KOVİD-19 SALGINI ÖZEL HASTANELER İÇİN NASIL BİR FIRSATA
DÖNÜŞTÜRÜLDÜ?
Sağlık Bakanlığı 20/03/2020 tarihinde bir genelge
yayınlayarak sanki koronovirüs hastaları daha önce SGK ile sözleşmeli özel ve
resmi sağlık kuruluşlarına (SHS) sanki başvuramazmış gibi Devlet ve Vakıf
Üniversitesi hastaneleri ile tüm özel sağlık kuruluşlarını “pandemi hastanesi”
olarak ilan etmiştir.
4 Nisan 2020 tarihinde SGK da “pandemi” ile ilgili yeni bir
tebliğ yayınlamıştır. https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2020/04/20200404-18.pdf
Bu tebliğ ile Pandemi hastanelerinde koronavirüs tedavisinde
kullanılan tüm işlemler SGK geri ödeme kapsamına alındığı belirtilmiştir.
Üniversite ve Özel SHS’na giden herkes her seferinde ve her
işlem için vezneye gidip para yatırmadan hiçbir işlem yaptıramaz ve herhangi
bir hekimle dahi görüşemez. Pandemi de olsa bu durumu bilen vatandaşların çoğu
özel SHS’na gitmekten çekinmeye başlamıştır. Vatandaş buralara gittiğinde
başına nelerin geleceğini bilmektedir.
Her iki genelge, sanki bu genelgeler yayınlanmadan önce özel
ve üniversite hastanelerinin kovid-19 hastalarına bakmaları yasakmış ve
hastalar bu hastanelere başvuramazmış gibi “bilinen durumu” tekrarlamışlardır.
Sağlıkta dönüşüm ile Sağlık Bakanlığı sağlık hizmeti veren
bir kuruluş olmaktan çıkarılmıştır. Bu bakanlık kendi kafasına göre ve bağımsız
olarak sağlık hizmeti veremez. Dönüşümün
diğer bir özelliği sağlık piyasasının ve hastanelerin özelleştirilmesi ve özel
gibi görünmeyen Üniversite ve Devlet Hastanelerinin de kâr amacı ile çalışan,
hekimlere ve üst bürokratlara kâr payı dağıtan vergi numarası olan bir ticari
işletme haline getirilmesidir. Bu hastaneler özel hastaneler gibi SGK sistemi
içinde çalışır, SGK Sağlık Uygulama Tebliğinde yer alan sağlık hizmetlerini,
ilaç, tıbbi malzeme ve ürünleri serbestçe kullanırlar. Bakanlığın hekim
çalışması üzerinde kısıtlayıcı ve kontrol edici bir iradesi yoktur. Bu
hastaneler mülkiyeti devlette işletmesi Dünya Bankası’nın belirlediği sağlık
piyasasına göre hizmet veren ve bu hizmeti düzenleyen SGK’dadır. SGK kendisi
ile sözleşme imzalayan bütün SHS’nın maddi çıkarlarını koruyan ve bu kuruluşlara
haksız kazanç sağlayan bir kuruluştur. Dünya Bankası tarafından kurgulanan SGK
sistemi aslında Tıp Kartelinin çıkarları için düzenlenmiş bir sağlık piyasası
oluşturmaktadır.
2018 Yılı SGK Özel sağlık Hizmet Sözleşmesi’nin ÖSHS’nin 7.1.
Müracaat ve Kimlik Tespiti İşlemleri ile
ilgili 7.1.1. maddesinde “SHS, doğrudan veya sevk edilmek suretiyle başvuran
hastayı SUT’ta yer alan müracaata ve kimlik tespiti işlemlerine ilişkin
düzenlemeler ile, Kurum mevzuatı doğrultusunda kabul etmek zorundadır. Kabul
edilmeyen hastaya kabul edilmeme gerekçesi SHS yetkilisinin imzasıyla yazılı
olarak bildirilmek zorundadır.” Demektedir. BU GENELGELERDEN ÖNCE DE KOVİD-19
HASTALARI SGK SÖZLEŞMELİ BÜTÜN HASTANELERE ZATEN GİDEBİLMEKTEDİR. Özel SHS’nın
hasta kabul edilmeme gerekçesi acil ve yoğun bakım hastaları dışında hastanın
ilave ücret ödemeyi reddetmesidir. Ki bu ücret SGK geri ödemesinin iki katıdır.
Bu SGK’nın sağlık hizmetinin bedelinin 1/3’ünü karşıladığını gösterir.
2018 Yılı SGK Özel
sağlık Hizmet Sözleşmesi’nin 7.2.2. maddesinde; SHS, hizmetin kalitesi ya da
hizmetlerin erişilebilirliği açısından hiçbir hastaya karşı ayrımcılık yapamaz.
8.1.1. maddesinde; SHS, doğrudan veya sevk edilmek suretiyle başvuran hastayı
Kurum mevzuatına uygun olarak kabul etmek zorundadır. Denilmektedir. Yani hasta
başvuran hastaları reddetme hakkına sahip değildir.
Yoğun bakım ve mekanik ventilasyon gerektiren Kovid-19
hastaları SGK’lı değilse veya SGK ile
sözleşmeli bir SHS’na başvurursa ne olur?: Hiçbir şey olmaz. SGK sözleşmesi
olsun olmasın bütün SHS’ları bu hastaları kabul etmek zorundadır. En azından
kâğıt üzerinde…
SUT’nin 4.3.
maddesi ve başbakanlığın 2008/13 ve 2010/16 genelgeleri uyarınca
Başbakanlığın 2008/13 ve 2010/16 sayılı genelgeleri acil başvuru ve yoğun bakım
hizmetleri ile ilgilidir. 2008/13 sayılı
genelgenin 1 maddesine göre “Acil sağlık hizmeti vermekle yükümlü bulunan
sağlık kuruluşları, acil vakaları hastanın sağlık güvencesi olup olmadığına
veya ödeme gücü bulunup bulunmadığına bakmaksızın kabul edecek ve gerekli tıbbi
müdahaleyi kayıtsız-şartsız ve gecikmeksizin yapacaktır.” Denilmektedir. 7.
Maddede: “Acil olarak sağlık kuruluşuna müracaat eden hastaların acil tıbbi
müdahale ve tedavileri yapılırken hiçbir surette tedavi masraflarının nasıl karşılanacağı
sorgulanmayacaktır.” 9. maddesinde de:
“Herhangi bir sağlık güvencesi olmayan vatandaşlarımızdan ödeme gücü
bulunmayanların acil sağlık hizmeti bedelleri kendilerinden talep
edilmeyecektir.”
Bu genelgelerden anlaşılacağı üzere Türkiye’de mevcut olan
bütün SHS özellikle yoğun bakım tedavisi ve mekanik solunum desteği gerektiren
bütün hastaları kabul etmek ve tedavi etmek zorundadır.
Durum böyle olduğu halde Sağlık Bakanlığı ve Çalışma
Bakanlığı’nın açıklamaları ne anlama gelmektedir?
- Bütün özel hastanelerin ve yoğun bakım
servislerinin covid-19 hastalarına açılması ve pandemi hastanesi olarak
görevlendirilmeleri özel hastanelerin haksız kazanç ve kâr amaçlarına
uygun bir uygulamadır. Bu genelge soyulma korkusu olan vatandaşları özel
hastanelere gitmeleri için cesaretlendirme amacı taşımaktadır. Hastaneler
daha önce gidebildiği gibi bu genelgeler olmasa da istediği zaman zaten
gidebilecektir. Bunu tekrar açıklamanın da bir zararı
yok.
- Bu arada 704 942 kodu ile immün plazma tedarik
ve uygulama kodu ile de 781,615 +62.52 TL KDV dahil=844,14 TL ödeme
imkanı verilmiş olacaktır. Pandemi bakım hizmetleri ile birlikte
ödenebilecek tutar: 1490.35 TL
- WHO'nun 44 bin hastaya dayandırdığı araştırma
verilere göre virüsün bulaştığı kişilerin:
%81'i hafif
atlatıyor
%14'ü ciddi
geçiriyor
%5'i ağır
hastalanıyor.
- % 5’inde yoğun bakım tedavisi gerektiriyor. Ancak kritik seviyede olan hastalarda oksijen desteği, CPAP, BPAP ve mekanik ventilasyon gerekebilir. ww.bbc.com/turkce/haberler-dunya-51177538 ve
- Bu bilgileri SGK’nın sağlık hizmeti satın alım
ve ödeme sistemi açısından incelediğimizde şunlar ortaya çıkar: SGK hizmet
aldığı hastanelerden beyana göre hizmet almaktadır. SHS sunduğu veya
sunduğunu göstermek istediği hizmete veya tahsil etmek istediği paraya
göre hizmet evrakı düzenler ve bunu aylık dönemler halinde kurumun MEDULA
sistemine yükler. Sistem bu evrak tutarının % 5’ini SHS’nın yaptığı
açıklama (düzenlediği teşhis ve tedavi senaryosuna göre) sözüm ona inceler.
Ciddi bir hak ediş denetimi yapılıyormuş izlenimi vermek için % 5 evrak üzerinde sözde bir hak ediş
denetimi yapılır ve neticede beyan edilen tutar SHS’na ödenir.
- Bu durumda özel hastaneler ne yapacaktır?
Sürekli yapılan TV yayınları ile herkes kendisini bir kovid 19- hastası
olarak görmekte ve kendisine mekanik ventilasyon (solunum cihazı) uygulanması
gerekeceğini düşünmektedir. Herkes
kendisinde hastalık bulunup bulunmadığını öğrenmek için test yapmak ve
bunun için ne gerekiyorsa ödemek istemektedir.
- Özel SHS hiçbir hastalık şüphesi ve kliniği
olmayan, tedavi ve karantina gerektirmeyen herkesi mekanik ventilasyon ve immün
plazma kullanılması gereken yoğun bakım tedavisi covid-19 hastası gibi
gösterip bu kişilerin her biri için günlük 1490.35 TL hizmet evrakı
düzenleyebileceklerdir. Bu işten vezneye gidip 100-200 TL para yatırmadan
yüzünüze bakmayan üniversite hocaları da ciddi para kazanacaklardır.
- Korono virüs enfeksiyonunun şu an itibarı ile
AŞISI yok; virüs tedavisinde etkili veya yararlı bir İLAÇ tedavisi yok.
Eğer solunum sorunu olursa maske ile veya mekanik ventilatörler (daha çok
mekanik ventilatör olmayan CPAP ve BPAP cihazları) ile solunum desteği
yapılabilir. Evde kal siyaseti ile hasta sayısı ve kazancı azalan
SHS’na bu uygulama bir can simidi olarak uzatılmıştır. SGK daha önce
de yoğun bakım tedavilerini ödüyordu. Yoğun bakım diye hizmet evrakı
düzenlenen kişilerin çoğu yoğun bakım gerektiren hastalar da değildi. 510
021 kodlu bir pandemi bakım hizmeti kodu eklenmiştir. Bu hizmeti alacak
olan kişilerde “pandemi olup
olmadığına bakılmaksızın” açıklaması yapılmıştır. Bu ne anlama gelir:
Özel SHS önüne gelen hastayı korona pandemisi hastası diyerek yatırabilecek
veya yatmış ve tedavi görmüş gibi gösterebilecektir. İlaç ve tedavi
yöntemi olmadığı için gerçekten mekanik ventilatör gerektiren hastaların tedavi
maliyeti de sanıldığının aksine çok düşüktür.
- Bu ne anlama geliyor: Kendisine istediği hastayı kovid-19
hastası olarak belirleme yetkisi verilen ÖSH gerçekten kovid-19 hastası
olmayan birçok kişiyi kovid-19 hastası gibi gösterebilecektir. Bu nedenle
bildirilen hasta sayısı gerçekten hasta olan kişilerden fazla olacaktır.
SGK tarafından bu hastalara yapılan ödeme ciddi olarak arttırıldığı için
SHS’ları başka nedenle yatan ve yoğun bakım gerektiren hastaları bile kovid-19
hastası gibi gösterebileceklerdir. Bu hizmet evrakları kimse tarafından
görülemeyeceği ve incelenemeyeceği için sistemi bilmeyen kişilerin bunları
incelemesi ve görmesi mümkün değildir.
- Türkiye’de uygulanan sağlık sistemini, SGK
sağlık hizmeti satın alım ve geri ödeme sistemini, özel sağlık
sigortalarının ne gibi işlerle uğraştığını ve neleri ödediğini bilmediği
açıktır. Keza bu yazıyı yazanlar özelleştirmenin ne olduğunu, Sağlıkta
Dönüşüm ile nasıl bir sistem getirildiğini; sağlık ve sigortacılık sisteminin kamucu
anlayışla (yani tıbbi mal, ürün ve hizmetlerden kâr edilmesinin
amaçlanmadığı bir sistem) nasıl verileceğin bilmediği anlaşılmaktadır.
§ Sağlık Bakanlığı tarafından bazı SHS’nın
pandemi hastanesi olarak atanması ve Çalışma Bakanlığı’nın (SGK’nın) koronavirüs
tedavisinde kullanılan tüm işlemleri SGK geri ödeme kapsamına alındığı belirtmesi
bazı basın ve TV’lerde kamuculuk ve kamucu uygulamalar olarak da
adlandırılmaktadır. SGK sağlık hizmeti satın alım ve geri ödeme
sistemini, özel SHS’larının ve sağlık sigortalarının ne gibi işlerle
uğraştığını ve neleri ödediğini bilmeyen kişilerin bu yorumları yapması SGK merkezli sağlık sisteminin kamucu bir
hizmet gibi gösterilmesi ve en azından vatandaşın aldatılması anlamına
gelmektedir.
- SONUÇ: DTÖ’ne verilen taahhütler ve Dünya Bankası tarafından uygulanan ve sürdürülen bu proje için alınan krediler ve banka ile yapılan anlaşmalar göz önüne alındığında kamucu bir sistem oluşturmanın ne kadar zor olduğu görülecektir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra bile kapitülasyon borçlarını ödemek zorunda kalmıştır. Türkiye’de mevcut sisteme yani Sağlıkta Dönüşüm’e karşı olan bir siyasi hareket ve parti olmadığı, aldıkları performans komisyonları (kâr payları) gereğince sistem tarafından satın alınan sağlık çalışanları ve hekimlerin de buna karşı çıkması beklenemez.
- Sağlık ve sigortacılık sisteminde kamuculuğu savunanların özellikle Sağlıkta Dönüşüm’ün ne olduğunu anlaması ve uygulanan sistemi ortadan kaldıracak kamucu siyasetleri geliştirmesi ve araştırması gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder