Önümüzdeki Tabip Odası seçimleri de Türkiye ve Dünya'da önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemde yapılmaktadır.
Emperyalist ittifak (ABD ve AB) Türkiye'nin merkezinde bulunduğu İslâm ülkelerini özelleştirme ve Büyük Orta Doğu projesi ile sömürge haline getirerek yok etmeye çalışmaktadır. Bu ülkeler ulus devletleri parçalama ve kendi sömürgesi haline getirme projelerine küreselleşme ismini vermektedirler. Ulus devletlerin içerden çökertilme projesi, özelleştirmelerle kamu hizmetleri dahil her türlü hizmet, üretim ve ticaretin uluslar arası şirket ve kartellere teslim edilmesi ile yürütülmektedir. Kamu sağlık sistemi ve sağlık hizmetlerinin, bu proje çerçevesinde özelleştirilerek uluslar arası tıp karteline devredilmesi projesinin adı "Sağlıkta Dönüşüm"dür. Sağlıkta Dönüşüm projesi ne Türk halkı için yapılmaktadır, ne de ulusal bir projedir. Emperyalist ülkeler bu projeyi her ülkede aynı isim altında uygulamaya çalışmaktadırlar. Bu proje, bu yönü ile ulus devletleri yok etme projesinin de bir parçasıdır. Bu nihai hedefe ulaşmak için kamu sağlık kuruluşları (SSK ve diğer) devlet hastanelerine bağlanmış, kamu sigortaları birleştirilmiş ve devlet ve üniversite hastaneleri dahil bütün hastanelerin özel hastane gibi sağlık ticaretinden kâr sağlayan ticari kuruluşlar gibi çalıştırılmasına başlanmıştır. Bu süreç halka "her istediğin hastaneye gidebilirsin, her istediğin eczaneden ilacını alabilirsin," hekimlere de, hastane gelirini arttırdığın oranda gelirini arttırabilirsin (performans) zokası ile yutturulmuştur. Bu süreçte muhalefet ve direnci azaltmak için söylenen bu sözlerin bir aldatmaca olduğu ve yeni çıkarılacak Sosyal Güvenlik Yasası ile ortaya çıkmaya başlamıştır.
Hastanelerin özel hastane gibi işletilmesi ve hastanelerde verilen tıbbi işlemlerin pazarlama mantığı ile gerekli gereksiz kullandırılması halkın ve hekimlerin sağlık hizmeti anlayışını ve alışkanlığını değiştirmiştir. Özelleştirmeye hazırlık olarak yapılan bu uygulamalardan esas olarak uluslar arası tıp ve ilaç karteli kazançlı çıkmıştır. Sosyal Güvenlik Kuruluşlarının harcamaları ve açıkları artmıştır.
Proje çok kurnazca yürütülmekte ve her uygulamanın halka ve hekimlere uygun gibi gelen yönleri ileri sürülerek kamu oyu bölünmektedir. Performans, aile hekimliği, tam gün-yarım gün tartışmaları bu amaçla yapılan ve temel gidişi değiştirmeyen boş tartışmalardır
Halka, “kaliteli hizmet çok pahalı; daha iyisini almak isteyen katkı payı ödesin,” diyerek katkı payları ve özel sigortacılık pazarlanmaktadır. Sigorta gelirlerinin önemli bir kısmının sağlık harcamalarına gitmesi nedeni ile emeklilik güçleştirilmekte ve emekli maaşlarının da giderek azaltılması hedeflenmektedir. Daha önce bütün sağlık giderleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanırken, yeni çıkarılan yasa ile bu kurum artık sağlık harcamalarının bir kısmını (%10-20) finansa eden ve sağlık yardımı yapan bir kuruluşla dönüştürülmektedir.
Artık, sağlık hizmetinden sağlık piyasasına dönüştürülen bu süreç Türk halkının ve hekimlerinin çıkarlarına uygun değildir.
--Yeni oluşturulan sistem, hekimlerin değil, kartel ve ona bağlı şirketlerin gelirlerini arttıracak şekilde düzenlenmektedir;
--Hekimler, bu sistemde sadece ucuza çalıştırılacak ucuz işçi konumuna düşürülmektedir. Seçeneksiz bir özel hastanecilik anlayışı dayatılırken, özel hekimlik alanı da "aile hekimliği" ile kapatılmakta; bu şekilde hekimlerin serbest çalışma hakları ortadan kaldırılmaktadır. Hekimler, özel hastaneler dışında, bir yakınına ve hastasına bakamayacak ve ona bir enjeksiyon bile yapamayacaktır.
--Sağlık piyasasında her türlü ulusal ayrıcalık ve hak ortadan kalktığı için daha ucuza çalışacak yabancı hekim ve sağlık personeli kolaylıkla gelecek ve bunlar zaten istihdam sorunu yaşayan Türk hekimleri arasında işsizliği arttıracaktır.
Hekim kitlesi, uzun zamandan bu yana hem ulusal sorunlara hem de sağlıkta sönüşüm projesine karşı duyarsız kalmış ve bu süreci doğru değerlendirememiştir. Bu nedenle tabip odaları ve TTB yönetimi, sağlıkta dönüşüme esastan karşı çıkma yerine onun bazı uygulamalarına karşı çıkmış ve projeyi getirenlerin önlerine koyduğu gündeme göre tercih haklarını kullanmak için çalışmışlardır. Bu gruplar ülkemiz üzerinde oynanan büyük oyunu da algılamayarak, bilerek veya bilmeyerek Büyük Orta Doğu Projesini ve bu projenin bir unsuru olan bölücü projeleri desteklemişlerdir.
Bu nedenle biz Türk hekimleri olarak;
AB ve Büyük Orta Doğu Projesi ile ülkemizin parçalanmasına ve sağlıkta da bu projeyi gerçekleştirmek için yürütülmekte olan Sağlıkta Dönüşüm Projesi'ne bütünü ile karşıyız.
Ülke içinde ulusal ve halkçı bir sağlık sistemi; ve hekimlik alanında da özel hastaneciliği değil özel hekimliği savunuyoruz. Halkımız ve hekimler için en uygun olan da budur!
Tabip Odası seçimlerinde hekimler, bu duyarlık ve sorumluluk içinde davranmalıdır.
Oda seçimleri artık sıradan bir seçim olmanın da ötesinde bir anlam ifade etmektedir.
Sloganımız ,
"Tam Bağımsız Türkiye" ve
"Halkçı ve Ulusal Sağlık ve Hekimliktir".
herkesicinsaglik@gmail.com 25.3.2008
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
GATS ANLAŞMASI KAPSAMINDA BULUNAN HİZMET SEKTÖRLERİNİN SINIFLANDIRILMIŞ LİSTESİ
GATS ANLAŞMASI KAPSAMINDA BULUNAN HİZMET SEKTÖRLERİNİN SINIFLANDIRILMIŞ LİSTESİ Çeviri: Selim Yılmaz Aşağıdaki sınıflandırma 1994...
-
SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROJESİNİN EN KISA ANLATIMI ve SONUÇ: " İnsan sağlığı piyasanın vahşi koşullarına terkedildi." Proje giriş bölü...
-
Genetic changes after Caesarean section may explain increased risk of developing disease June 29th, 2009 (PhysOrg.com) -- Researchers at Ka...
-
"Bu haberden sonra Çin'e sosyalist veya halk cumhuriyeti mi diyeceğiz? DÜNYA 5 Mayıs 2009 Çin’de halka ‘sigara iç’ emri Çin’in Hu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder