Bilim Teknik 20.04.2012 (Cumhuriyet gazetesi eki)
Sağlıkta dönüşüm, bir sağlık projesi değildir!
Doç.Dr. Melih Baş, ismeba56@yahoo.com.tr
Sağlıkta dönüşüm emperyalist bir projedir. Şöyle ki; Sağlık özelleştirilmektedir: Sağlıkla ilgili her türlü hizmet, ilaç, malzeme, teknoloji ticaretinin özel şirketler vasıtası ile yapılması hedeflenmektedir.
Sağlık küreselleştirilmektedir: Sağlık piyasasının küreselleşmeci emperyalizmin koyduğu kurallara göre (patent yasaları, gümrük birliği, tıbbi protokol, ödeme listesi, tıbbi işlem sıraları, uluslararası tekellerce belirlenen hastalık ve tıbbi durumlar vb.) belirlenmesi; mevzuat ve düzenlemelerin buna göre hazırlanması ve sağlık alanında devletin yok edilmesi hedeflenmektedir. İktisadi amaç sağlık harcamalarını arttırmaktır. Sağlık harcamaları artacağına göre artacak parayı yurttaşın cebinden ayrıca toplamak için bir sistem gerekir. Bu sistemin motoru Sosyal Güvenlik Kurumu’dur. Zorunlu tek tip sağlık sigortacılığı ile kurum işsiz, dar gelirli, öğrenci vb. akla kim gelirse nasıl para toplayacağına bakmakta ve para toplamada son derecede acımasız ve hoşgörüsüz davranmaktadır. Tek bir sistem olduğundan vatandaşlar zorunlu olarak kurumla sözleşmeli hastanelere gitmek zorundadır.
Burada da a) Mevzuata uygun olarak katkı payı, ilave ücret, otelcilik hizmeti, otopark ücreti, vb. isimler altında para toplanması, b) SGK ödemiyor, kullanılan malzeme eczane ve tıbbi şirketlerde yok veya SGK kalitelisini ödemiyor söylemleri ile kimi giderlerin hastaya aldırtılması. Hastadan belirlenen oranlardan (şimdi % 90’a çıktı) daha fazla fark ücreti almanın veya başka isimler altında para almanın bir yaptırımı yok! Para yurttaşa geri verilmiyor. Çok fazla üzerine gidilirse hastaneye ceza kesilebilir. Böylece sağlık harcamalarının nerede ise % 75-80’i vatandaşın kesesinden çıkar hale gelmiştir. Üstelik vatandaş ortada SGK sistemi olduğu için hastanelerle pazarlık da yapamıyor.
a) Hastanelerin faturalaması: Beyana göre yapılan faturalamada hastaneler yaptığı işi, kullandığı ilaç ve malzemeyi, girişimi istediği gibi göstererek faturalayabildiği gibi, yapmadığı girişim, tedavi, ilaç ve malzemeleri de kullanılmış gibi göstererek faturalayabilmektedir.
b) Yapılan işlemlerin gerçekçi olarak denetlenmesi olanaksızdır. Görünüşte denetleyenler hastanenin verdiği bilgilere göre (hastane bunu istediği gibi belirleyebilir) onaylayıp, incelemiş gibi ödemesi yapılmaktadır. Girişimlerde tıp tekellerinin dayattığı uluslararası standartları olmayan malzemelerin kullanılması yasak olduğundan ve bunların özel kodları bulunduğundan bunlar kullanılmadığında ihale bedellerinde kesinti olabilmektedir. Bu tür denetim eğer yapılırsa sadece tıp tekellerinin ürünlerinin kullanılması için yapılmaktadır.
c) Göstermelik inceleme tüm faturaların (hastane ve eczane) çok azında yapılmaktadır. Belirlenen tutara göre dönem içindeki tüm harcamalar ödenmektedir.
d) Bir çok girişim için Sağlık Uygulama Tebliği’nde ( SUT ) belirtilen fiyatlar çok yüksektir. Hastane hiçbir abartılı faturalama yapmasa da alacağı para az değildir.
Herkesin sigortalı yapılması bu dizgenin toplumcu bir dizge olduğu, iyi olduğu gibi bir görüntü yaratmaktadır. Bu şekilde toplanan paralar tamamen kâr amacı ile çalıştırılan ve tek amacı gelirlerini olabildiğinde arttırmak isteyen özel hastane ve aynı mantıkla çalıştırılan devlet ve üniversite hastanelerine akıtılmaktadır. Hem özel hem de devlet ve üniversite hastanelerinde hekimlere hastane gelirini arttırdığı oranda kâr payı verilmektedir. Bu da hekimlerin daha fazla hasta (müşteri) bulma ve yaratma yeteneğini kamçılamaktadır. Sağlık dizgesi içinde kamusal anlayışla hizmet veren bir birim kalmamıştır. Özel hekimlik bile sisteme alternatif olmaması için tasfiye edilmektedir.
İSTİSMARA AÇIK
Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) hastanelerin faturaları şişirmesi, istismar için olanaklar mevcuttur. Uygulanan teşvik politikaları ile normal doğum bitmiştir. Çoğu doğum sezaryenle yapılmakta ve doğan bebekler yoğun bakıma yatırılmaktadır. Daha önce tüm doğum döneminde birkaç kere hekime giden gebeler bu yeni dönemde bir çok kere muayene ve tetkik olmakta, pahalı faturalar düzenlenebilmektedir. Diğer hastaların da tedavilerinin tamamı veya bir kısmı yoğun bakım üzerinden fatura edilmektedir. Nedeni yoğun bakım fiyatlarının yüksek olmasıdır.
Sanıldığı ve varsayıldığı gibi, soyut, tamamen bilimsel araştırma ve sonuçlara göre çalışan bir tıp bilimi ve sağlık dizgesi yoktur. Tıp bilimi ve bilimsel esaslara göre çalışan bir hekimlik mesleği de hekimlik işi haline getirilmiştir. Kapitalizmde tıp bilimi de pazarlanacak cihaz, malzeme, ilaç, ürün geliştirmekte, buna uygun hastalık ve tıbbi durumlar belirlenebilmekte, bunların nasıl ve kimlere kullanılacağı tıp kitap ve dergileri, algoritmalar, rehberlere eklenmekte, patent ve fikri mülkiyet yasaları ile bu ürünlerin özellikle geri bıraktırılmış ülke pazarında rakipsiz olması sağlanmakta, performans ve promosyonlarla bunların daha fazla sayıda ve en pahalı olanlarının satışı sağlanmaktadır. Bu sistemde hekim, eczacı vb. mesleklerden serbest veya bağımlı çalışan işgörenlere pazarlama rolü verilmektedir. Bu sistemde koruyucu hekimlik bazı olasılıkları önleme yalanı ile devamlı kontrol, ilaç kullanma ve tetkik yaptırma hekimliğine, aile hekimliği de daha fazla ilaç satışına olanak veren satış büfelerine dönüşmüştür.
Sağlıkta dönüşüm tasarlandığı gibi hasta sayısını arttırmıştır. Buna bağlı olarak ilaç, tıbbi malzeme ve donanım satışları artmıştır. Sağlık harcama kalemlerinin önemli bir kısmı bu tür giderlerdir.
Sistem bu olduğu halde sağlıkta dönüşüm ;
Hekim emeğinin değersizleştirilmesi, Üniversitelerde hoca muayenehanelerinin kapatılması, Muayenehanelerin kapatılarak özel hekimliğin yasaklanması, Hekimlerin performans ücretlerinin erimesi ve azalması, emekliliğe yansımaması, izin ve tatilde ödenmemesi, Üniversitelerde hocaların kaçırılması, tıp eğitiminin bozulması gibi farklı gerekçeler gösterilerek eleştirilmektedir.
Kimileri sağlıkta özelleştirme, hortum ve kirlenmeyi görmek istememe eğilimine girebilmektedir. Kimi hekim ve eczacılar sistemin dışına itilmemek ve sistemden beslenebilmek kaygısıyla antiemperyalist ve özelleştirme karşıtı bir duruş gösteremeyebilmektedir. Dieter Duhm Kapitalizm ve Korku kitabında bu duyguyu çok iyi işler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder