılanması: Bakanlığımıza ait teşkilat yasası ve
yasada sözü edilen Akreditasyon Kurumu, Tıbbi Cihaz ve İlaç Kurumu, Sağlık
Akademisi, Halk Sağlığı Okulu gibi bağlı kuruluşların da kuruluş yasaları
hazırlanmış ve meclise sevk edilecek hale getirilmiştir.
7-Acil Sağlık Hizmetlerinde Yeniden Yapılanma: 149 adet tam donanımlı yeni
ambulans dağıtılmış ve 112 Acil Sağlık ambulanslarının tamamı yönetmeliklere
uygun hale getirilmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği yapılarak
belediyeye ait 20 adet ambulans personeli ile birlikte Bakanlığımız komuta ve
koordinasyonuna alınmıştır. 1. Ordu Komutanlığı ve Bağcılar, Küçükçekmece,
Bakırköy, Silivri, Sarıgazi Belediyeleri ile personel ve istasyon işbirliği
sağlanmıştır. Ayrıca Trafik Vakfından ambulansların bakım ve onarımı için maddi
destek sağlanmıştır.
8-Temel Sağlık Hizmetlerine Öncelik:
• Çocuk Sağlığı Programları Çerçevesinde;
Hemoglobinopati kontrol programı, ulusal yeni doğan tarama programı, ulusal yeni
doğan tarama programı, emzirmenin korunması, özendirilmesi ve desteklenmesi
programı, demir yetersizliği anemisinin önlenmesi programı, kızamık eleminasyon
programı ve neonatal resusitasyon programı başlatılmıştır.
Neonatal resusitasyon programının hedefi, yurt çapında doğum sürecinde rolü olan
tüm sağlık personelinin standart ve yeni doğan canlandırma eğitimini alması, bu
becerilerin belli aralıklarla yenilenmesidir. Böylelikle ülkemizde yüksek olan yeni
doğan ölüm oranı aşağılara çekilebilecektir.
• Ana sağlığı programları çerçevesinde;
Birleşmiş Milletler ve AB destekli üreme sağlığı programı ile mezuniyet öncesi,
hizmet içi asistan ve yöneticilerin eğitimi, nüfus ve kalkınma göstergelerinin
geliştirilmesi ve veri bankasının oluşturulması hedeflenmektedir.
• Birinci basamak sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması;
Kamu personelinin özel polikliniklere başvurabilmesinin serbest bırakılması ile sağlık
hizmetlerinde 1. basamak kullanım sıklığı artırılmaya çalışılmaktadır.
9-Sağlıkta Yerinden Yönetim: Kurumların merkezden yönetiminin beraberinde
getirdiği hantal yapıdan kurtulmak ve değişen koşullara gecikmeden uyum
sağlayabilmek için alt kademelere ve taşra teşkilatına yetki devri yapılmıştır.
Bundan böyle eczane ruhsat ve denetim işlemleri tamamen illere bırakılmıştır.
Özel hastaneler, özel dal merkezleri, tıp merkezleri ve diyaliz merkezlerinin
ruhsatlandırma işlemleri de illere devredilmek üzeredir.
10-Mecburi Hizmet Yerine Gönüllü Hizmet: Şu sıralar mecliste görüşülen yasa
teklifi ile bölgeler arası sağlık personeli dağılımındaki adaletsizlik kaldırılacak ve
kamu kaynaklarının kötü kullanılmasının önüne geçilecektir. Bu yasa ile 26
ilimizde çakılı sözleşmeli sağlık personeli uygulaması başlatılacaktır. Ayrıca
bakanlığımıza bağlı tüm sağlık kurum ve kuruluşlarındaki personel istihdamının
hizmet gereklerine uygun yapılmasını sağlamka amacıyla, norm kadro çalışması
sona ermiştir.
11-İlaç Üretimi ve İhracatını Teşvik: Özel sektörün sağlık alanına yatırım
yapmasını özendirmek için bürokratik işlemler azaltılmış, fason ilaç üretimi ve
ihracatı kolaylaştırılmıştır. Ruhsatlandırma süresinin herkesce kabul edilebilir bir
seviyeye çekilmesi için yoğun çalışmalar sürmektedir.
12- Diyaliz Merkezlerinin Denetimi: Bu merkezlerin açılış, işleyiş, personel ve
hizmet standartları ile ilgili yönetmelik yayımlanma aşamasındadır. Böylece denetim,
standartlar ve eğitim konularında ilerleme sağlanacaktır.
13-Yeşil Kartta Düzenleme: Yeşil Kart fotokopili karne haline dönüştürülmüştür.
Böylece haksız ve yersiz kullanımın önüne geçilecek, ilaç kullanımındaki israf sona
erdirilecektir. Yeşil Kart’lılar bu değişim sırasında yeniden değerlendirilecek ve
gerçek hak sahipleri tespit edilecektir.
14- Sağlık Hizmetlerinde Ortak Sunum: Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar
Kurumuna ait tüm sağlık kurum ve kuruluşlarının; tesis, sağlık insan gücü, tıbbi ve
teknolojik imkanlarını; Bağ-Kur, Emekli Sandığı mensupları, aktif devlet memurları
ile Yeşil Kart sahiplerinin müşterek kullanımını sağlamak amacıyla hazırlanan
protokol, 1 Temmuz 2003 tarihinde yürürlüğe girmiş ve Ankara, İstanbul, İzmir,
Sivas, Rize ve Yalova illerinde başarıyla uygulanmaktadır. Amacımız en kısa
zamanda bu uygulamayı ülkemizin tamamına yaygınlaştırmaktır.
15-Sağlık Envanter Çalışması: Ülke genelindeki atıl kapasitedeki sağlık
yatırımlarının, sağlık insan gücünün tıbbi cihaz ve donanımı belirlenerek, ülke
kaynaklarının doğru ve isabetli planlanması amacıyla, 81 il genelinde yerinde
tespitlerle ülkemizin bir sağlık profilinin çıkarılması çalışmaları tamamlanmıştır.
Bu ve benzeri tamamlanan çalışmalara, yapmayı planladıklamızda birer birer
eklenince, ülkemizin sağlık alanında yeni ve iyi bir çehreye kavuşacağından eminiz.
Herkesi, halkımızın geleceği için yaptığımız bu çalışmalara katkıda bulunmaya ve
destek olmaya çağırıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder