SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM ÜZERİNE TEZLER
(Eylül tezleri)
Kimsenin umurunda olmasa da “Gerçekleri söylemekten korkmayınız!”
Gazi Mustafa Kemal
BAZI KAVRAMLARIN AÇIKLANMASI
SAĞLIK SİSTEMİ: Hekimlik veya hekimlerin sistemi demek değildir. Sistem içinde hekimler öncelikle siyasi sistem ve otoriteye, sağlık teşkilatı ve idaresine bağlı olarak çalışır. Çalışma koşulları ve nasıl çalışacakları onlar tarafından belirlenir. Çoğu zaman hasta ile son ilişki hekim ve eczacı ile olduğundan dolayı, sağlık sistemi hekimler ve hastalar tarafından sadece hekimlerin yaptığı bir iş olarak algılanmakta veya gösterilmektedir. Sistemi daha etraflı incelediğimiz zaman bu sistemin tıp bilimi, ilaç üretimi, sağlık ürünlerinin ticareti, dağıtımı ve pazarlanması ile uluslar arası bir sistemin parçası olduğunu görürüz.
Benzer şekilde savaşlar da askerlerin kendi başlarına karar aldığı yürüttüğü ve kendi sorumluluklarında olan olaylar değildir. Savaşları başlatanlar ve bitirenler bu savaşlara karar veren siyasi irade ve yönetimdir. Askerler silsile yolu ile onların emirlerini uygular ve verilen emirler yapar. Nasıl bir savaşın sonucundan cephede ön safta savaşan er sorumlu değilse sağlık sisteminin uygulanmasından da hekim ve diğer sağlık çalışanları sorumlu değildir. Onlar sadece kendilerine verilen bir rolü veya görevi yerine getirmektedirler. Eğer bu rolü iyi bir şekilde yerine getirmezlerse bu işi onların istediği gibi yapacak olan başka birileri o görevlere getirilecektir. Sistem uluslar arası tıp kartelinin sağlık sistemi olduğundan eleştiriler öncelikle sisteme yöneltilmektedir. Bu sistem hekimlere kötü işler yaptırabilir ve yaptırmakta dır da. Halk ve hekimler sistemin insan sağlığına zararlı olduğunu bilmeyebilir ve algılamayabilir. Herkes sistemin gayet kusursuz ve mükemmel olduğunu düşünebilir ve buna inanabilir. Zaten kartel de böyle düşünmektedir. Onlara göre sistem gayet mükemmeldir ve istenilen sonuçları (çıktı) vermektedir. Görülen sorunlar sistem içindeki bazı dişli veya çarklardaki bozulma ve aşınmaya bağlıdır ve kişiseldir. Bu gibi kişiler ayıklanır veya cezalanırsa sistem daha iyi çalışır. Mantık budur. Bunu böyle anlamak için modern tıp anlayışını aynen din gibi kabullenmek ve ilkelerinden kuşkuya düşmemek gerekmektedir.
Sistemin içinde tetikçilik yapan ve sistemi körü körüne savunan hekimler tabii ki belli derecede yaptıklarından sorumludurlar. Hekimlerin görevi kartele yapılan eleştirilere kalkan olmak değildir. Hekimler ve hekim örgütleri, bir şey yapmasa veya yapamasa da kartelin sözcüsü ve avukatı olmamalı ve bu rolü oynamamalıdır.
MODERN TIP VEYA MODERN SAĞLIK SİSTEMİ: Bilimin ulaştığı en yüksek seviyede demek değildir. Bu kelime günümüzde en hatasız, en mükemmel, en gelişmiş bir sağlık sistemini değil ticari amaçla yapılan ve sonuçları ile iatrojenik olan bir sağlık sistemini ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu sisteme tamamen karşı çıkmak sistemi içinde bazı olumlu veya işe yarar bir şeylerin olmadığını iddia etmek değil, sistemin bütünü ile ticari amaca yönelik olarak çalıştığını ifade etmek demektir. Düzgün gibi çalışan, doğru gibi görünen uygulamalarda bile bunun sistemin veya kartelin mantık ve ölçülerine uygun olduğunu, yapılan işlerin çoğunun gereksiz yere ticari amaçla yapıldığını ve sonuçta kişi ve toplumun bundan zarar gördüğünü görebiliriz.
Bir sistem daima belirli bir çıktıyı veya sonucu elde etmek için çalışır. Ticaret ve kar amacı ile kurulan ve çalıştırılan bir sistemin başka bir çıktı elde edecek şekilde çalışması esasen beklenemez ve beklenmemelidir. Tıp ve sağlık teknolojisinin insan sağlığı ve yararına kullanıldığı ifadesi kartelin sadece bir satış stratejisidir.
KARTELİN UNSURLARI :
Bu sistemde, ilaç ve tıbbi malzeme, cihaz ve ürün üreten firmalar= Uluslar arası tıp karteli=Big Pharma olarak isimlendirilmektedir. (Şimdilik big pharma yerine tıp kartelini kullanıyoruz; 'ilaç devi' de denebilir.) Bunlar başlıca ilaç, tıbbi cihaz, malzeme, sarf malzemesi, sigortacılık, kitap, dergi, yazılım, işletim sistemi dahil tıp alanını ilgilendiren her türlü üretim ve ticaretle ilgilenmektedir. Kartel sadece insanlarla ve tıbbi konularla değil, değil bitki ve hayvan ilaçları ile de ilgilenmektedir. Petrokimya, silah, elektronik ve diğer alanlarda da yatırım ve ortaklıkları da vardır. Benzer şekilde bizde de bazı holdingler bu işe girmişlerdir Toprak Holding gibi.
Tıp veya tıbbi bilimler : Kartelin ihtiyaçlarına göre bir tıp anlayışı ve bilimi yaratılmıştır. Tıbbi kitaplarda belirlenen kavramlar doğru veya doğru gibi görünse bile, bu bilgiler kartelini ürünlerinin kullanılması ve tüketilmesi ile sonuçlanacak şekilde kurgulanmıştır. Her türlü hastalık veya süreç muhakkak bir ürün kullanımı ile sonuçlandırılacak şekilde tanımlanmıştır. Eğer böyle sonuçlanmıyorsa kuşku ve korku yaratılarak hastalık tarama, teşhis ve kontrol muayeneleri ile toplum yönlendirilir. Çok nadiren bir sağlık sorunu oluşturabilecek en kötü bir olasılığın her kişide mutlaka görülebileceği varsayımı ile ürünler satılmaktadır. Bunun en ilginç örneklerinden birisi her kişide ortalama 100-150 adet bulunabilen benlerin, tesadüfen birinde kanser olabileceği varsayımı ile çıkarılmasıdır. Modern tıp anlayışına göre kişide bulunan benlerin birinin veya hepsinin çıkarılmasında yanlış bir taraf yoktur ve hepsi çıkarılıp altında bir hastalık olup olmadığı aranmalıdır! Alın size havadan oluşmuş geniş bir hasta pazarı...
Kartel bilim adamları ve hocalara kitap yazdırır, araştırma yaptırır, kongre ve toplantıların masrafını karşılar. Hekimleri böyle kongrelere götürür. Mezuniyet sonrası eğitimleri düzenler, tıbbi kitap ve yayınları ücretsiz dağıtır. Piyasaya sürülen yeni tıbbi cihaz ve ürünlerin nasıl kullanılacağının öğretilmesi için hekimleri yurt dışı ve içinde kurslara gönderir. Tıp bilim ve eğitimi kartelsiz düşünülemez.
Tıbbi yayınların çoğunun bilimle ve bilimsel bir keşifle alakâsı yoktur. Bu yayınları büyük bir kısmı kullanılan ilaç ve ürünlerin kullanımı ile ilgilidir. Bazen bir derginin sadece bir ilacın değişik etkileri, yararları, kullanım şekli vb. üzerine incelemelerle doldurulduğu görülmektedir. Tek taraflı yayın ve beyin yıkamalarla ürün hakkında her türlü kuşku giderilir, zihinlere ürün yerleştirilir. Bu yayınlarda ürün ve kullanımı ile ilgili hiçbir karşı görüşe rastlamak imkânı yoktur. Hakemli dergilerdeki hakemler bu tür yayınlara engel olurlar.
Mevzuat: Kartelin ürünlerinin rahatça ve rekabet olmadan satılması için ithalat
ve ticaretin önündeki bütün engeller kaldırılmıştır. Kartelin kontrolünde olmayan ilaç firmaları veya ulusal firmaların bu piyasada yer almaması için uyum anlaşmaları ile mevzuat düzenlenir. Kartelin ürünlerinin piyasada tekel olması ve istenildiği fiyattan satılması patent ve lisans anlaşmaları ile sağlanır.
Satış ve pazarlama: Sağlık sistemi denince sadece hekim ve hastaneler anlaşılmamalıdır. Her ülkede kurulan medikal firmalar, ecza depoları, acentalar, şubeler, satış temsilcilikleri, pazarlamacılar, siyaset adamları, bürokratlar ve satın almada etkili diğer memurlar, hekimler ve eczacılar bu sistem içinde görev (iş) yaparlar. Bu pazardan sadece hekimler ekmek yememektedir.
Tıp ve sağlık anlayışı: Sağlık anlayışı ticari ihtiyaca göre belirlenmektedir. Herkes hastadır veya her an gizli bir hastalığı olabilir. Herhangi bir şikâyet veya göze çarpan anormallik kanser, kalp hastalığı veya tıp literatüründe bulunan herhangi bir hastalıkla ilişkilendirilir. Bir korku ve paranoya kültürü yaratılarak, sayıları neredeyse binleri bulan bir çok hastalık kişilerde sürekli olarak aranmaktadır. Gerçekte bir hastalık olmayan ve bir hastalığın tedavi edilmediği durumlar için yararsız ve gereksiz olarak sürekli ilaç ve tıbbi teknoloji kullandırılmaktadır.
Sistemin hedefi: İnsan sağlığı veya hastalıkların tedavisi için üretildiği iddia edilen ürünlerin kartel tarafından belirlenen bilim ve satış kuralları çerçevesinde, serbest pazar ve patent koruma anlayışı ile bütün dünyada kullandırılması ve satılması. Sistemin sloganı: herkesin bu ürünlere ve uygulamalara ulaşabilmesi için “eşitsizliklerin kaldırılması”dır. Her yere sağlık tesisleri, tanı ve tedavi merkezlerinin ve diğer tesislerin açılması gerekmektedir. Bir çağdaşlık ölçütü olarak sağlığa daha fazla para ayırma, sağlık hizmetlerinde hem devlet hem de kişilerin yapacağı harcamaların arttırılması ve ve bunun için modern tıbbın belirlediği kural ve algoritmalara harfiyen uyulması gerekmektedir. Mamografi (meme filmi), tomografilerin çekilmesi, kemik erimesi, depresyon, anksiete, kan basıncı yüksekliği, şeker tedavileri,; şişmanlık, horlama, reflu, histerektomi, kalp için baypas (bypass), stent, balon, anjiogirişimleri, estetik cerrahiler, lipom ve yağ bezelerinin çıkarılması ve diğer gereksiz cerrahilerin teşvik edilmesi ve bütün toplumda yaygın olarak yapılması gerekmektedir.
Kartelin sağlık ve tıp anlayışı bir din gibidir: Bilimsel kuşkuculuğa ve eleştiriye açık değildir. Doğma olarak kabul edilmektedir. Her türlü eleştiri “ ABD ve AB'de de işlerin böyle yürüdüğü; bu görüşlerin uluslar arası tıp kitaplarında yazıldığı; bunların yapıldığına dair yayınların olduğu” söylenerek cevaplanmaktadır. Kişiler bu doğmaların dışında farklı görüş dinlemeye dahi tahammül edememektedirler. Yoksa dinden çıkarlar!
SAĞLIK SİSTEMİ, SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM, MODERN TIP
SAĞLIK SİSTEMİ : Yukarıda da belirtildiği gibi sistemin hedefi, bütün dünyada uluslar arası tıp kartelinin anladığı sağlık sistemini uygulamaktır. Bu hedef günümüzde sadece ürün ve hizmetlerin pazarlanması anlayışı ile sürdürülmemektedir. Tek bir dünya egemenliği çerçevesinde ulus devletlerin ve bu ulus devletlere ait ekonomik ve ticari imkânların, mülkiyet ve egemenlik haklarının özelleştirme adı altında uluslar arası şirket ve kartellere terk edilmesi ile devletlerin yok edilmesi amaçlanmaktadır.
Sağlıkta Dönüşüm projesi bunun sağlık alanında uygulamasının adıdır. Uluslar arası bir projedir. Dünya Ticaret Örgüt İMF, Avrupa Birliği gibi küresel yönetim organlarının gözetiminde bizzat Dünya Bankası tarafından yürütülerek gerçekleştirilmiş bir projedir. (http://www.worldbank.org.tr/external/projects/main?pagePK=64283627&piPK=73230&theSitePK=361712&menuPK=361745&Projectid=P074053
http://www-wds.worldbank.org/external/default/main?pagePK=64193027&piPK=64187937&theSitePK=523679&menuPK=641)
Proje sanıldığı gibi daha başlangıç safhasında değildir. Pembe hayâller kurmaya veya projeden olumlu bir şeyler beklemeye gerek yoktur. Dünya Bankası'nın proje ile yapmak istediği sonuçlara ulaşılmış ve proje sonuçlanmıştır. Bundan sonra döşenen raylarda 'sadece' durmadan “yola devam edilecektir.” Bu rota tireni istenen istasyonlara götürecektir.
Sağlıkta Dönüşüm, ilerde sağlık kentlerinin kurulmasını amaçlayan ve bu kentler kurulduktan sonra uygulanacak bir proje de değildir. Modern tıbbın stratejik hedefi kişileri ölünceye kadar hastane ve sağlık sisteminin elinde tutmaktır. Parayı ödeyecek kaynak varsa kişileri tüm yaşamları boyunca sağlık tesislerinde veya varsa böyle kentlerde tutmak isterler.
Sağlık sisteminin ekonomik ve sosyal sistemle (düzen) ilişkisi: Bir ülkede uygulanan sağlık sistemi ülkenin ekonomik ve siyasi sistemine ters veya ondan bağımsız bir örgütlenme içinde olamaz. Ülke emperyalizmin kontrolünde ise bu ülkede kamucu bir hizmet verilemez. Var olanlar da, SSK örneğinde olduğu gibi yıpratılır, etkisiz hale getirilir, gözden düşürülmeye çalışılır ve uygun ortamda tepesine binilerek yok edilir. Herkes neden kurtulduğunu anlamadan“oh kurtulduk!” der.
Sağlık sektörü (alanı) kelimesinin anlamı “sağlık tacareti ve sağlık pazarı”dır. Sağlık hizmeti yoktur, sağlık ticareti vardır. Herkes bu piyasada pazarlanan ürünlerden kendisi için belirlenen ve amaçlanan hizmeti veya ürünü alır. Bu piyasada sadece ilaçlar ve tıbbi ürünler değil hastalıklar da pazarlanır. Sadece yeni ilaçlar ve ürünler değil yeni hastalıklar da icat edilir.
Sağlık piyasasında amaç sağlık giderlerinin ya da “sağlığa ayrılan pay”ın arttırılmasıdır. Bu amaca yönelik olarak da hastalık ve ürünlerin harcamaları arttıracak şekilde kullanılması ve pazarlanması gerekmektedir. Bu hedefe ulaşılması modern ve batı tarzı bir sağlık hizmeti verildiğinin göstergesidir. Sağlık harcamalarını arttırabilmesi daha fazla kişinin hasta kabul edilmesi, hasta yapılması ve hatta hastalık olmasa bile bunlara sağlık ürün ve teknolojilerini bir şekilde satılması ile mümkündür. Bu da doğal olarak bu teknoloji ve ürünlerin hasta olmayan kişilere uygulandığını ve satıldığını gösterir.
Kişilerin sağlık harcamalarını arttırmada sigortacılık anlayışı bir ön ödemeli satış tekniğidir. Kişilere hasta olduklarında ve gerektiğinde yararlanmaları için sigorta yaptırmaları gerektiği zihinlere işlenir. Hatta bu sistem Türkiye'de Genel Sağlık Sigortası'nda olduğu gibi diktatörce sağlanır. Herkes sigortalı yapıldıktan sonra sisteme sağlık hizmeti almak amacı ile başvuran herkese kartelin ürünleri, peşin para ile düşünmeden satılır ve pazarlanır. Gerekli parayı sigorta ödeyecektir. Kartelin bütün dünyada en çok satan ve ciro yapan, hiçbir hastalığın tedavisinde kullanılmayan veya yararı olmayan* ilaçlarının doktor raporu ile katılım payı ödenmeden satılması ve tüketilmesi sağlanır. Genel Sağlık Sigortası gibi devletin kontrolünde gibi görünen sağlık sigortaları ile özel sigortaların bu konuda işlevi aynıdır. Kabarması amaçlanan piyasaya para bulmak ve fon oluşturmak. Sistemin diğer unsurları, özelleştirmeler ve ödeme sistemi de incelendiğinde bu sigortaların başka bir işlevinin olmadığı görülecektir. İşin ilginç ve ibret verici yönü en aşırı bir tekelci kapitalist uygulama olan bu GSS uygulamasının başta sendikalar olmak üzere bir çok çevre tarafından “kamucu ve sosyalist” bir sigortacılık olarak algılanması, desteklenmesi ve alkışlanmasıdır.
(*) Dünyada en fazla satan ilaçlara baktığımız zaman bunların ya varsayımsal olarak bir hastalığı önlemek için yazılan kolesterol, lipit ve kan basıncını düşüren ilaçlar olduğu veya bir hastalık olmayan, iyileşmeyen, teşhis ve tedavi yöntemi bulunmayan rahatsızlıklar ve ruhi bozukluklar için kullanıldığı görülecektir. İşin ilginç bir yanı da bu ilaçların hiç birinin 1996 yılından önce kullanılmamasıdır. Bu ilaçların kullanılması ile hastalıklarda bir iyileşme sağlanamamakta hekime ve hastaya göre bazı faydaların görüldüğünden bahsedilmektedir.) Aşağıya ilk on ilaç alınmışır. http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_top_selling_drugs
Source: MedAdNews 200 - World's Best-Selling Medicines, MedAdNews, July 2007
SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM NEDİR VE NE DEĞİLDİR?
(Önceki açıklamalara ek olarak)
Hekimlerin maddi durumlarını düzeltmek ve onlara hak ettikleri parayı vermek için yapılan bir uygulama değildir.
Hekimlere verilen performans ücreti herhangi bir ticari faaliyette olduğu gibi kişilere hastane veya şirkete kazandırdığı oranda “kar payı dağıtılması” veya “kârın paylaşılması”dır. Hastane ve şirkete kazanç sağlayabilecek durumda olan hekimler vasıtası ile hem hasta ve hem de hasta olmayan kişiler üzerinden bu şekilde kazanç lsağlanmakadır. Hekimlerin kazancı gereksiz ve yararsız olsa dahi tıbbi uygulama, tedavi, ameliyatları yapabildiği oranda artmaktadır. Bunun için hasta, muayene, kontrol, tetkik, sevk, ilaç kullanma,yatış, tedavi ve ameliyatlar gibi bütün performans göstergeleri arttırılabilmektedir. Hekimler bu şekilde çalışmazlarsa veya bu sahada yeterli beceriyi gösteremezlerse kazançları azalacaktır. Performans işletmecilikte havuç görevi görmektedir.
Hekimlerin bu faaliyetlerini teşvik eden diğer bir unsur ise kullandıkları tıbbi ilaç, cihaz ,ürün ve sarf malzemesi üzerinden kendilerine verilen promosyon ücretleri veya hediyeleridir. Promosyonu da bir kâr payı ve rüşvet olarak algılayabiliriz. Genel olarak bazı pahalı tıbbi ilaç ve ürünlerin sürekli ve düzgün satışında bu yöntem kullanıldığı için bunu da bir “performans ücreti” olarak görebiliriz. Hastanelerin vereceği performans beklentisi ile çalışma şevki artan hekimlerin çalışma şevkini ilaç ve tıbbi cihaz tercihleri ile alacakları promosyon ücreti daha da arttırmaktadır. Her iki promosyon da gereksiz kişilere ilaç, malzeme, cihaz kullanma, kullandırma, tetkik, tedavi ve ameliyat yapma konularında hekimleri teşvik etmektedir. Pahalı bir çok ilaç bu şekilde satılmaktadır. Özel cihaz ve malzeme kullanılan (stent, endoskopik ameliyatlar, diz ve kalça protezleri, vb.) ameliyat ve tedaviler bu nedenle daha fazla tercih edilmekte ve bazı ameliyat ve tedaviler nerede ise malzemesi için yapılmaktadır.
Firmalar ithal ettikleri bu cihaz ve protezlerin fiyatlarını istedikleri gibi belirlemede özgür oldukları gibi, bunların kullanımını, suiistimalini engelleyen hiçbir mevzuat yoktur. Kullanılmış olması veya kullanılmasa da kullanıldığını gösteren bir belge olması bunların ödenmesi için yeterlidir. Bu tür cihaz ve protezlerin bu şekilde satılması için promosyon veya komisyon verilmesi suç teşkil etmediği için yargıya intikal eden olaylarda da genellikle beraatla sonuçlanmaktadır.
Kartel sadece hekimlere ve sağlık çalışanlarına değil, etkili konumda olan siyasetçilere, bürokratlara, diğer sağlık çalışanları ve halka dahi promosyon faaliyetlerinde bulunmaktadır. Kendisine promosyon faaliyetinde bulunulmayan hiç bir hekim mevcut değildir.
Bazı gereksiz sağlık hizmetleri ve uygulamaları da promosyona gerek kalmadan verilen tıp eğitimi ile sağlanmaktadır.
Kalp ve tansiyon sorunları bir yana, sıradan her muayenede, her tetkik isteminde veya her türlü ameliyat ve girişimden önce veya yatan her hastada sürekli kolesterol, lipit , troponin, kalp enzimleri, kanser belirteçleri (markerleri) , hemostatik testler, kemik dansitesi, meme filmi, tomografi ve benzeri tetkiklerin yapılmasını hatalı bulan kaç hekim vardır. Her türlü başvuru ve ağrıda anjiyografi çekilmesi, troponin vb. bakılması kime saçma gelmektedir. Artık böyle çalışmak modern tıbbın olmazsa olmazıdır.
Modern tıbbın kitaplarında ve algoritmasında (zorunlu sıralı işlemler) bile normal karşılanmadığı halde sezaryen ameliyatının gereksiz bir ameliyat olduğunu kime kabul ettirebilirsiniz. Hekimlerin çoğu artık bütün doğumların sezayenle yapılması gerektiğini ve doğan bebeklerin bir süre yoğun bakım tedavisi alması gerektiğini savunmaktadırlar.
Özellikle özel kardiyovasküler merkezlerin kalp girişimleri için müşteri-hasta bulmak için yaptıkları kalp taramaları, anjiyografi, stent, balon ve by pass ameliyatlarının etkisiz ve o kadar da zararlı olduğunu düşünebilen kaç kişi vardır? Bir an için düşünenler ne yapmaktadırlar?
Yatan her hastaya gereksiz yere damar yolu açılması, serum, kan ve kan ürünü, beslenme serumu verilmesini, bir veya birden fazla antibiyotik kullanılmasını, mide asidi salgısını azaltan, kan pıhtılaşmasını engelleyen ilaçların verilmesini,tomografi ve sintigrafilerin yapılmasını, sürekli ve sık olarak ortalama 30-300 arasında kan tetkiki yapılmasını saçma ve anlamsız bulan kaç hekim vardır?
Hasta bulma ve performans kazanma arzusu ile vücudunda ben veya yağ bezesi olan kimse kalmamıştır. Boyun sıkışması ve baş ağrısı olan herkesin tiroid bezleri (guatr) kanser şüphesi ile tamamen çıkarılmakta ve neredeyse bir tiroid soykırımı uygulanmaktadır. Bu saçma ve zararlı uygulamalardan şikâyetçi olan var mıdır?
Ameliyat olan ve hastaneye yatırılan her hastada ortalama 30-60 arası mikrop (hatta virus) kültür ve testi yapılmakta ve antibiyotikler kullanılmaktadır. Antibiyotiklerin enfeksiyon için kullanıldığı söylenmektedir. Yatan ve ameliyat olan her hastanede bu kadar yüksek enfeksiyon oranının görülmesi doğal mıdır? Dünyada enfeksiyon oranları konusunda bu rakamlara ulaşabilen başka bir ülke var mıdır? Antibiyotiklerin daha keşfedilmediği ve asepsi antisepsi kavramının yerleşmediği yüz yılın başında Teodor Kocher'in tiroid ameliyatlarında enfeksiyon oranı % 2'dir.
Bu gün özellikle yaptıkları hizmetleri kalem başna faturalayarak hizmet satan üniversite hastanelerinde hastaların ortalama yatış süreleri, konsültasyon ve tetkik sayıları, kan transfüzyonları, yoğun bakım servislerinde yatırılmalar, ölüm oranları ve tedavi maliyetleri dünyada herhangi bir ülke ile kıyaslanamayacak kadar yüksek ve kötüdür. Üstelik kıyaslanacak ülkelerde de kartelin tıp anlayış ve kuralları hüküm sürmektedir. Hastanelerin bu şekilde çalıştırılmasını modern tıp anlayışına uygun olsa da, insan vijdanı ve aklına uygun mudur? Böyle olmadığını düşünen birisi bağımsız bir kuruluşa belli göstergelerin saptanması için inceleme yaptırabilir. Fakat hiçbir hastane ve üniversite hastanesi böyle bir incelemeye yanaşmayacak ve buna izin vermeyecektir.
Türk Sağlık-Sen tarafından hazırlanan "Sağlık Harcamaları Raporu"nda, 2003'de 5 milyar dolar olan kamu ilaç harcamalarının 2006'da 10 milyar dolara çıktığı bildirilmiştir. Bu harcamalar içinde SSK’nın 2002'de 3.594 katrilyon lira olan toplam sağlık harcamasının 2006'da 11.6 katrilyon liraya (3.2 katı artmıştır), ulaştığı; 2002'de 1.878 katrilyon lira olan ilaç harcamalarının ise geçen yıl 5.265 katrilyon liraya (yaklaşık 2.8 katı artmış) ulaştığı belirtilmiştir.
Uygulanan politikaların gereksiz ameliyat ve girişimleri arttırması oranı hakkında da bir rakam vermek gerekirse, 2002'de Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde toplam 836 bin 518 ameliyat yapılırken, 2005'de bu sayının toplam 2 milyon 288 bin 489 olduğu bildirilmiştir (2.7 kat artış). Diğer hastanelerdeki oranların da buna benzer olduğu ve mevcut sistemde gereksiz girişimleri azaltmak ve hastaları bu tür gereksiz işlemlerden korumak için hiçbir mekanizmanın da bulunmadığı hatırlanmalıdır. ANKARA (A.A) - 27.05.2007 – (http://www.ortadogugazetesi.net/habergoster.asp?id=7663)
Daha önce de yapılan gereksiz ameliyat ve girişimler artmıştır. Fakat bu rakamlara ameliyat gibi gösterilen biyopsiler, yara dikişleri, aynı ameliyatın bölünerek veya birden fazla gösterilmesi veya hâyâli olarak yapılmış gibi gösterilen veya faturalara ilave edilen ameliyatlar da dahildir. (1 HARCAYIP 10 GÖSTERDİLER: http://www.guncelhaber.com/Saglik/1-Harcayip-10-Gosterdiler-19685.html ve Devleti hayali performansla soyuyorlar :
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=691648)
Döner sermayegelirlerinin arttırılması için başhekimler hekimlere fazla tekik istemeleri, tomografi çektirmeleri için baskı yapmaktadır. (DEVLET'İ DEVLET SOYUYOR! http://www.halkgazetesi.com.tr/news_detail.php?id=7789)
Basında her gün hekim ve eczacıların da katıldığı akçeli sağlık yolsuzlukları ve sağlıkta dönüşüme bağlı ölüm ve sakatlık haberleri çıkmaktadır.
Bütün bunlar kendiliğinden olmamıştır. Bir çok hekim kendi şahsi çıkarlarını uluslar arası emperyalist tıp kartelinin çıkarları ile birleştirmiş ve onunla özdeşleşmiştir. Bir hekim kesimi kartelim tıp ve sağlık hizmeti anlayışından rahatsızlık duymamakta ve onu harfiyen uygulamaktadır. İşte bu nedenle “sağlığın sömürgeleştirilmesi” diyebileceğimiz bu projede hekimlerden fazla bir şey beklenemez. Kimse katılmak ve desteklemek zorunda değil ama en azından ben böyle düşünüyorum. Az sayıda hekimin bu konuda desteği sağlansa bile geniş kitleler Venezuela ve diğer ülkelerde olduğu gibi kartelin yanında yer alacaktır.
Hekimler kartelin paralı askeri gibi davranarak onun adına silahşörlük yapmayı bırakmalıdır. Meslek onuru ancak bu şekilde kurtarılabilir!
“Sistemin hekimlerinin” sağlık anlayışları aynen kartelin belirlediği gibidir. “Para kazanmak için böyle çalışmalıyım; herkes zaten böyle çalışıyor; Amerika'da-Avrupada da hekimler böyle çalışıyor, hastalar böyle tedavi ediliyor,” diye düşünmektedirler. Hekimler bu tiyatroda kartelin belirlediği senaryoya göre kendilerine verilen rolü oynamaktadırlar. Üstelik bu rolü oynamaları için kendilerine bir eğitim verilmemiş ve prova yaptırılmamıştır. "Faturayı hep bize çıkartmayın!" tarzındaki tepkiler anlamsız ve gereksizdir. Bu durumda fatura sık sık, kendisini kartelle özleştiren ve onun önüne geçerek ona yöneltilen oklara hedef olan veya onu savunmaya çalışan hekimlere çıkarılabilir. Bu sistemin hekim ve insan olarak savunulabilecek bir yönü yoktur.
“Sağlıkta Dönüşüm” ile “sadece parası olana” sağlık hizmeti verileceği iddia edilmektedir. Sağlıkta Dönüşüm bir özelleştirme projesi olmasına rağmen sadece parası olanın değil olmayanın kesesine de göz dikmiştir. Onların sloganı herkesin sağlık hizmeti alması ve kartelin ürünlerini kullanmasıdır. Bu nedenle sloganları “herkes için sağlık”tır. Nitekim sağlık sisteminin örgütlenmesi buna uygun olup kimseyi sistem dışına bırakmayacak şekilde tasarlanmıştır. Birinci basamağın özelleştirilmesi dediğimiz aile hekimliği ile kimsenin sağlık için başka bir yere başvurma imkânı kalmamaktadır. Sistem kendi dışında özel hastaneciliğe ve özel hekimliğe yer bırakmamaktadır. Sistemin birinci veya ikinci basamağına bir şekilde giren herkese bir kısım ürün ve hizmet GSS ödüyor diyerek satılmakta,diğerlerine de bazı hizmet ve ürünler pahalı ama daha kaliteli veya fark ücreti verirseniz yapılır veya verilir diyerek satılmaktadır. Bu nedenle asgari ücretle çalışan, işsiz ve en yoksul kesimlere dahi gebeliklerde en ileri DNA analizleri, renkli dopler USG gibi tetkikler yapılmakta, köyde yaşayan vatandaşların büyük bir kısmı anjiyografi, stent ve bay pas (bypass), kapalı (laparoskopik) safra kesesi ameliyatı geçirmektedir. Toplumun büyük bir kesimi menopoz tedavisi, kemi kerimesi tedavisi, kolesterol, tansiyon ve bunlarla ilişkili diğer ilaç ve tedavileri almaktadır. Burada amaç gerekli gereksiz her türlü tıbbi ilaç, cihaz ve ürünün “herkese” ve “devamlı” kullandırılması ve tükettirilmesidir. Katkı payı ve ödeme gücü olmayanlar da kendilerine sunulan menüye göre borç senedi vb. ödeyemeyecekleri yükümlülüklere girerek bu hizmetleri almaya çalışacaktır. Sistem kaçaklara yer bırakmayan bir kapalı devre sistemidir.
“Sağlıkta Dönüşüm” ile “özel hastaneler teşvik edilmekte ve SGK kaynakları özel hastanelere daha fazla aktarılmaktadır. Sağlıkta dönüşümün amacı sağlık sistemi ve piyasasını tamamen uluslar arası kartelin kontrol ve yönetimine terk etmek demektir. Nitekim bu amaca ulaşılmıştır. İsminden dolayı bize özel gibi gelmeyen veya öyle görmek istemediğimiz devlet ve üniversite hastaneleri de kâr amacı ile ve bir “özel hastane mantığı” ile çalıştırılan hastanelerdir ve bu amaç için hekimlere performans ücreti dağıtmaktadır. Hepsinin bir vergi numarası vardır. Bütün çabaları hastalardan olduğu kadar SGK'dan da alabilecekleri en fazla parayı almak içindir. Sistemin herhangi bir denetim sisteminin ve freninin olmaması nedeniyle bu hastaneler de özel hastaneler gibi sadece gereksiz ve abartılı yaptıkları işlemleri değil yapmadıkları tedavi ve hizmetleri de faturalamakta ve bunların parasını almak için kavga etmektedir. SGK'nın paraları bütün hastanelere akıtılmaktadır. Özel hastanelerin kazancının biraz daha fazla korunmaya çalışıldığı, teşvikler verildiği ve onlar özel düzenlemeler yapıldığı da görülmektedir. Kısaca vatan-millet için çalışan bir hastane yoktur! Blütün savaşlar para için yapılmaktadır.
“Sağlıkta Dönüşüm” ile koruyucu sağlık hizmetlerinin ihmal edildiği ve bu nedenle bazı hastalıkların arttığı veya bazı kesimlere hiç sağlık hizmeti götürülemediği iddia edilmektedir. Modern tıbbın koruyucu sağlık hizmeti sözünden anladığı şey de diğerinde olduğu gibi hastalıkları önleme veya gelişme ihtimalini azaltma amacı ile devamlı ilaç, tıbbi kontrol ve aşı gibi ürünlerin kullanılmasıdır. Bazı hastalıklardan korunmak ve onları önlemek mümkün değildir. Bir sağlık sorunu olması ve kişide sorun yaratma ihtimali çok düşük olan durumlar için bir çok aşı ve ilaç kullanılmaktadır. Bunlara örnek olarak grip aşısı, serviks kanseri aşısı, rota virüs aşısı, hepatit aşıları gibi aşıları ve kemik erimesi, menopoz, kolesterol, bazı kan basıncı yüksekliği ve şeker ilaçlarını sayabiliriz. Diğer bir koruyucu önlem de bütün toplumda kanser, HİV (aids),kalp hastalığı, kan basıncı yüksekliği ve şeker hastalığı gibi hastalıkların sürekli aranması ve taranması faaliyetleridir ki bunlar toplumun bütün katmanlarına aynı sıklık ve gereksizlikle uygulanmaktadır.
Koruyucu sağlık hizmetleri ile hastalıkların önleneceği ve azaltılacağı tezi bir palavradır. Kitlesel sağlık sorunu yaratan hastalıkların büyük çoğunluğu endüstri ve buna bağlı çevre sorunları ile oluşmaktadır. Hava kirliliği, ABD tarzı beslenme, ısıtma ve ulaşımda fosil yakıtların kullanılması, ticari amaçla gereksiz yere kullanılan kimyasal maddeler ve biyomedikal ürünler, güvenlik ve tıbbi amaçlı(tomografi ,anjiografi ve sintigrafiler gibi) yaygın kitlesel radyasyon tatbiki bu arada sayılabilir. Hastalıkları koruma amacı ile yapılan bazı aşılar, önlenmesi istenen hastalıktan daha fazla tıbbi sorun yaratmaktadır. Bazılarının da uzun vadede yol açtığı sağlık sorunları tam olarak bilinmemektedir.
Modern tıp anlayışında koruyucu sağlık hizmetlerinin amacı da hastalıkların azaltılması ve sağlıklı bir toplum yaratmak değil, bazı ürün ve teknolojilerin koruyucu tıp reklamı ile kitlesel pazarlanmasıdır.
Modern tıbbın sağlık hizmeti anlayışı devamlı ve sıkıntısız ilaç almak ve kullanmak olduğu için “hastaların istediği hastanede muayene olması ve istediği ilacı yazdırması ve istediği eczaneden ilacını alması siyasi liderlerin söylediği gibi sağlıkta dönüşümün amacıdır. Fakat unutulan bir şey vardır sürekli ilaç kullanmak ve ve böyle bir ticaretin müşterisi olmak bir sağlık hizmeti değildir.
Sağlıkta Dönüşüm başta hekim ve bazı sağlık çalışanlarının sorunu değildir. Bütün halkı ilgilendiren “siyasi bir sorun”dur. Bu nedenle hekimlerin ve hekim örgütlerini ilgilendiren mesleki bir sorun olarak görülemez. Soruna bu şekilde yaklaşıldığında “özel hastanelerin hastalardan alacağı fark ücretinin % 30 ile sınırlandırılması”, hekimlerin performans ücretinin emekliliğe yansımaması, yıllık izinlerde verilmemesi, yarım gün çalışan hekimlere verilen performans ücretinin az olması, aile hekimlerine memuriyetten gelen hakların verilmemesi gibi hususlar sağlıkta dönüşümle ilgili olarak hekimlerin mesleki sorunu gibi görünmektedir ki, bu sorunların halkı ilgilendiren hiçbir yönü yoktur. Hekimlerin daha fazla para kazanması daha iyi bir sağlık hizmeti verildiğinin göstergesi olamaz. Sağlıkta Dönüşüm projesi ile birlikte halkın ve hekimlerin çıkarları karşı karşıya gelmiştir.
Uluslar arası kapitalizm, sistemin değiştirilmesi yerine çalışanların sendikal sistem vasıtası ile haklarını aramaları üzerinde durmaktadır. Bu sendikalara yönetim kurullarında söz hakkı vermekte ve bir çok yerde muhatap almaktadır. Çalışanlar hem ücretleri hem de sosyal hakları elinden alınırken kendisine tanınan sendikal hakkı büyük bir kazanım olarak görmektedir. Her iş kolunda birden çok kurulan ve yönlendirmeye açık bu sendikalar da sistemin egemenliğini kuvvetlendirmekte ve kendisine karşı siyasi mücadeleyi engellemektedir. Bu sendikaların da sistemi değiştirmek yerine alabildiği kadar maaş zammı istemek ve iş yerlerinde bazı sorunları idare ile görüşebilmekten ibarettir. Sendikalar halkın sorunları ile uğraşmak yerine bölücülük, insan hakları gibi sorunlarla ilgilenmektedir.
Bir çok kişi sağlık sistemindeki bu çürüme ve sistemin halkın aleyhine kötü kullanımını bir ahlak sorunu gibi görmektedir. Meslek örgütlerinin hekimleri ahlâki yönde denetlemeleri ile bu gibi aksaklıkların düzeltileceğini savunmakta ve deontoloji üzerinde durmaktadır. Bu sistemde kimse ahlâksız olduğu için veya birileri ona meslek ahlâkını öğretmediği veya denetlemediği için kötü çalışmamaktadır. Hatta herkes sisteme göre mükemmel çalışmaktadır. Sistem arzuladığı çıktıyı elde etmektedir. Kişilerin ahlakını sistem bozmaktadır. Sorun ahlâk sorunu değil bir sistem sorunudur. Sistem içindeki bir hekim veya eczacı sistemin belirlediği şekilde çalışmaya mecburdur. Aksi takdirde bu kadar çok hekim ve eczacı sağlık yolsuzluğu, çeteleşme ve şebekeleşmesi içinde görev almazdı.
Sosyal Güvenlik Kurumu hastanelerin ve hekimlerin verdikleri sağlık hizmetlerini ödememekte ve haksız kesintiler yapmaktadır. Sağlıkta Dönüşüm ile ilgili olarak sık duyulan ve dile getirilen palavralardan birisi de budur. SGK da sistemin belirlediği şekilde ve onunla uyum içinde çalışan bir ön ödeme sistemidir. SGK'nin belirlediği Sağlık Uygulama Tebliğinde tıpla ve tedaviyle hiç ilgisi olmayan bir çok kozmetik ve uyduruk hastalık ve tedavileri ile her türlü ilaç, malzeme ve cihazın bedelinin sorunsuz ve rahatça ödenebilmesi için her türlü düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemelerle yapılacak ödemelerde belge istenmemesi ve istenemeyeceği kurala bağlandığı için, sistem hâyâli faturalama ve ödemelere de imkân vermekte hatta teşvik etmektedir. Cihaz ve protez fiyatlarının bedeli gerçekte kullanılıp kullanılmadığına dahi bakılmaksızın hiç kesinti yapılmadan fatura üzerinden tıkır tıkır ödenmektedir. Denetimin göstermelik olması, gerçeğe, belgeye ve bir sisteme dayanmaması sonucunda yaygara çıkartılan hastanelerin kesintileri daima % 1'den düşük kalmaktadır. Bu dönemde hastanelerin verdikleri hizmeti hâyâli olarak en az 5 ve on kat arttırdıkları göz önüne alındığında bu % 1'lik kesintinin üzerinde konuşulacak bir rakam olmadığı görülecektir. (Olsa olsa nazar keser.) Uygulamanın ilk iki yılında da hesaplar incelemelere göre değil mahsuplaşma ile kapatılmıştır. Bu dönemde usulsüz ödemeleri engellemeye çalışan veya bunları bildiren SGK çalışanları, bu gibi sorunları soruşturan müfettiş ve teftiş kurulları baskı ve sürgünlerle cezalandırılmış ve haklarında soruşturma açılmıştır. Bu soruşturma ve sürgünleri TTB yönetimi ve Yönetim Kurulunda temsil edilen memur sendikası da (SES) onaylamıştır. Memur sendikaları ve TTB'de sistemin yanında mevzi almaktadır.
Sağlıkta Dönüşüm adı altında yürütülen hâyâli kaynak aktarma ve peşkeşin maddi boyutu “Deniz Feneri” yolsuzluğundan daha büyüktür ve daha fazla toplum kesimini ilgilendirmektedir.
Bazı sol kesimlerin Sağlıkta Dönüşüm'e karşı çıkmamasının nedenleri arasında Çin Halk Cumhuriyeti'nde de bu projenin uygulanması mazeret olarak gösterilmektedir. Evet Çin'de de bu proje uygulanmaktadır. Fakat bizzat Çin Komunist Partisi kapitalizmi uygulayacağını ilan etmiş ve uygulamaktadır. Çin Sosyalişst bir ülke değildir. Çin kamucu bir sağlık sisteminin uygulandığı bir ülke olarak da gösterilmemektedir. Dolayısı ile isminden dolayı sosyalist kabul edilen bir ülkede kartelin tıp anlayışının uygulanması bizim için bir örnek olamaz. Bir şekilde kapitalizm uygulanacaksa elde mevcut işbirlikçi partilerden birini desteklemek en akıllıca seçim olmaz mı? http://siteresources.worldbank.org/INTEAPREGTOPHEANUT/Resources/publichealth,09-13-04.pdf
http://www.futurehealthsystems.org/publications/policy%20briefs/Chinapartnershippolicybrief.pdf
SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM VE MODERN TIP ANLAYIŞININ SONUÇLARI
HASTA TOPLUM:Sağlık hizmeti adı altında toplum sağlığının bozulması.
TOPLUM YAŞAMININ TIBBİLEŞMESİ: Sürekli sağlık teknolojisi ve ürünü kullanma. Sağlıkla ilgili olamayan ürün ve besinlerin dahi tıbbi ifadelerle satılması ve pazarlanması.
İATROJENİK TIP : Sağlık teknolojisi ve ürünlerinin insanları sakatlayacak, hasta edecek ve onları öldürecek şekilde kullanılması. Örnek alınan ABD'de iatrojenik ölümlerin başta gelen ölüm nedeni olduğu hatırlanmalıdır. (Null G. ve ark. : Death by Medicine, October 2003. http://www.truemantuck.ca/ANHS/Email/Bill_c_420/DEATH_BY_MEDICINE.pdf veya http://www.whale.to/a/null9.html )
BU UYGULAMALARA SAĞLIK SİSTEMİ VASITASI İLE JENOSİD DE DİYEBİLİRİZ: Çünkü bu tıbbi uygulamalar sistemli ve her gün sayısı artan bir şekilde bütün topluma uygulanmaktadır. Sistem insanları sakat ve iş göremez hale getirmekte veya onların ölümlerine neden olmaktadır.
YÜKSEK VE KARŞILANMASI GÜÇ SAĞLIK HARCAMALARI VE SAĞLIK SİSTEMİNİN İFLASI! Kişiler banka ve sigorta borçları ile boğuşmak zorunda kalacak,devletler de artan sağlık harcamaları ile daha fazla ekonomik krizlere uğrayacaktır.
Görüldüğü gibi, gerçekleri söylemekten korkmuyoruz!
Bir işe yarayıp yaramadığını zamanla göreceğiz.
28 Eylül 2008
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
GATS ANLAŞMASI KAPSAMINDA BULUNAN HİZMET SEKTÖRLERİNİN SINIFLANDIRILMIŞ LİSTESİ
GATS ANLAŞMASI KAPSAMINDA BULUNAN HİZMET SEKTÖRLERİNİN SINIFLANDIRILMIŞ LİSTESİ Çeviri: Selim Yılmaz Aşağıdaki sınıflandırma 1994...
-
SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROJESİNİN EN KISA ANLATIMI ve SONUÇ: " İnsan sağlığı piyasanın vahşi koşullarına terkedildi." Proje giriş bölü...
-
Genetic changes after Caesarean section may explain increased risk of developing disease June 29th, 2009 (PhysOrg.com) -- Researchers at Ka...
-
"Bu haberden sonra Çin'e sosyalist veya halk cumhuriyeti mi diyeceğiz? DÜNYA 5 Mayıs 2009 Çin’de halka ‘sigara iç’ emri Çin’in Hu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder