10 beyin cerrahı gözaltında

10 beyin cerrahı gözaltında


6 Mayıs 2009 08:55


Cerrahlara 30 milyon liralık yolsuzluk suçlaması!ERDAL KILINÇ İstanbul

güncellenme zamanı 6.5.2009

Gözaltına alınan doktorlar arasında bulunan Opr. Dr. Ahmet Çadırcı’nın 29 Mart yerel seçimlerinde MHP’den İstanbul Bahçelievler Belediye Başkanlığı için aday olduğu öğrenildi.

İddiaya göre, medikal şirketlerin isteği doğrultusunda hem pahalı hem de gerekenden çok ilaç ve tıbbi malzeme aldıran doktorlara komisyon verildi. Malzemenin fazlası da kullanılmış gibi gösterilip şirkete iade edildi

Ameliyatlarda kullanılan tıbbi malzemeler üzerinden devleti 30 milyon lira zarara uğrattıkları iddia edilen 10’u beyin cerrahı 15 doktorun da aralarında bulunduğu 35 kişi gözaltına alındı.

Sağlık Bakanlığı ve İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’ne, bazı medikal şirketlerin, kamu ve özel hastanelerde görevli doktorlarla birlikte ameliyatlarda kullanılan ilaç ve malzemeler üzerinden yolsuzluk yaptıkları yönünde ihbarlar yapıldı. Bakanlık ve Sağlık Müdürlüğü, iddialarla ilgili müfettiş görevlendirdi. Müfettişlerin hazırladığı rapor doğrultusunda Sağlık Bakanlığı, Üsküdar Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

Savcılık, iddiaların araştırılması için Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne talimat verdi. Ekipler, 1 yıl önce raporda adı geçen doktor ve medikal şirket sahiplerini fiziki takibe alırken telefonlarını da dinledi.

Büyük vurgun

Polisin yaptığı tespitlere göre, 7 medikal şirket, Sosyal Güvenlik Kurumu’nda(SGK) bir müdürle rüşvet karşılığı anlaştı. Ardından 7 medikal şirketin yetkilileri, bazı kamu ve özel hastanedeki ameliyatlara giren doktorlarla temasa geçti. Doktorlar, medikal şirketlerin isteği doğrultusunda benzer özellik taşıyan tıbbi malzemelerden pahalı olanları ameliyatlarda kullandı. Karşılığında da doktorlara komisyon verildi. Ayrıca doktorlar, anlaştıkları medikal şirketlerden, ameliyatlarda kullanılması gerekenden çok fazla malzeme aldırdı. İddiaya göre, bu tıbbi malzemeler de kullanılmış gibi gösterilip medikal şirketlere geri verildi. Şirketler de aynı malzemeyi tekrar sattı. Devletin bu yöntemle 30 milyon lira zarara uğratıldığı hesaplandı.

Cumhuriyet Savcılığı’nın talimatı üzerine polis dün sabah saatlerinde operasyon başlattı. 30 adrese eş zamanlı baskın yapıldı. Kamu ve özel hastanede görevli 10’u beyin cerrahı 15 doktor, 7 medikal şirket sahibi, SGK’da görevli bir müdür ve hastanelerde görevli hemşirelerin de aralarında bulunduğu 35 kişi gözaltına alındı.

‘Örgüt kurma’ suçlaması

Gözaltına alınan 10’u beyin cerrahı 15 doktorun, fizik ve ilaç tedavisiyle iyileşebilecek hastaları ameliyat ettiği öne sürüldü. Cerrahlar Opr. Dr. Ahmet Çadırcı, Doç. Dr. Erol Taşdemiroğlu ve Nöroşirürji Uzmanı Doç. Dr. Murat Taşkın’ın da aralarında bulunduğu 10’u beyin cerrahı 15 doktor ile birlikte gözaltındaki 35 kişi, “Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, örgüt üyesi olmak, nitelikli dolandırıcılık, kamu kurumunu zarara uğratmak, rüşvet” suçlamalarıyla sorgulanıyorlar.

http://www.memurlar.net/haber/138767/

İstanbul'da dev ilaç operasyonu 5 Mayıs 2009

5 Mayıs 2009
İstanbul'da dev ilaç operasyonu
 
İstanbul'da düzenlenen ilaç yolsuzluğu operasyonunda aralarında doktorların da bulunduğu yaklaşık 30 kişi gözaltına alındı.

Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince, vatandaşların sağlık karnelerine kullanmayacakları pahalı ilaçları yazarak SGK'dan paralarını alan, daha sonra bunları farklı yöntemlerle tekrar piyasaya sürerek yolsuzluk yaptığı belirtilen bir suç örgütüne yönelik İstanbul'un 7 ayrı ilçesinde operasyon gerçekleştirildi.

Operasyonlarda, aralarında kamu hastaneleri ve özel hastanelerde görevli doktorların da bulunduğu yaklaşık 30 kişi gözaltına alındı. Operasyonların sürdüğü, gözaltı sayısının artabileceği bildirildi. 

A.A. 
http://www.gercekgundem.com/?p=189580#

Doktorlara 'Yabancı Gelin' ikram edildi

Doktorlara 'Yabancı Gelin' ikram edildi


Alemler için kullanılan eve yapılan baskında Star TV'nin yarışmasına katılan Maria Krapivina gözaltına alındı

16.05.2009 10:38
İstanbul’da bazı medikal şirket sahiplerinin lüks evler kiralayarak, hastalarına kendi pahalı medikal aletlerinden aldıran doktorlara ödül olarak yabancı kadın sunduğu belirlendi. Beşiktaş’ta alemler için kullanıldığı belirtilen eve yapılan baskında, Star TV’nin “Yabancı Gelin” programına katılan Rus yarışmacı Maria Krapivina gözaltına alındı.

Nihat ULUDAĞ - Salih AYDIN / İSTANBUL /AHT

BAZI medikal şirketlerin kendi ürünlerinin satışını artırmak için doktorlarla anlaştığı
iddiaları üzerine Mali polisin düzenlediği “Altın Omurga” operasyonunda, aralarında doktor, medikal şirketi sahibi ve SGK uzmanlarının da bulunduğu 27 kişi gözaltına alındı. Bazı şirket sahiplerinin, lüks evler kiralayarak, hastalarına kendi pahalı medikal aletlerinden aldıran doktorlara yabancı kadın servisi yaptıklarını belirlendi.

EVDEN RUS GELİN ÇIKTI

Mali Polis, doktorların alem yapması için Beşiktaş’ta kiralanan bir evin adresini
belirledi. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi karşısındaki eve baskın yapıldı. Bir süre önce Star TV’nin “Yabancı Gelin” programına katılan Rus güzel Maria Krapivina evde yakalandı. Gözaltına alınan Krapivina polise, “Benim şebekeyle bir ilgim
yok. Bu evde de misafir olarak kalıyordum” dedi.

109 MARİA

Polisteki ifadesinin ardından serbest bırakılan Maria Krapivina, “Yabancı Gelin” yarışmasına “109 Maria” koduyla katılmıştı. 24 yaşındaki Rus güzel, asıl mesleği bilgisayar mühendisliği yerine modellik yaptığını belirtmişti.

SERBEST KALDILAR

Soruşturmanın ardından Üsküdar Adliyesi’ne sevk edilen 27 zanlı savcılık tarafından tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi. Ancak mahkeme zanlıları tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı.

‘Evlilik hassas konu’

109 Maria “Yabancı Gelin” programı tanıtım bilgilerinde “Evlilik çok hassas ve önemli bir konu. Hayatım boyunca yalnızca bir kere evlenmek istiyorum” demişti.
Seveceği erkeğin fiziksel özelliklerini koyu renk göz, esmer ten ve uzun boy olarak
tanımlayan Maria, kendisine sürprizler yapılmasından hoşlandığını, Türkçe öğrenmeyi çok istediğini ifade etmişti.

YORUMLAR

Misafir 18.05.2009 12:16
yarışmacılardan biri evlenseydi belki bu hale düşmezdi neyse bunla geçmiş olsun
Misafir 17.05.2009 08:50
bu programa bir kere baktım az daha kusacaktım
Misafir 17.05.2009 07:42
bu doktorlar hipokrat yeminini tek ayak üstünde yapmış.
Misafir 17.05.2009 02:34
hipokratın kemikleri sızlıyor
Misafir 16.05.2009 23:40
çarşı bu olaya karşı
Misafir 16.05.2009 21:58
şampiyon sivasspor
hakkaanfb 16.05.2009 21:28
marianın işleri acılmıs desene.. yabancı gelin de ii prim yaptı:):)
Misafir 16.05.2009 21:06
manisa şampiyon
Misafir 16.05.2009 19:41
yabancı geline doktor tedavisi
Misafir 16.05.2009 19:31
beşiktaş kesin şampiyon bu sene
Misafir 16.05.2009 19:30
bence beşiktaş şampiyon olur
Misafir 16.05.2009 19:12
promosyonda son nokta. zaten ilac ureticleri-ecza depolari ve doktorlar arasinda sıkı bir iliski vardi tanitilan ilaclari yazma konusunda. hersey ticaret olmus insan sagligini kim dusunur ettiginiz yemin nereye gidiyor. ye ic keyfine bak.
Misafir 16.05.2009 18:58
14:34 mimar evin yıkılmasından sorumlu değildir. mühendisin suçudur tamamen. öğrende sonra ahkam kes.
Misafir 16.05.2009 18:44
şaşırmadık.
Misafir 16.05.2009 17:57
maria hakikaten doğal bir felaketsin, bakmaya doyamadım sana. değil medikal alet senin için hastane satın alırım canım benim
Misafir 16.05.2009 17:40
beni teget gecti
Misafir 16.05.2009 17:39
bu kızı ben çok begenmiştim ya
Misafir 16.05.2009 17:38
rütük başbanı butür programları kaldırmalı film izleyemez olduk yahu insanları çıkarıyorlar rewncide ediyorlar butür kişiler topluma nasıl örnek olabilirki..
Misafir 16.05.2009 17:38
ya ne kadar doktor düşmanı var memlekette. siz de üniversite sınavında çalışsaydınız da bu kadar ağlanmasaydınız.
Misafir 16.05.2009 17:36
bende evlenme teklif edecektim vallahi iyi oldu ogrendigim.....!!!
Misafir 16.05.2009 17:31
şu saçma sapan seviyesiiizz programlario izleyenler kendilerini nasil hissediyor acaba ..yapmayin bunu ya..bu kadar işte bu seviyede hersey kültür yozlasmasinda..'
Misafir 16.05.2009 16:18
yabanci gelniniz hayirli olsun
Misafir 16.05.2009 15:37
türkiyenin en rüşfetçi kesimi doktorlar ilaç firmalarından
Misafir 16.05.2009 14:34
bazı hekimler anjio yapılıyor anjio temiz çıksın 1 sene sonra benzer şikayetle git tekrar anjio yapacağız diyor.anjio kataterlerinden büyük vurgun daha önce neşter operasyonuyla ortaya çıktı.bu arada 14.09 da yazan arkadaşım her mesleğin iyisi kötüsü var.mimar terörü yokmu depremde yıkılan evler ne,öğretmen terörü yokmu özel ders vermek için sınıfta bırakanlar,usta terörü yokmu işi yarım yapıp bozsun birdaha para alayım diyenler siyasetçi terörü yokmu benim memurum işini bilir diyenler,gümrükçü polis,asker... dediğim gibi her mesleğin iyisi kötüsü var genelleme yapma kompleksin ortaya çıkıyo
Misafir 16.05.2009 14:17
haberin en önemli kısmı doktorların milleti kandırması
Misafir 16.05.2009 14:14
aferim maria. doğru olanı yapmış. madem güzelliğin var onu da kullan zengin ol. zengin olmazsan değerin olmaz.
Misafir 16.05.2009 14:09
arkadaşlar bu ülkede doktor terörü var,hükümet sadece doktorlara çeki düzen veremedi..dediğim dedik çaldığım düdük diyorlar..akıllanmıyorlar
Misafir 16.05.2009 14:09
su dizi ve programlara ikide bir laf soyleyip duran kisiler.eliniz armut mu topluyor.basarsin televizyonun dugmesine kapatirsin.gunde mal gibi 6 saat televizyon izlmekten baska sosyal faaliyeti olmayan insanlara müstehak.
Misafir 16.05.2009 13:58
bizim ülkemizde mağdurlar 2 kişinin eline düşürler doktor ve avukat ikiside insanları sonuna kadar sömürür. yaşadım biliyorum...
Misafir 16.05.2009 13:54
beni türk doktorlarina emanet edin ......
Misafir 16.05.2009 13:24
bütün parayi da devlet veriyor bunu da unutmayin yani devletin parasi ruslara gidiyor
Misafir 16.05.2009 12:46
saygın doktorlara dokunulmasın. gariban hademeleri alın içeri
Misafir 16.05.2009 12:01
ilaç ve mediakal firmalarin eğitim hizmetleri adi altinda fonlari vardir. bu fonda rahatlikla doktora eczaciya destek olunur.tabii adil olmak şartiyla
Misafir 16.05.2009 11:55
ben bir medikal firmada çalışıyorum ve burdan ihbar ediyorym piyasadaki doktorların çpk büyük kısmı heleki ortopedistler cebine bişe girmeden hiç bir şey yapmıyorlar. çoğu doktorun muaynehanesini firmalar tutuyor dayayaıp döşüyor kirasını veriyor. altındaki arabadan yazın tatilinden hatta kolundaki kadına kadr herşeyi ilaç ve medikal firmalar karşılıyor. bu iş yüzünden yakında kan dökülecek. bu dediğimi unutmayın.
Misafir 16.05.2009 11:52
bazı zamanlarda gider, bir taş ustası bulur seyrederim. adam belki yüz kere vurur taşa. ama değil kırmak, küçücük bir çatlak bile oluşturamaz. sonra birden, yüz birinci vuruşta taş ikiye ayrılıverir. işte o zaman anlarım ki; taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan öncekilerdir. ( jacob riis) işte hiçbirşey birden bire olmaz mutlaka geçmişi vardır uyumayalım
Misafir 16.05.2009 11:45
bu programların amacı zaten belli türk aile yapısını bozmak. aile olarak televizyon izlemeyi ortadan kaldırmak haber programları dışında hangi diziyi çoçuklarınızla beraber seyredebilirsiniz bir bakın bakalım dizilerde ne kadar ahlak dışı ilişki varsa özendirmek için senaristler ellerinden geleni yapıyor sanki yazarken kendileri yaşıyor gibimi düşünüyorlar acaba
Misafir 16.05.2009 11:45
bu programların amacı zaten belli türk aile yapısını bozmak. aile olarak televizyon izlemeyi ortadan kaldırmak haber programları dışında hangi diziyi çoçuklarınızla beraber seyredebilirsiniz bir bakın bakalım dizilerde ne kadar ahlak dışı ilişki varsa özendirmek için senaristler ellerinden geleni yapıyor sanki yazarken kendileri yaşıyor gibimi düşünüyorlar acaba
Misafir 16.05.2009 11:40
merak etmesinler bu işleri yaparken kendilerine aşık olacak iyi durumlu bir türk erkeği kendisini eş olarak seçecektir zaten.
Misafir 16.05.2009 11:37
günaydın türkiye.....
Misafir 16.05.2009 11:36
yapan medikal şirket sahibini,ortaklıklarını,bu aileye mensup tüm şahısların böyle bir işe; yani adamın şirketi kapatıldıktan sonra farklı bir nbiçimde ortaya çıkması nı engelleyecek düzenleme ağır para cezası ve hapis , ilgili işe bulaşan doktorların meslekten menedilmesi ve deşifresi bu gibi rantçılara en büyük ceza olur ve yapacaklarada gözdağı verir.
Misafir 16.05.2009 11:36
antalya ve bodrumda 7 - 5 yıldızlı otellerde yapılan kongreleri ilaç ve medikal firmalar yapıyor sponsor oluyor sudan ucuz fiyata ve kimileri bedeva gidiyor doktorların niye..
Misafir 16.05.2009 11:23
esas o şahsı o yarışmaya yerşleştiren ve ondan para kazanan kişileri bulup gözaltına almak lazım. kız piyon
BURSASPOR 16.05.2009 11:21
haydi kasımpaşa kalbimiz seninle izmire geçit yok teksas...
BURSASPOR 16.05.2009 11:21
haydi kasımpaşa kalbimiz seninle izmire geçit yok teksas...
Misafir 16.05.2009 11:19
böyle kanallar mahfetti türk kültürünü bide herkese bir vatanseverlik ögretirlerki sormayın
Misafir 16.05.2009 11:11
o yarışmada evlenen oldu mu esas o yarışmayı yapanları göz altına almalı.ülkeye neler sunduklarına bi bakın
Misafir 16.05.2009 11:09
devlet garıbanın saglık faturaları yukseldı dıyecegıne medıkal ve ılac fırmalarında donen dolaplara bı el atsın bakalım nasıl saglık sektoru duze cıkıyor her recetede gereksız bı suru agrı kesıcı,bas agrısasına mıde hapı yazan doktorlar,daha neller neler hedıye edılen tv,cep telefonları,tatıllelr bunlar bızm cebımızdenden gidiyor.
Misafir 16.05.2009 11:06
çok değerli doktorlar var
Misafir 16.05.2009 11:00
ayıptır ya böle insanlarla program yapıp türk halkına izlettiriyorsunuz sonra türkiyenin haline bak aldatma,ihanet,cinayet,şiddet... batırdınız türkiyeyi
Misafir 16.05.2009 10:59
benim bir cift sozum doktorlara ve avukatlara toplum icerisinde saygınlıgı ve itibarı hızlı bir sekilde kaybediyorsunuz
Misafir 16.05.2009 10:56
yaa allahtan birini ben alacaktım iyiki almamışım.
Misafir 16.05.2009 10:56
medikal şirketlerin ve bu şirketlerden pahalı malzeme alımı yapan doktorların takibe alınması gerekiyor bu şirketler gayri resmi kadın ticaretiyle uğraşıyorlar ve kadın satıyorlar bunu emniyet biliyor bu insanların deşifre edilmesi gerekiyor.
Misafir 16.05.2009 10:53
:))) 109 maria görüşme odasina

http://www.haberturk.com/haber.asp?id=147109&cat=200&dt=2009/05/16

Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS)

mai ve küreselleşme karşıtı çalışma grubu
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)
Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS)
TÜRKİYE VE GATS
T.C. Hazine Müsteşarlığı http://www.teasury.gov.tr web sitesinden alınmıştır.

Ülkemizin Taahhüt Listesi;
Taahhüt ve derogasyon listelerinin hazırlanmasına ilişkin ulusal çalışmalar ve ikili müzakereler 4-5 yıllık bir zaman diliminde gerçekleştirilebilmiştir. Bu süreçte, sağlıktan ulaştırmaya, eğitimden mesleki hizmetlere kadar tüm hizmet dalları için Hazine Müsteşarlığı Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü koordinasyonunda yetkili kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili meslek odalarının katkılarıyla ülkemizin taahhüt ve derogasyon listeleri hazırlanarak DTÖ Sekretaryasına sunulmuştur.
Listelerin düzenlenmesi sırasında, listelenmesi söz konusu sektörlerden bir veya birkaçına ilişkin ulusal mevzuat ya yok ise veya bunların varlığına rağmen sektör yabancıların pazara girişine açılmak istenmiyorsa, ilgili mode’un karşısına "Unbound" yazılması; hiçbir kısıtlama yok ise "None" yazılması gerekmektedir. Bunların dışında, pazara girişin bir takım şartlara bağlı olması halinde bu şartların listelenmesi gerekmektedir. Hizmet sunum şekillerinden (4 lü mode modeli) en az ikisini liberalizasyona açılması, aksi halde o sektörün listelenmemesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, 1,2 ve 3 üncü Mode’larda “Unbound” yazarak, 4 üncü Mode’da bir açılım yapılmasının bir yararı bulunmamaktadır.
Türkiye’nin GATS kapsamında sunmuş olduğu hizmetler taahhüt listesinin başında Genel Taahhütler yer almaktadır. Genel Taahhütlerin pazara giriş koşulları bölümünde, söz konusu taahhütlerin listedeki bütün dallar için geçerli olduğu belirtilmekte ve pazara giriş için gerekli koşullar ortaya konmaktadır. Ayrıca, hizmet ticaretine ilişkin olarak hangi gerçek kişilerin ülkeye girişi ve geçici süre kalışının serbest olduğu da yine Genel Taahhütler bağlamında yer almıştır. Türkiye’nin taahhüt listesi dört sütundan oluşmaktadır. İlk sütunda, üstlenilen taahhütlerin hangi sektör ve alt sektörlere ait olduğu yer almakta, ikinci sütunda pazara giriş kısıtlamaları verilmekte, üçüncü sütunda milli muamele koşulları sıralanmakta, birkaç sektör için açılmış bulunan dördüncü sütunda ise ek taahhütler yer almaktadır.
Türkiye, aşağıda sayılan hizmet sektörlerinde taahhütte bulunmuştur:
1-Mesleki Hizmetler
a-Uzmanlık gerektiren hizmetlerb-Bilgisayar ve ilgili hizmetlerc-Diğer mesleki hizmetler
2-Haberleşme Hizmetleri
a-Posta hizmetlerib-Kurye hizmetleric-Telekomünikasyon hizmetleri
3-Müteahhitlik ve İlgili Mühendislik-Mimarlık Hizmetleri
4-Eğitim Hizmetleri
a-İlk,orta ve diğer öğretim hizmetleri b-Yüksek öğretim hizmetleri
5-Çevre Hizmetleri
a-Kanalizasyon hizmetlerib-Çöplerin kaldırılması hizmetleric-Sağlık-Çevre ve benzeri hizmetler
6-Mali Hizmetler
a-Sigortacılık ve sigortacılık ile ilgili hizmetler b-Bankacılık ve diğer mali hizmetler
7-Sağlık İle İlgili ve Sosyal Hizmetler
a-Hastahane hizmetleri
8-Turizm ve Seyahat İle İlgili Hizmetler
a-Oteller ve lokantalarb-Seyahat acentaları ve tur operatörü hizmetleri
9-Ulaştırma Hizmetleri
a-Deniz taşımacılığı hizmetlerib-Hava taşımacılığı hizmetleric-Demiryolu taşımacılığı hizmetlerid-Kara taşımacılığı hizmetleri
Türkiye’nin GATS kapsamında sunduğu hizmetler taahhüt listesi, gelişmekte olan ülkeler tarafından sunulan tekliflerin en kapsamlısı ve en ilerilerinden biri olup, bazı gelişmiş ülke teklifleri ile boy ölçüşecek niteliktedir.
Türkiye’nin özel taahhütleri GATS’ın sektörel sınıflandırma listesinde yer alan 155 hizmet faaliyetinden 72’sine tekabül etmektedir. Listelenmeyen hizmetler için bir inceleme yapıldığında; mesleki hizmetlerde bazı hizmet dallarının Türk vatandaşlığına bırakılması nedeniyle (doktorluk, diş hekimliği, veterinerlik, hemşirelik gibi) taahhütte bulunulmadığı, bazı sektörlerde ise (Araştırma Geliştirme Hizmetleri, Gayrimenkul Kiralama Hizmetleri, Dağıtım Hizmetleri gibi) genel olarak bu hizmetlere ilişkin, özel olarak da yabancıların bu pazara girişini düzenlemeye yönelik mevzuatın bulunmaması nedeniyle taahhütte bulunulmadığı, iç su taşımacılığının kabotaj nedeniyle yabancılara kapalı olması ve uzay taşımacılığı gibi sektörlerde de ülkemizde uygulama alanı bulunmadığından taahhütte bulunulmadığı görülecektir. Buna mukabil Türkiye’nin özel taahhütler listesindeki kapsama oranı yaklaşık % 46.6 olup, gelişmekte olan ülkeler ortalamasının (% 18) hayli üzerinde olan bu oran söz konusu ülkeler grubu içerisinde en yüksek oranlardan birisini oluşturmaktadır. Hiç kuşkusuz, bu olgu 72 hizmet alt sektörünün tam anlamıyla liberalizasyona açılması anlamına gelmemektedir. Pazara girişe ilişkin sınırlama ve koşullarla, ulusal muameleye ilişkin koşul ve nitelikler liberalizasyonun da sınırlarını çizmektedir. Esasen GATS’ın amacı nihai olarak tüm hizmet sektörlerinde tam liberalizasyonu sağlamak ise de, kısa vadede hizmetlerin liberalizasyonundan ziyade ülkelerin mevcut durumlarının ortaya çıkarılması, mevcut durumun gelecekte daha kısıtlayıcı unsurlar içermeyeceğinin tüm üyelere listeler yoluyla deklare edilmesidir. Bu açıdan bakıldığında, başlangıç noktası olarak ülkemizin taahhüt listesinin oldukça gelişmiş olarak nitelendirilmesi mümkündür.
Ülkemizin Derogasyon Listesi
Türkiye’nin derogasyon listesinde, ikili anlaşmalarla sağlanan ve üçüncü bir ülkeye uygulanmaması sonucunu doğuran hususlar listelenmiştir. Bunlardan bazılarını örneklemek gerekirse; Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmalarında listede belirtilen ülkelerle ülkemiz arasında ekonomik işbirliği anlamında yatırımların teşvik edilmesine ilişkin ülke koşuluna uygun düzenlemeler bulunmakta ve ödemeler dengesindeki zorluklar nedeniyle gerçekleştirilemeyen transferlere kur riski garantisi verilmektedir.
İkili anlaşmalarla bir diğer ülkeye sağlanan avantajların ve ayrımcı muamelenin listelenmesinin yanında, mevzuatlarda yer alan mütekabiliyet içeren maddelerin de listelenmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, Türkiye’nin derogasyon listesinde, mesleki hizmetler, telekomünikasyon, ulaştırma ve bankacılık sektörleriyle ilgili mütekabiliyet maddeleri listelenmiş bulunmaktadır.
Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS) nın Ekinde yer alan ve özelliği olan bazı sektörlerde alınan Karar’lar çerçevesinde ülkemizin durumu;
1. GERÇEK KİŞİLERİN DOLAŞIMI
Bu müzakere grubu, Marakeş’de Bakanların almış olduğu karar gereği müzakerelerini 30.6.1995 tarihine kadar tamamlamak üzere kurulmuştur.
Hizmetin sunumuna imkan verecek gerçek kişilerin dolaşımına ilişkin (Mode 4) yapılan müzakerelerde ana temayı; özellikle GYÜ’lerin taahhüt listelerindeki “Horizontal Measures” bölümünde iyileştirme yapılması, bu bölümde taahhüt üstlenmemiş ülkelerin de açılım yapmalarına yönelik çalışmaların yapılması oluşturmuştur.
Marakeş’e giderken ülkemizin, resmi belge olarak yayınlanan taahhüt listesinde kişilerin dolaşımına ilişkin Mode 4’de yapılan açılımın gelişmiş ülkelerin seviyesinde bulunması nedeniyle müzakere sürecinde ülkemiz tarafından ayrıca bir iyileştirme yapılmamıştır.
Taahhüt listemizin “Horizontal” bölümünde; a) İdari ve Teknik Personel’e (Yabancı bir hizmet üreticisinin şubesinde, bağlı şirketinde veya temsilciliğinde istihdam edeceği idareci, yönetici ve uzman kişilere Yabancı Sermaye Mevzuatı çerçevesinde 2 yıl geçerli çalışma izni verilmektedir. Bu izni müteakip İçişleri Bakanlığınca 2 yıl süreli oturma izni verilmektedir. Bu izin çalışma izninin yenilenmesine paralel olarak uzatılmaktadır.) b) Hizmet Satıcıları’na (Türkiye’de iş toplantılarına, hizmet satışı için görüşmeler de dahil olmak üzere iş sözleşmelerine katılmak ve hizmet satmak için sözleşmeler yapmak ve benzer faaliyetler için 30 günden fazla ülkede kalmamak üzere gelen gerçek kişiler) ilişkin mevzuatımız yansıtılmıştır. Bu kapsamın dışında kalan ve istisnai özellikler arzeden gerçek kişilerin hareketliliği ise taahhüt listemizde ilgili sektörlerin Mode 4’ünde ayrıca belirtilmiştir.
Gerçek kişilerin dolaşımına ilişkin müzakereler 28 Temmuz 1995 tarihinde sonuçlandırılarak Üçüncü Protokole bağlanmıştır.
Marakeş’de imzalanan Nihai Senet’in ekinde yer alan ülkemiz taahhütlerinde herhangi bir değişiklik yapılmadığından Türkiye tarafından Üçüncü Protokol’ün imzalamasına gerek duyulmamıştır. Bilindiği üzere, devam eden müzakere süreçleri içerisinde ülke tekliflerinde herhangi bir iyileştirme yapıldığı zaman, orijinal ülke teklifi değiştiğinden, Nihai Senet’ten sapma yapılmış sayılmakta, dolayısıyla ülkenin yeni pozisyonunun resmileştirilmesi, ilgili Protokol’e bağlı ve buna ek olan yeni listenin resmi belge olarak yayımlanması ile sağlanmaktadır.
2. MALİ HİZMETLER
Marakeş’de Nihai Senet’in imzalanması aşamasında, mali hizmetler alanında ülkemizin üstlenmiş olduğu taahhütler son derece kapsamlı tutulmuştur. Aynı zamanda aktif bir OECD üyesi olan ülkemizin mali sektördeki gelişmişlik ve rekabet edebilme düzeyi DTÖ bünyesindeki müzakereler sırasında da kendini hissettirmiştir.
Mali hizmet müzakerelerinin ilk aşaması 28 Temmuz 1995 tamamlanmış olup, hazırlanan İkinci Protokol üye ülkelerin imzasına açılmıştır. Ülkemiz İkinci Protokol’ü 26 Mayıs 1996 tarihinde imzalamıştır. İkinci Protokol’e göre 1 Kasım 1997 tarihine kadar DTÖ üyesi ülkelerin, mali hizmetlerdeki tekliflerini geliştirebilmek için gayriresmi görüşmeler yapmaları ve 1 Kasım 1997 de başlayan ve 60 gün süren resmi görüşme sürecinde ikili müzakereler gerçekleştirmeleri öngörülmüştür.
Bu müzakere sürecinde, ABD ve AB ülkemizden Bankalar Kanunumuzda mütekabiliyet içeren ve MFN Derogasyon Listemizde yer alan hükmün kaldırılmasını ve mali hizmetler taahhüt listemizin MFN temelinde verilmesini talep etmişlerdir. Bir önceki taahhütlerimizde olduğu gibi yeni taahhütlerimiz de MFN temelinde verilmiş olmakla birlikte, MFN Derogasyon Listemizde yer alan ve bugün de korunan tek yasal müeyyide anılan mütekabiliyet maddesidir. Her ne kadar pozitif mütekabiliyet içermesi nedeniyle rahatsız edici bir hukuki düzenleme değilse de bu hükmün Derogasyon Listesinden çıkarılması Bankalar Kanununda yapılacak değişiklikle mümkün olabilecektir.
Sonuç olarak, Mali Hizmetlerle ilgili müzakere süreci 31 Aralık 1997 tarihinde tamamlanmış, ülke teklifleri Beşinci Protokol’e bağlanmış ve Türkiye bu Protokol’ü 22 Eylül 1998 tarihinde imzalamıştır.
3. TEMEL TELEKOMÜNİKASYON HİZMETLERİ
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) nezdinde oluşturulan Temel Telekomünikasyon Müzakere Grubu’nun yaklaşık iki yıl sürdürdüğü çalışmalar, Singapur Bakanlar Konferansında ortaya konulan kararlı tutum ve tavsiyeler sonucunda 15 Şubat 1997 tarihinde hazırlanan Protokol ve ekleri ile sonuçlandırılmıştır.
Bu müzakerelerde, DTÖ’ne üye ülkelerin Temel Telekomünikasyon (ses, teleks, faks, telgraf, data, mobil, çağrı, kablolu TV, kiralık kanal, vs.) hizmetleri için üye ülkelerin çoğunda halen geçerli olan tekel hakkının sona erdirilmesi suretiyle, telekom pazarının liberalizasyonu ve yabancı yatırımcıların faaliyette bulunabilmelerine imkan tanımak üzere, ileriki yıllara ilişkin olarak ülke taahhüt listeleri ile “en çok kayrılan ülke” bazında uyguladıkları ayrıcalıkları bildirmelerine esas teşkil eden protokol ekleri hazırlanarak son haliyle kabul edilmiştir.
Buna göre, başta Avrupa Birliği dahilindeki ülkeler olmak üzere üye ülkelerin 1 Ocak 1998 tarihi itibariyle (Yunanistan 2003) değişik yıllarda telekom pazarlarını rekabete açmaları hususundaki taahhüt listeleri, iyileştirmeler dışında değiştirilmemek kaydıyla DTÖ’ye üye ülkelere aynı şekilde uygulanmak üzere, mutabakat altına alınmıştır. Türkiye; bahse konu hizmetlerden ses, teleks, faks ve kiralık kanallarla ilgili olanlar için 31 Aralık 2005 tarihine kadar Türk Telekom’un “exclusive/münhasır operatör” olarak hizmet vermeye devam edeceğini, paket ve devre-anahtarlamalı data şebekeleri ile “analog/digital” mobil telefon sistemi, çağrı ve kablolu TV hizmetleri alanında Ulaştırma Bakanlığınca lisans verilmek suretiyle özel şirketler eliyle hizmet sağlanmasının mümkün olduğunu, bu konuda faaliyet gösterecek şirketin sadece lisans konusu hizmetle iştigal etmek üzere Türkiye’de kayıtlı ve % 51 hissesinin Türk vatandaşlarınca sahip olunma şartını da ayrıca belirtmiştir.
Temel Telekomunikasyon müzakereleri 30 Nisan 1996 tarihinde Dördüncü Protokol’ün imzaya açılmasıyla sonuçlandırılmıştur. Türkiye Dördüncü Protokol’ü 17 Kasım 1997 tarihinde imzalamış bulunmaktadır.
4. DENİZ TAŞIMACILIĞI HİZMETLERİ
Ülkemiz, Uruguay Round sürecinde verdiği başlangıç taahhüt listesinde deniz taşımacılığı alanında da taahhütte bulunmasına rağmen bu sektörde kapsamlı bir açılımın yapılamamış olması nedeniyle müzakere süreci Marakeş’de uzatılmış ve müzakerelerin 30 Haziran 1996 tarihinde sonuçlandırılması öngörülmüştür.
Ülkemiz 30 Haziran 1996 tarihinden önce çeşitli kuruluşlarla yapılan temaslar sonucunda başlangıç taahhüt listesinde deniz taşımacılığı alanında üstlendiği taahhütlere ek olarak yardımcı hizmetler ile çoklu taşımacılık alanında yeni taahhütler üstlenmiş ve iyileştirilmiş taahhüt listesini Sekretarya’ya iletmiştir.
Deniz taşımacılığı hizmetleri müzakereleri ise Amerika Birleşik Devletlerinin olumsuz tutumu nedeniyle sonuçlandırılamamıştır. Deniz Taşımacılığı Hizmetleri Müzakere Grubu 28 Haziran 1996’da nihai toplantısını yapmış olup, alınan Karar uyarınca;
-Deniz taşımacılığı hizmetleri müzakerelerinin askıya alındığı, bu müzakerelerin GATS’ın 19. maddesine göre başlayacak ilk round hizmetler müzakerelerinde (2000 yılı Millenium Round) ele alınacağı, 19. maddenin 3. paragrafına göre alınacak kararlara göre sürdürüleceği ve müzakerelerin mevcut veya geliştirilmiş taslak taahhüt teklifleri üzerinden devam edeceği,
-Deniz taşımacılığı hizmetleri ile ilgili müzakereler hakkında Ek’in 3. maddesine göre, sektöre yönelik olarak 1993 Aralık ayında verilen ve Nisan 1994 tarihinde Marakeş’te imza altına alınarak ülkelerin kesin taahhütleri haline gelen özel taahhütlerinden vazgeçebilecekleri,
-MFN istisna uygulamalarının müzakerelerin tamamlanmasına değin yürürlüğe konulmayacağı hususlarına yer verilmektedir.
Aralık 96 da Singapur’da yapılan I. Bakanlar Konferansında da deniz taşımacılığı hizmetleri müzakerelerinin, daha liberal ticaret anlayışı içerisinde gelecek roundlarda ele alınmasına karar verilmiştir.
Türkiye bu gelişmeye rağmen iyileştirilmiş taahhüt listesini çekmemiş, taahhüt ve derogasyon listelerinin geçerliliğini koruduğunu Sekretarya’ya bildirmiştir.
5. MESLEKİ HİZMETLER
Mesleki hizmetler konusunda ilk meslek grubu olarak muhasebecilik sektörü ele alınmıştır. Bu çalışmalarla, muhasebecilik sektöründe çok taraflı disiplinlerin geliştirilmesi, uluslararası muhasebe standartlarının kullanılması, bu sektördeki meslek erbabının taşıyacağı yeterliliğe ilişkin şartların oluşturulması ve karşılıklı tanınması amaçlanmaktadır. İlk olarak bu sektörde şeffaflığın sağlanabilmesi amacıyla, Sekretarya tarafından üye ülkelerce cevaplandırılmak üzere bir soru formu hazırlanmıştır. Türkiye sözkonusu soru formunu cevaplandırırarak Sekretarya’ya iletmiş bulunmaktadır.
Taahhüt listemizin mesleki hizmetler bölümünde hukuk hizmetleri, muhasebecilik hizmetleri ile mühendislik ve mimarlık hizmetlerine ilişkin açılımlar yeralmaktadır.
Mevzuatımız gereği muhasebecilik ve yeminli mali müşavirlik hizmetleri Türk vatandaşlarına hasredilmiş meslek olduğundan muhasebecilik alt sektöründe sadece Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerin (Financial Advisor) yabancı statüsünde pazara girebilecekleri, ilgili Meslek Odasına üye olmak suretiyle bu hizmetleri sunabilecekleri ve hizmet sunumu sırasında Milli Muamele açısından Türk hizmet sunucuları ile aralarında herhangi bir fark bulunmadığı ifade edilmiştir. İlgili Yasa’ya göre bu meslek grubunda tüzel kişilik oluşturulabilmesi sırasında mutlaka meslek mensuplarının biraraya gelmesi gerekmektedir. Yabancı meslek mensuplarının kendi aralarında kurdukları şirketlerde yabancı isim kullanabilmeleri mümkün iken Türk vatandaşı meslek mensupları ile olabilecek ortaklıklarda yabancı firma ismi kullanılabilmesi mümkün bulunmamaktadır. Bu bir kısıtlama olarak görülmekte ve özellikle ABD’nin bu kısıtlamanın kaldırılması yönünde talepleri olmaktadır. Taahhüt listemizde bu kısıtlamanın kaldırılması yönünde mevzuat değişikliği yapılacağı ifade edilmiş olmasına rağmen yakın gelecekte bu değişikliğin gerçekleştirilemeyeceği sanılmaktadır.
Bu sektörde de mütekabiliyet maddesi nedeniyle MFN Derogasyonumuz bulunmaktadır.
HİZMET SEKTÖRLERİNDEKİ TİCARETİMİZİN
GELİŞTİRİLMESİNE YÖNELİK YÜKÜMLÜLÜKLERİMİZ
1. Mevzuat üreten kurum ve kuruluşlar açısından;
1.1 Ülkemizin taahhüt listesinde kapsanan sektörler itibariyle, üstlenilmiş bulunan taahhütlerden prensip olarak geri dönülmemesi gerekmektedir.
Bu duruma DTÖ terminolojisinde "Standstill" denilmektedir. DTÖ üyesi ülkeler, taahhüt listesini düzenlerken, bu durumu gözönüne alarak, anılan sektörlerde yabancıların pazara girişini düzenleyen/kısıtlayan hükümleri listelemişler ve bunun sonucu olarak “taahhüt listelerinde bu durumdan daha kısıtlayıcı bir mevzuatı uygulamayacaklarını” tüm diğer üyelere deklare etmiş sayılmaktadırlar.
Bununla birlikte, ülke ekonomilerinde öngörülemeyen bazı olumsuz gelişmelerin olması halinde, listelerde liberalizasyonu daraltmaya yönelik bir takım düzenlemelerin yapılmasına GATS olanak tanımaktadır.
1.2 Türkiye’nin taahhüt listesinde kapsanan sektörlerde sağlanmış olan liberalizasyon seviyesi en azından bu haliyle korunmalı, daha kısıtlayıcı unsurlar ihtiva edebilecek yeni mevzuat geliştirilmemelidir.
Bu çerçevede, ilgi alanlarına hizmet ticaretinin de girmekte olduğu tüm Bakanlık ve kamu kuruluşlarının gerek kendilerinin çıkaracakları tebliğ ve yönetmelikler, gerekse Bakanlar Kurulu veya TBMM’ne sunulmak üzere hazırlayacakları kararname ve kanun taslaklarının hazırlanması aşamasında, GATS ekinde yer alan listelerimizdeki taahhütlerimizi dikkate almaları büyük önem taşımaktadır.
1.3 Kapsamlı bölgesel ticaret anlaşmaları dışında, ikili veya çok taraflı anlaşmalar yapılırken, anlaşmanın tarafı ülkeye tanıyacağımız ayrıcalıklı bir muamelenin diğer ülkeler için de geçerli olacağı göz önünde bulundurulmalıdır.
Gerek hizmetlere ilişkin mevzuatın uygulanmasında, gerekse uluslararası hizmet ticaretinin yürütülmesine esas olmak üzere yapılacak ikili veya çok taraflı uluslararası anlaşmalarda “ayrımcılık yapmamak prensibi” esastır. GATS’ın II. maddesi (MFN) uyarınca, herhangi bir üye ülkeye sağlanan ayrıcalıklı bir muamelenin diğer üyelere de sağlanması söz konusu olacaktır. GATS’ın yürürlüğe girmiş olması nedeniyle, ayrıcalık içeren hükümler nedeniyle Derogasyon alınması da mümkün bulunmamaktadır.
Ancak, istisnasi bir uygulama olarak, daha ileri bir düzeyde liberalizasyon sağlamaya yönelik bölgesel entegrasyonlar kapsamında karşılıklı olarak ayrımcı muamele sonucunu doğurabilecek mevzuat ve anlaşmalar yapılabilmesine GATS Anlaşması’nın V. maddesi (Economic Integration) imkan tanımaktadır. Ülkemizin, AB, ECO ve KEİB gibi uluslararası ve bölgesel yapılanmalardaki ekonomik ve ticari ilişkileri bu çerçevede değerlendirilmektedir.
1.4 GATS’ın III. maddesinin 3. paragrafı, her üye ülkenin, hizmetler ticareti alanında verdiği özel taahhüt listelerinin kapsadığı bütün sektörlerdeki mevzuat değişikliklerini veya o yıl içerisinde getirilen yeni mevzuatı bildirme zorunluluğu getirmektedir. Hizmetler ticareti ile ilgili konularda koordinatör birim görevini üstlenmiş bulunan Hazine Müsteşarlığına, taahhüt listemizdeki sektörlerle ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının yukarıda belirtilen hususlardaki bilgilerin türkçe ve ingilizce metinler halinde iletilmesi gerekmektedir. Hazine Müsteşarlığı, bildirimlerin nasıl yapılacağını, bildirimlerin hangi formata göre düzenleneceğini ve diğer üye ülkeler tarafından Sekretarya’ya sunulan bildirim örneklerini, ilgili birimlere göndererek, koordineli bir çalışmayı başlatacaktır.
2. Hizmet sunumunu gerçekleştiren gerçek ve tüzel kişiler açısından;
2.1 GATS sadece Hükümetler arasında yapılmış bir anlaşma olarak değil, öncelikli olarak iş dünyası ve hizmet ihraç etmek, dışarda yatırım yapmak ve faaliyet göstermek isteyen özel şirketler yararına bir enstrüman olarak değerlendirilmelidir. 2000 yılında yapılacak olan hizmetler müzakerelerinin gelecek turu, dünya çapında bir liberalizasyon hedefi ile tüm sektörlerde ticaret ve yatırım olanakları yaratacaktır. İş dünyası her zaman olduğu gibi aktif olmalı, bu aşamada Müsteşarlığımızdan bilgilendirilme taleplerini, isteklerini sürekli ve güncel tutabilmelidir.
Aslında hizmet sektörlerinin birindeki liberalizasyon, diğerlerindeki piyasaya giriş imkanlarını da olumlu yönde etkilemektedir. Bu nedenle, liberalizasyon sadece yapıldığı sektörle sınırlı kalmayıp, diğer hizmet sektörlerinde de iş olanakları yaratacaktır. İyi telekomünikasyon imkanları ve etkin bir ulaşım ağı, örneğin, yabancı yatırımları arttıracak ve bunun sonucunda da müteahhitlik, hukuki hizmetler ve muhasebecilik gibi hizmetlerde de açılım ve olanaklar yaratılacaktır. Mallar yürüyemeyecekleri için dağıtılmaya ve ulaştırılmaya ihtiyaçları vardır.
2.2 Taahhüt listeleri bütün GATS üyesi ülkelere sirküle edildiğinden, ülkemizin pozisyonu diğer üye ülkeler tarafından bilindiği gibi, ülkemizce de diğer üye ülkelerin pozisyonları bilinmektedir. Bu gerçekten hareketle, Türk hizmet sunucularının hizmet ihraç ettikleri ülkelerde pazara girerken veya pazarda hizmet sunarken karşılaştıkları, mevzuattan, kaynaklanan sorunlar Hazine Müsteşarlığına detaylı bir şekilde bildirilmelidir.
2.3 Hizmet ticareti alanlarında kendileriyle ilişkide bulunulan DTÖ üyesi ülkelerin taahhüt listelerinde ilgili sektör libere olmakla beraber uygulamada pazara girişi kısıtlamaya veya zorlaştırmaya yönelik birtakım sorunların yaşanması halinde bunlara karşı DTÖ Sekretaryası nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmasını teminen sorunların ivedilikle Hazine Müsteşarlığına bildirilmesi gerekmektedir.
2.4 Yukarıda sayılan durumların Avrupa Birliği üyesi ülkelerde yaşanması halinde, bildirimler GATS açısından gereği yapılmak üzere Müsteşarlığımıza gönderilmeli, diğer taraftan AB Komisyonu nezdinde gereğinin yapılması amacıyla Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’ne de rapor edilmelidir.
Avrupa Birliği ile ülkemizin hizmetler alanındaki ikili görüşmeleri de, GATS’ın V. maddesi çerçevesinde değerlendirilerek başlatılmıştır. Ulusal mevzuatımızın Avrupa Birliği mevzuatı ile uyumlaştırılması çalışmalarına da paralel olarak, bugüne kadar yapılan görüşmeler istikşafi (araştırıcı-geliştirici) görüşmeler şeklinde yapılmış olup, bu ülkelerle olan hizmet ticaretimizi kolaylaştırıp, hacmini arttırmak amacıyla GATS çerçevesinde verilenlerden daha fazla tavizin karşılıklı olarak verilmesine yönelik bir anlaşmanın müzakere süreci Dışişleri Bakanlığımızın koordinatörlüğünde başlatılmıştır. AB ile başlayacak olan müzakerelere hazırlık mahiyetinde olmak üzere hizmet ticareti ile ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile meslek birliklerinin AB üyesi ülkelerden olabilecek taleplerini somutlaştırması, sorunlarını rapor etmesi gerekmektedir.
Türkiye - Avrupa Birliği hizmet ticareti görüşmeleri sonucunda hizmetler alanında da gümrük birliği benzeri bir hukuki yapıya ulaşılması beklenilmekte olup, bu görüşmelere de Dışişleri Bakanlığımızın koordinatörlüğünde 2000 yılı ile birlikte başlanacaktır. Hazine Müsteşarlığı bu görüşmeler çerçevesinde sadece Mali Hizmetlerin sorumluluğu yüklenecek, bununla birlikte GATS deneyim ve bilgi birikimini de Dışişleri Bakanlığımızın yararlanmasına her zaman sunacaktır.

http://www.antimai.org/gats/turkiyegats.htm

Çin’de halka ‘sigara iç’ emri

"Bu haberden sonra Çin'e sosyalist veya halk cumhuriyeti mi diyeceğiz?

DÜNYA


5 Mayıs 2009

Çin’de halka ‘sigara iç’ emri

 
Çin’in Hubei eyaletindeki Gong’an bölgesinde, küresel krizin olumsuz etkilediği ekonomiyi canlandırmak amacıyla yerel hükümet görevlilerine sigara tüketimini arttırmaları talimatı verildi. 

İngiltere’de yayımlanan Daily Telegraph gazetesinin haberine göre eyalet hükümetinin internet sitesinde yayımlanan tebliğde, yılda 230 bin paket sigara tüketilmesi isteniyor ve hedefleri yakalamakta başarısız olan veya komşu eyaletlerde üretilen rakip markaları içen yetkililerin cezalandırılacağı da belirtiliyor. Uygulamanın, vergi gelirinin arttırılmasını ve yerel sigara üreticilerini, sayıları 100’ü bulan diğer üreticilerin rekabetine karşı korumayı amaçladığı belirtildi. 

http://www.gercekgundem.com/?p=189570#


ON DÖRT MART'TA BAYRAM MI YAPALIM?

ON DÖRT MART'TA BAYRAM MI YAPALIM?

Gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bir 14 Mart'ı daha kutladık. Bu vesile ile toplumun bütün kesimlerinin pek sevip vazgeçemediği sağlıkta dönüşümü bir miktar hatırlamakta yarar vardır:


SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROJESİ NEDİR?


  1. Milli bir proje değildir. Türkiye'nin sağlık sorunlarını çözmek ve geliştirmek için yapılmamıştır.

  2. Sağlıkta dönüşüm sürdürülebilir ve uygulanabilir bir proje değildir. Bu uygulama sadece sağlık sistemimizi çökertmekle kalmamış, ülkenin varlığını da tehdit eden bir noktaya gelmiştir.

  3. Proje daha önceden Dünya Ticaret Örgütüne verilen taahhütler gereğince uygulanmaya konulmuş ve Dünya Bankası tarafından yürütülmüştür. Projenin uygulanması için gereksiz ve ödemesi çok güç olan borç yükü altına girilmiştir.

  4. Bu proje ile Türkiye'deki sağlık sistemi uluslararası tıp kartelinin kontrolüne girmiştir. Sağlık Sistemi tıp kartelinin ticaretinin önündeki engelleri kaldırmış ve gelirlerini arttırmıştır.

  5. Sağlıkta dönüşüm her alanda dünyayı bir sömürge haline getirmenin sağlık ve sigortacılık sistemindeki adıdır. Bütün dünyada bu isim altında yürütülmektedir.

  6. Proje aynı zamanda sağlık hizmetleri alanında bir özelleştirme projesidir.

  7. Bu proje ile belediyeler dahil kamu kuruluşlarının sağlık hizmeti vermesi yasaklanmıştır.

    Sağlıkta özelleştirme ve şirketleştirmeyi destekleme uğruna, özel hekimlik bitirilmiştir.

  8. Proje ile Devlet Hastaneleri ve kamu mülkiyetinde olan SSK Hastaneleri ticari şirket haline getirilmiştir. Bu hastanelerin bir vergi numarası vardır. Hastaneler sağlık hizmeti vermek için değil, gelir ve hastalarını artırmak için çalışmaktadır. Hastanelerde bir çok hizmet artık özelleştirilmiştir. Bu hizmetler, çalışanlarını asgari ücrette ve uygunsuz koşullarda çalıştıran özel şirketlerce verilmektedir. Hastaneler kendi içlerinde kurdurulan röntgen ve tomografi merkezlerinden günlük kotaya göre tetkik yaptırtmaktadır.

  9. Projenin nihai hedefinin, devletin sağlık hizmetinden tamamen çekilmesi olduğu açık olarak belirtilmektedir.

  10. Proje ile hekim olmayan kişilere de herhangi bir şirket açar gibi hastane ve sağlık tesisleri açma imkânı verilmiştir.

  11. Hastane ve sağlık kuruluşlarının verimliliğinden anlaşılan; hastane gelirlerinin ve hasta sayılarının artmasıdır. Projenin uygulanması ile gereksiz verilen sağlık hizmetlerine bağlı olarak hasta sayıları ve sağlık harcamaları orantısız bir şekilde artmıştır.

  12. Türkiye uluslararası ilaç ve tıbbi malzeme şirketlerinin açık pazarı haline getirilmiştir. Sağlıkta dönüşüm sadece kartele yaramıştır. Kartelin gelirleri çok fazla miktarda artmıştır. Kontrolsüz bir şekilde artan sağlık harcamaları giderek bazı hizmetlerin ücretli hale gelmesine ve çoğu zaman sigortanın ödediğinden daha fazla bir paranın kişilerin ceplerinden çıkmasına yol açmıştır. Sağlık hizmetleri giderek daha pahalı ve ücretli olmaya başlamıştır.

  13. Genel Sağlık Sigortası ile sağlık sigortacılığı da anlam değiştirmiştir. GSS'nin görevi arttırılan ve arttırılması hedeflenen sağlık giderlerinin ilk taksidini karşılamak olmuştur. Tüm halkı GSS'lı olmaya zorlayarak onlardan zorla prim toplamak diktatörce bir uygulamadır. Dünyada bir örneği de yoktur. Bu durumda halkın büyük bir çoğunluğu prim borçlarını ödeyemediği için sigortadan da yararlanamayacaktır.

  14. Halkın tüm geliririnin GSS ile uluslararası tıp karteline pompalanması ve emekliliğin imkânsızlaştırılması neticesinde emeklilik sigortası da artık bir hâyâl haline gelmiştir.

  15. Projenin bir amacı da OECD'nin de üzerinde önemle durduğu gibi, Türkiye'de devletin ve halkın kişi başına yaptığı sağlık harcamalarının arttırılmasıdır. Sağlık harcamalarının bu talebi karşılayacak şekilde arttırılmasına çalışmak demek, kazancımızın daha fazla ,bir kısmını kendi ihtiyacımız için değil, kartelin kazanması için ödememiz demektir.

  16. Aile hekimliği denen kurum birinci basamağın özelleştirilmesi ve koruyucu sağlık hizmetleri denen hizmetlerin tamamen ortadan kalkması demektir.

  17. Sağlık kuruluşlarının kâr amacı ile çalıştırılması sağlık çalışanlarında da bozulmaya yol açmaktadır. Kar amacı ile çalıştırılan hastaneler gelirlerini arttırmak için sağlık çalışanlarını ve hekimleri gereksiz işlemleri yapmak için zorlamakta ve bu işler için kendilerine bıçak parası (performans ücreti) vermektedir.

  18. Sağlıkta dönüşüm, uygulanmaya çalışıldığı Avrupa ve diğer ülkelerin tersine Türkiye'de sağl ve sol yelpazedeki “tüm” siyasi parti, dernek ve sendikalarca desteklenmektedir. İleriki tarihlerdeki değerlendirmelerde bu nokta daima hatırlanmalıdır.


HALK VEYA KİŞİ OLARAK TALEPLERİMİZ NE OLMALIDIR?


  1. Sağlıkta Dönüşüme hemen son verilmelidir.

  2. Bir ticari şirket olarak işletilen devlet hastaneleri dahil sağlık kuruluşlarının acilen kamulaştırılması gerekmektedir. Bunun için bu hastanelerin SGK bünyesinde toplanarak kamu anlayışı ile hizmet vermesi sağlanmalıdır. Tüm halktan zorunlu olarak vergi toplamanın diğer bir şekli olan zorunlu sağlık sigortacılığına son verilmelidir.

  3. Temel sağlık hizmetleri kamucu bir anlayışla ya ücretsiz ya da çok düşük ücretle verilmelidir. Sigortasız kişilerin zorunlu sağlık harcamaları devlet tarafından desteklenmelidir.

  4. Temel sağlık hizmetleri dışında kalan sağlık hizmetleri özel hekim ve hastanelerce verilebilir.

  5. Hastanelerdeki özelleştirilen bütün hizmetler de acilen kamulaştırılmalıdır.

  6. Hastane çalışanlarının devlet memuru olmaları tekrar sağlanmalı ve taşeronlaştırmaya son verilmelidir.

  7. Hekimlere performans adı altında verilen bıçak parasına son verilmelidir. Bir yandan performans diğer yandan ilaç ve tıbbi malzeme satışlarındaki komisyonlar nedeni ile hekimlik mesleği bozulmuştur.

  8. Sağlık harcamalarında giderleri arttıran önemli bir unsur olan tıbbi ilaç, cihaz ve malzemeler in ithali ve alımı devlet tarafından yapılmalı ve ithalatı kontrol edilmelidir. Halkın parası ve emeği yabancı tekellerin kârlarını arttırmaya gitmemelidir. İlaç ve tıbbi cihaz ve malzeme ticaretinde kullanılan promosyon ve komisyonlar hekimlerin ahlâkını bozmuştur. Bu nedenle bu gibi ürünlerin alım satım ve tüketiminde keyfi hekim tercihlerinin engellenmesi ve bu ürünlerin alımının devlet tarafından yapılması şarttır.





SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM ÜZERİNE TEZLER


                 YUKARIDAKİ RESİM ULUSLARARASI TIP KARTELİNİN SAĞLIK SİSTEMİ ANLAYIŞINI YANSITMAKTADIR.


İLAÇTA PROMOSYON-TUDEF BROŞÜRÜ

TUDEF'İN İLÂÇTA PROMOSYON VE TÜKETİCİ MAĞDURİYETİ KONUSUNDAKİ BROŞÜRÜ AŞAĞIDAKİ ADRESTEN İNDİRİLEBİLİR.Okumak isteyenler aşağıdaki adresi kopyalayıp adrese yapıştırsın.Sonra Download this document2in altındaki acrobat simgesini farenin sağ tuşu ile tıklayıp farklı kaydet diyerek kaydetmek istediğiniz yeri belirleyin ve sonra da kaydet'ı tıklatıp indirin.http://www.scribd.com/doc/6155291/lac-Promosyonu-ve-tuketici-maduriyeti






SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM ÜZERİNE TEZLER
(Eylül tezleri)
Kimsenin umurunda olmasa da “Gerçekleri söylemekten korkmayınız!”
Gazi Mustafa Kemal
BAZI KAVRAMLARIN AÇIKLANMASI
SAĞLIK SİSTEMİ: Hekimlik veya hekimlerin sistemi demek değildir. Sistem içinde hekimler öncelikle siyasi sistem ve otoriteye, sağlık teşkilatı ve idaresine bağlı olarak çalışır. Çalışma koşulları ve nasıl çalışacakları onlar tarafından belirlenir. Çoğu zaman hasta ile son ilişki hekim ve eczacı ile olduğundan dolayı, sağlık sistemi hekimler ve hastalar tarafından sadece hekimlerin yaptığı bir iş olarak algılanmakta veya gösterilmektedir. Sistemi daha etraflı incelediğimiz zaman bu sistemin tıp bilimi, ilaç üretimi, sağlık ürünlerinin ticareti, dağıtımı ve pazarlanması ile uluslar arası bir sistemin parçası olduğunu görürüz.
Benzer şekilde savaşlar da askerlerin kendi başlarına karar aldığı yürüttüğü ve kendi sorumluluklarında olan olaylar değildir. Savaşları başlatanlar ve bitirenler bu savaşlara karar veren siyasi irade ve yönetimdir. Askerler silsile yolu ile onların emirlerini uygular ve verilen emirler yapar. Nasıl bir savaşın sonucundan cephede ön safta savaşan er sorumlu değilse sağlık sisteminin uygulanmasından da hekim ve diğer sağlık çalışanları sorumlu değildir. Onlar sadece kendilerine verilen bir rolü veya görevi yerine getirmektedirler. Eğer bu rolü iyi bir şekilde yerine getirmezlerse bu işi onların istediği gibi yapacak olan başka birileri o görevlere getirilecektir. Sistem uluslar arası tıp kartelinin sağlık sistemi olduğundan eleştiriler öncelikle sisteme yöneltilmektedir. Bu sistem hekimlere kötü işler yaptırabilir ve yaptırmakta dır da. Halk ve hekimler sistemin insan sağlığına zararlı olduğunu bilmeyebilir ve algılamayabilir. Herkes sistemin gayet kusursuz ve mükemmel olduğunu düşünebilir ve buna inanabilir. Zaten kartel de böyle düşünmektedir. Onlara göre sistem gayet mükemmeldir ve istenilen sonuçları (çıktı) vermektedir. Görülen sorunlar sistem içindeki bazı dişli veya çarklardaki bozulma ve aşınmaya bağlıdır ve kişiseldir. Bu gibi kişiler ayıklanır veya cezalanırsa sistem daha iyi çalışır. Mantık budur. Bunu böyle anlamak için modern tıp anlayışını aynen din gibi kabullenmek ve ilkelerinden kuşkuya düşmemek gerekmektedir.
Sistemin içinde tetikçilik yapan ve sistemi körü körüne savunan hekimler tabii ki belli derecede yaptıklarından sorumludurlar. Hekimlerin görevi kartele yapılan eleştirilere kalkan olmak değildir. Hekimler ve hekim örgütleri, bir şey yapmasa veya yapamasa da kartelin sözcüsü ve avukatı olmamalı ve bu rolü oynamamalıdır.
MODERN TIP VEYA MODERN SAĞLIK SİSTEMİ: Bilimin ulaştığı en yüksek seviyede demek değildir. Bu kelime günümüzde en hatasız, en mükemmel, en gelişmiş bir sağlık sistemini değil ticari amaçla yapılan ve sonuçları ile iatrojenik olan bir sağlık sistemini ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu sisteme tamamen karşı çıkmak sistemi içinde bazı olumlu veya işe yarar bir şeylerin olmadığını iddia etmek değil, sistemin bütünü ile ticari amaca yönelik olarak çalıştığını ifade etmek demektir. Düzgün gibi çalışan, doğru gibi görünen uygulamalarda bile bunun sistemin veya kartelin mantık ve ölçülerine uygun olduğunu, yapılan işlerin çoğunun gereksiz yere ticari amaçla yapıldığını ve sonuçta kişi ve toplumun bundan zarar gördüğünü görebiliriz.
Bir sistem daima belirli bir çıktıyı veya sonucu elde etmek için çalışır. Ticaret ve kar amacı ile kurulan ve çalıştırılan bir sistemin başka bir çıktı elde edecek şekilde çalışması esasen beklenemez ve beklenmemelidir. Tıp ve sağlık teknolojisinin insan sağlığı ve yararına kullanıldığı ifadesi kartelin sadece bir satış stratejisidir.
KARTELİN UNSURLARI :
Bu sistemde, ilaç ve tıbbi malzeme, cihaz ve ürün üreten firmalar= Uluslar arası tıp karteli=Big Pharma olarak isimlendirilmektedir. (Şimdilik big pharma yerine tıp kartelini kullanıyoruz; 'ilaç devi' de denebilir.) Bunlar başlıca ilaç, tıbbi cihaz, malzeme, sarf malzemesi, sigortacılık, kitap, dergi, yazılım, işletim sistemi dahil tıp alanını ilgilendiren her türlü üretim ve ticaretle ilgilenmektedir. Kartel sadece insanlarla ve tıbbi konularla değil, değil bitki ve hayvan ilaçları ile de ilgilenmektedir. Petrokimya, silah, elektronik ve diğer alanlarda da yatırım ve ortaklıkları da vardır. Benzer şekilde bizde de bazı holdingler bu işe girmişlerdir Toprak Holding gibi.
Tıp veya tıbbi bilimler : Kartelin ihtiyaçlarına göre bir tıp anlayışı ve bilimi yaratılmıştır. Tıbbi kitaplarda belirlenen kavramlar doğru veya doğru gibi görünse bile, bu bilgiler kartelini ürünlerinin kullanılması ve tüketilmesi ile sonuçlanacak şekilde kurgulanmıştır. Her türlü hastalık veya süreç muhakkak bir ürün kullanımı ile sonuçlandırılacak şekilde tanımlanmıştır. Eğer böyle sonuçlanmıyorsa kuşku ve korku yaratılarak hastalık tarama, teşhis ve kontrol muayeneleri ile toplum yönlendirilir. Çok nadiren bir sağlık sorunu oluşturabilecek en kötü bir olasılığın her kişide mutalaka görülebileceği varsayımı ile ürünler satılmaktadır. Bunun en ilginç örneklerinden birisi her kişide ortalama 100-150 adet bulunabilen benlerin, tesadüfen birinde kanser olabileceği varsayımı ile çıkarılmasıdır. Modern tıp anlayışına göre kişide bulunan benlerin birinin veya hepsinin çıkarılmasında yanlış bir taraf yoktur ve hepsi çıkarılıp altında bir hastalık olup olmadığı aranmalıdır! Alın size havadan oluşmuş geniş bir hasta pazarı...
Kartel bilim adamları ve hocalara kitap yazdırır, araştırma yaptırır, kongre ve toplantıların masrafını karşılar. Hekimleri böyle kongrelere götürür. Mezuniyet sonrası eğitimleri düzenler, tıbbi kitap ve yayınları ücretsiz dağıtır. Piyasaya sürülen yeni tıbbi cihaz ve ürünlerin nasıl kullanılacağının öğretilmesi için hekimleri yurt dışı ve içinde kurslara gönderir. Tıp bilim ve eğitimi kartelsiz düşünülemez.
Tıbbi yayınların çoğunun bilimle ve bilimsel bir keşifle alakâsı yoktur. Bu yayınları büyük bir kısmı kullanılan ilaç ve ürünlerin kullanımı ile ilgilidir. Bazen bir derginin sadece bir ilacın değişik etkileri, yararları, kullanım şekli vb. üzerine incelemelerle doldurulduğu görülmektedir. Tek taraflı yayın ve beyin yıkamalarla ürün hakkında her türlü kuşku giderilir, zihinlere ürün yerleştirilir. Bu yayınlarda ürün ve kullanımı ile ilgili hiçbir karşı görüşe rastlamak imkânı yoktur. Hakemli dergilerdeki hakemler bu tür yayınlara engel olurlar.
Mevzuat: Kartelin ürünlerinin rahatça ve rekabet olmadan satılması için ithalat
ve ticaretin önündeki bütün engeller kaldırılmıştır. Kartelin kontrolünde olmayan ilaç firmaları veya ulusal firmaların bu piyasada yer almaması için uyum anlaşmaları ile mevzuat düzenlenir. Kartelin ürünlerinin piyasada tekel olması ve istenildiği fiyattan satılması patent ve lisans anlaşmaları ile sağlanır.
Satış ve pazarlama: Sağlık sistemi denince sadece hekim ve hastaneler anlaşılmamalıdır. Her ülkede kurulan medikal firmalar, ecza depoları, acentalar, şubeler, satış temsilcilikleri, pazarlamacılar, siyaset adamları, bürokratlar ve satın almada etkili diğer memurlar, hekimler ve eczacılar bu sistem içinde görev (iş) yaparlar. Bu pazardan sadece hekimler ekmek yememektedir.
Tıp ve sağlık anlayışı: Sağlık anlayışı ticari ihtiyaca göre belirlenmektedir. Herkes hastadır veya her an gizli bir hastalığı olabilir. Herhangi bir şikâyet veya göze çarpan anormallik kanser, kalp hastalığı veya tıp literatüründe bulunan herhangi bir hastalıkla ilişkilendirilir. Bir korku ve paranoya kültürü yaratılarak, sayıları neredeyse binleri bulan bir çok hastalık kişilerde sürekli olarak aranmaktadır. Gerçekte bir hastalık olmayan ve bir hastalığın tedavi edilmediği durumlar için yararsız ve gereksiz olarak sürekli ilaç ve tıbbi teknoloji kullandırılmaktadır.
Sistemin hedefi: İnsan sağlığı veya hastalıkların tedavisi için üretildiği iddia edilen ürünlerin kartel tarafından belirlenen bilim ve satış kuralları çerçevesinde, serbest pazar ve patent koruma anlayışı ile bütün dünyada kullandırılması ve satılması. Sistemin sloganı: herkesin bu ürünlere ve uygulamalara ulaşabilmesi için “eşitsizliklerin kaldırılması”dır. Her yere sağlık tesisleri, tanı ve tedavi merkezlerinin ve diğer tesislerin açılması gerekmektedir. Bir çağdaşlık ölçütü olarak sağlığa daha fazla para ayırma, sağlık hizmetlerinde hem devlet hem de kişilerin yapacağı harcamaların arttırılması ve ve bunun için modern tıbbın belirlediği kural ve algoritmalara harfiyen uyulması gerekmektedir. Mamografi (meme filmi), tomografilerin çekilmesi, kemik erimesi, depresyon, anksiete, kan basıncı yüksekliği, şeker tedavileri,; şişmanlık, horlama, reflu, histerektomi, kalp için baypas (bypass), stent, balon, anjiogirişimleri, estetik cerrahiler, lipom ve yağ bezelerinin çıkarılması ve diğer gereksiz cerrahilerin teşvik edilmesi ve bütün toplumda yaygın olarak yapılması gerekmektedir.
Kartelin sağlık ve tıp anlayışı bir din gibidir: Bilimsel kuşkuculuğa ve eleştiriye açık değildir. Doğma olarak kabul edilmektedir. Her türlü eleştiri “ ABD ve AB'de de işlerin böyle yürüdüğü; bu görüşlerin uluslar arası tıp kitaplarında yazıldığı; bunların yapıldığına dair yayınların olduğu” söylenerek cevaplanmaktadır. Kişiler bu doğmaların dışında farklı görüş dinlemeye dahi tahammül edememektedirler. Yoksa dinden çıkarlar!
SAĞLIK SİSTEMİ, SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM, MODERN TIP
SAĞLIK SİSTEMİ : Yukarıda da belirtildiği gibi sistemin hedefi, bütün dünyada uluslar arası tıp kartelinin anladığı sağlık sistemini uygulamaktır. Bu hedef günümüzde sadece ürün ve hizmetlerin pazarlanması anlayışı ile sürdürülmemektedir. Tek bir dünya egemenliği çerçevesinde ulus devletlerin ve bu ulus devletlere ait ekonomik ve ticari imkânların, mülkiyet ve egemenlik haklarının özelleştirme adı altında uluslar arası şirket ve kartellere terk edilmesi ile devletlerin yok edilmesi amaçlanmaktadır.
Sağlıkta Dönüşüm projesi bunun sağlık alanında uygulamasının adıdır. Uluslar arası bir projedir. Dünya Ticaret Örgüt İMF, Avrupa Birliği gibi küresel yönetim organlarının gözetiminde bizzat Dünya Bankası tarafından yürütülerek gerçekleştirilmiş bir projedir. (http://www.worldbank.org.tr/external/projects/main?pagePK=64283627&piPK=73230&theSitePK=361712&menuPK=361745&Projectid=P074053
http://www-wds.worldbank.org/external/default/main?pagePK=64193027&piPK=64187937&theSitePK=523679&menuPK=641
Proje sanıldığı gibi daha başlangıç safhasında değildir. Pembe hayâller kurmaya veya projeden olumlu bir şeyler beklemeye gerek yoktur. Dünya Bankası'nın proje ile yapmak istediği sonuçlara ulaşılmış ve proje sonuçlanmıştır. Bundan sonra döşenen raylarda 'sadece' durmadan “yola devam edilecektir.” Bu rota tireni istenen istasyonlara götürecektir.
Sağlıkta Dönüşüm, ilerde sağlık kentlerinin kurulmasını amaçlayan ve bu kentler kurulduktan sonra uygulanacak bir proje de değildir. Modern tıbbın stratejik hedefi kişileri ölünceye kadar hastane ve sağlık sisteminin elinde tutmaktır. Parayı ödeyecek kaynak varsa kişileri tüm yaşamları boyunca sağlık tesislerinde veya varsa böyle kentlerde tutmak isterler.
Sağlık sisteminin ekonomik ve sosyal sistemle (düzen) ilişkisi: Bir ülkede uygulanan sağlık sistemi ülkenin ekonomik ve siyasi sistemine ters veya ondan bağımsız bir örgütlenme içinde olamaz. Ülke emperyalizmin kontrolünde ise bu ülkede kamucu bir hizmet verilemez. Var olanlar da, SSK örneğinde olduğu gibi yıpratılır, etkisiz hale getirilir, gözden düşürülmeye çalışılır ve uygun ortamda tepesine binilerek yok edilir. Herkes neden kurtulduğunu anlamadan“oh kurtulduk!” der.
Sağlık sektörü (alanı) kelimesinin anlamı “sağlık tacareti ve sağlık pazarı”dır. Sağlık hizmeti yoktur, sağlık ticareti vardır. Herkes bu piyasada pazarlanan ürünlerden kendisi için belirlenen ve amaçlanan hizmeti veya ürünü alır. Bu piyasada sadece ilaçlar ve tıbbi ürünler değil hastalıklar da pazarlanır. Sadece yeni ilaçlar ve ürünler değil yeni hastalıklar da icat edilir.
Sağlık piyasasında amaç sağlık giderlerinin ya da “sağlığa ayrılan pay”ın arttırılmasıdır. Bu amaca yönelik olarak da hastalık ve ürünlerin harcamaları arttıracak şekilde kullanılması ve pazarlanması gerekmektedir. Bu hedefe ulaşılması modern ve batı tarzı bir sağlık hizmeti verildiğinin göstergesidir. Sağlık harcamalarını arttırabilmesi daha fazla kişinin hasta kabul edilmesi, hasta yapılması ve hatta hastalık olmasa bile bunlara sağlık ürün ve teknolojilerini bir şekilde satılması ile mümkündür. Bu da doğal olarak bu teknoloji ve ürünlerin hasta olmayan kişilere uygulandığını ve satıldığını gösterir.
Kişilerin sağlık harcamalarını arttırmada sigortacılık anlayışı bir ön ödemeli satış tekniğidir. Kişilere hasta olduklarında ve gerektiğinde yararlanmaları için sigorta yaptırmaları gerektiği zihinlere işlenir. Hatta bu sistem Türkiye'de Genel Sağlık Sigortası'nda olduğu gibi diktatörce sağlanır. Herkes sigortalı yapıldıktan sonra sisteme sağlık hizmeti almak amacı ile başvuran herkese kartelin ürünleri, peşin para ile düşünmeden satılır ve pazarlanır. Gerekli parayı sigorta ödeyecektir. Kartelin bütün dünyada en çok satan ve ciro yapan, hiçbir hastalığın tedavisinde kullanılmayan veya yararı olmayan* ilaçlarının doktor raporu ile katılım payı ödenmeden satılması ve tüketilmesi sağlanır. Genel Sağlık Sigortası gibi devletin kontrolünde gibi görünen sağlık sigortaları ile özel sigortaların bu konuda işlevi aynıdır. Kabarması amaçlanan piyasaya para bulmak ve fon oluşturmak. Sistemin diğer unsurları, özelleştirmeler ve ödeme sistemi de incelendiğinde bu sigortaların başka bir işlevinin olmadığı görülecektir. İşin ilginç ve ibret verici yönü en aşırı bir tekelci kapitalist uygulama olan bu GSS uygulamasının başta sendikalar olmak üzere bir çok çevre tarafından “kamucu ve sosyalist” bir sigortacılık olarak algılanması, desteklenmesi ve alkışlanmasıdır.
(*) Dünyada en fazla satan ilaçlara baktığımız zaman bunların ya varsayımsal olarak bir hastalığı önlemek için yazılan kolesterol, lipit ve kan basıncını düşüren ilaçlar olduğu veya bir hastalık olmayan, iyileşmeyen, teşhis ve tedavi yöntemi bulunmayan rahatsızlıklar ve ruhi bozukluklar için kullanıldığı görülecektir. İşin ilginç bir yanı da bu ilaçların hiç birinin 1996 yılından önce kullanılmamasıdır. Bu ilaçların kullanılması ile hastalıklarda bir iyileşme sağlanamamakta hekime ve hastaya göre bazı faydaların görüldüğünden bahsedilmektedir.) Aşağıya ilk on ilaç alınmışır. http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_top_selling_drugs
Source: MedAdNews 200 - World's Best-Selling Medicines, MedAdNews, July 2007
SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM NEDİR VE NE DEĞİLDİR?
(Önceki açıklamalara ek olarak)
Hekimlerin maddi durumlarını düzeltmek ve onlara hak ettikleri parayı vermek için yapılan bir uygulama değildir.
Hekimlere verilen performans ücreti herhangi bir ticari faaliyette olduğu gibi kişilere hastane veya şirkete kazandırdığı oranda “kar payı dağıtılması” veya “kârın paylaşılması”dır. Hastane ve şirkete kazanç sağlayabilecek durumda olan hekimler vasıtası ile hem hasta ve hem de hasta olmayan kişiler üzerinden bu şekilde kazanç lsağlanmakadır. Hekimlerin kazancı gereksiz ve yararsız olsa dahi tıbbi uygulama, tedavi, ameliyatları yapabildiği oranda artmaktadır. Bunun için hasta, muayene, kontrol, tetkik, sevk, ilaç kullanma,yatış, tedavi ve ameliyatlar gibi bütün performans göstergeleri arttırılabilmektedir. Hekimler bu şekilde çalışmazlarsa veya bu sahada yeterli beceriyi gösteremezlerse kazançları azalacaktır. Performans işletmecilikte havuç görevi görmektedir.
Hekimlerin bu faaliyetlerini teşvik eden diğer bir unsur ise kullandıkları tıbbi ilaç, cihaz ,ürün ve sarf malzemesi üzerinden kendilerine verilen promosyon ücretleri veya hediyeleridir. Promosyonu da bir kâr payı ve rüşvet olarak algılayabiliriz. Genel olarak bazı pahalı tıbbi ilaç ve ürünlerin sürekli ve düzgün satışında bu yöntem kullanıldığı için bunu da bir “performans ücreti” olarak görebiliriz. Hastanelerin vereceği performans beklentisi ile çalışma şevki artan hekimlerin çalışma şevkini ilaç ve tıbbi cihaz tercihleri ile alacakları promosyon ücreti daha da arttırmaktadır. Her iki promosyon da gereksiz kişilere ilaç, malzeme, cihaz kullanma, kullandırma, tetkik, tedavi ve ameliyat yapma konularında hekimleri teşvik etmektedir. Pahalı bir çok ilaç bu şekilde satılmaktadır. Özel cihaz ve malzeme kullanılan (stent, endoskopik ameliyatlar, diz ve kalça protezleri, vb.) ameliyat ve tedaviler bu nedenle daha fazla tercih edilmekte ve bazı ameliyat ve tedaviler nerede ise malzemesi için yapılmaktadır.
Firmalar ithal ettikleri bu cihaz ve protezlerin fiyatlarını istedikleri gibi belirlemede özgür oldukları gibi, bunların kullanımını, suiistimalini engelleyen hiçbir mevzuat yoktur. Kullanılmış olması veya kullanılmasa da kullanıldığını gösteren bir belge olması bunların ödenmesi için yeterlidir. Bu tür cihaz ve protezlerin bu şekilde satılması için promosyon veya komisyon verilmesi suç teşkil etmediği için yargıya intikal eden olaylarda da genellikle beraatla sonuçlanmaktadır.
Kartel sadece hekimlere ve sağlık çalışanlarına değil, etkili konumda olan siyasetçilere, bürokratlara, diğer sağlık çalışanları ve halka dahi promosyon faaliyetlerinde bulunmaktadır. Kendisine promosyon faaliyetinde bulunulmayan hiç bir hekim mevcut değildir.
Bazı gereksiz sağlık hizmetleri ve uygulamaları da promosyona gerek kalmadan verilen tıp eğitimi ile sağlanmaktadır.
Kalp ve tansiyon sorunları bir yana, sıradan her muayenede, her tetkik isteminde veya her türlü ameliyat ve girişimden önce veya yatan her hastada sürekli kolesterol, lipit , troponin, kalp enzimleri, kanser belirteçleri (markerleri) , hemostatik testler, kemik dansitesi, meme filmi, tomografi ve benzeri tetkiklerin yapılmasını hatalı bulan kaç hekim vardır. Her türlü başvuru ve ağrıda anjiyografi çekilmesi, troponin vb. bakılması kime saçma gelmektedir. Artık böyle çalışmak modern tıbbın olmazsa olmazıdır.
Modern tıbbın kitaplarında ve algoritmasında (zorunlu sıralı işlemler) bile normal karşılanmadığı halde sezaryen ameliyatının gereksiz bir ameliyat olduğunu kime kabul ettirebilirsiniz. Hekimlerin çoğu artık bütün doğumların sezayenle yapılması gerektiğini ve doğan bebeklerin bir süre yoğun bakım tedavisi alması gerektiğini savunmaktadırlar.
Özellikle özel kardiyovasküler merkezlerin kalp girişimleri için müşteri-hasta bulmak için yaptıkları kalp taramaları, anjiyografi, stent, balon ve by pass ameliyatlarının etkisiz ve o kadar da zararlı olduğunu düşünebilen kaç kişi vardır? Bir an için düşünenler ne yapmaktadırlar?
Yatan her hastaya gereksiz yere damar yolu açılması, serum, kan ve kan ürünü, beslenme serumu verilmesini, bir veya birden fazla antibiyotik kullanılmasını, mide asidi salgısını azaltan, kan pıhtılaşmasını engelleyen ilaçların verilmesini,tomografi ve sintigrafilerin yapılmasını, sürekli ve sık olarak ortalama 30-300 arasında kan tetkiki yapılmasını saçma ve anlamsız bulan kaç hekim vardır?
Hasta bulma ve performans kazanma arzusu ile vücudunda ben veya yağ bezesi olan kimse kalmamıştır. Boyun sıkışması ve baş ağrısı olan herkesin tiroid bezleri (guatr) kanser şüphesi ile tamamen çıkarılmakta ve neredeyse bir tiroid soykırımı uygulanmaktadır. Bu saçma ve zararlı uygulamalardan şikâyetçi olan var mıdır?
Ameliyat olan ve hastaneye yatırılan her hastada ortalama 30-60 arası mikrop (hatta virus) kültür ve testi yapılmakta ve antibiyotikler kullanılmaktadır. Antibiyotiklerin enfeksiyon için kullanıldığı söylenmektedir. Yatan ve ameliyat olan her hastanede bu kadar yüksek enfeksiyon oranının görülmesi doğal mıdır? Dünyada enfeksiyon oranları konusunda bu rakamlara ulaşabilen başka bir ülke var mıdır? Antibiyotiklerin daha keşfedilmediği ve asepsi antisepsi kavramının yerleşmediği yüz yılın başında Teodor Kocher'in tiroid ameliyatlarında enfeksiyon oranı % 2'dir.
Bu gün özellikle yaptıkları hizmetleri kalem başna faturalayarak hizmet satan üniversite hastanelerinde hastaların ortalama yatış süreleri, konsültasyon ve tetkik sayıları, kan transfüzyonları, yoğun bakım servislerinde yatırılmalar, ölüm oranları ve tedavi maliyetleri dünyada herhangi bir ülke ile kıyaslanamayacak kadar yüksek ve kötüdür. Üstelik kıyaslanacak ülkelerde de kartelin tıp anlayış ve kuralları hüküm sürmektedir. Hastanelerin bu şekilde çalıştırılmasını modern tıp anlayışına uygun olsa da, insan vijdanı ve aklına uygun mudur? Böyle olmadığını düşünen birisi bağımsız bir kuruluşa belli göstergelerin saptanması için inceleme yaptırabilir. Fakat hiçbir hastane ve üniversite hastanesi böyle bir incelemeye yanaşmayacak ve buna izin vermeyecektir.
Türk Sağlık-Sen tarafından hazırlanan "Sağlık Harcamaları Raporu"nda, 2003'de 5 milyar dolar olan kamu ilaç harcamalarının 2006'da 10 milyar dolara çıktığı bildirilmiştir. Bu harcamalar içinde SSK’nın 2002'de 3.594 katrilyon lira olan toplam sağlık harcamasının 2006'da 11.6 katrilyon liraya (3.2 katı artmıştır), ulaştığı; 2002'de 1.878 katrilyon lira olan ilaç harcamalarının ise geçen yıl 5.265 katrilyon liraya (yaklaşık 2.8 katı artmış) ulaştığı belirtilmiştir.
Uygulanan politikaların gereksiz ameliyat ve girişimleri arttırması oranı hakkında da bir rakam vermek gerekirse, 2002'de Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde toplam 836 bin 518 ameliyat yapılırken, 2005'de bu sayının toplam 2 milyon 288 bin 489 olduğu bildirilmiştir (2.7 kat artış). Diğer hastanelerdeki oranların da buna benzer olduğu ve mevcut sistemde gereksiz girişimleri azaltmak ve hastaları bu tür gereksiz işlemlerden korumak için hiçbir mekanizmanın da bulunmadığı hatırlanmalıdır. ANKARA (A.A) - 27.05.2007 – (http://www.ortadogugazetesi.net/habergoster.asp?id=7663)

Daha önce de yapılan gereksiz ameliyat ve girişimler artmıştır. Fakat bu rakamlara ameliyat gibi gösterilen biyopsiler, yara dikişleri, aynı ameliyatın bölünerek veya birden fazla gösterilmesi veya hâyâli olarak yapılmış gibi gösterilen veya faturalara ilave edilen ameliyatlar da dahildir. (1 HARCAYIP 10 GÖSTERDİLER: http://www.guncelhaber.com/Saglik/1-Harcayip-10-Gosterdiler-19685.html ve Devleti hayali performansla soyuyorlar :
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=691648)
Döner sermayegelirlerinin arttırılması için başhekimler hekimlere fazla tekik istemeleri, tomografi çektirmeleri için baskı yapmaktadır. (DEVLET'İ DEVLET SOYUYOR! http://www.halkgazetesi.com.tr/news_detail.php?id=7789)
Basında her gün hekim ve eczacıların da katıldığı akçeli sağlık yolsuzlukları ve sağlıkta dönüşüme bağlı ölüm ve sakatlık haberleri çıkmaktadır.
Bütün bunlar kendiliğinden olmamıştır. Bir çok hekim kendi şahsi çıkarlarını uluslar arası emperyalist tıp kartelinin çıkarları ile birleştirmiş ve onunla özdeşleşmiştir. Bir hekim kesimi kartelim tıp ve sağlık hizmeti anlayışından rahatsızlık duymamakta ve onu harfiyen uygulamaktadır. İşte bu nedenle “sağlığın sömürgeleştirilmesi” diyebileceğimiz bu projede hekimlerden fazla bir şey beklenemez. Kimse katılmak ve desteklemek zorunda değil ama en azından ben böyle düşünüyorum. Az sayıda hekimin bu konuda desteği sağlansa bile geniş kitleler Venezuela ve diğer ülkelerde olduğu gibi kartelin yanında yer alacaktır.
Hekimler kartelin paralı askeri gibi davranarak onun adına silahşörlük yapmayı bırakmalıdır. Meslek onuru ancak bu şekilde kurtarılabilir!
“Sistemin hekimlerinin” sağlık anlayışları aynen kartelin belirlediği gibidir. “Para kazanmak için böyle çalışmalıyım; herkes zaten böyle çalışıyor; Amerika'da-Avrupada da hekimler böyle çalışıyor, hastalar böyle tedavi ediliyor,” diye düşünmektedirler. Hekimler bu tiyatroda kartelin belirlediği senaryoya göre kendilerine verilen rolü oynamaktadırlar. Üstelik bu rolü oynamaları için kendilerine bir eğitim verilmemiş ve prova yaptırılmamıştır. "Faturayı hep bize çıkartmayın!" tarzındaki tepkiler anlamsız ve gereksizdir. Bu durumda fatura sık sık, kendisini kartelle özleştiren ve onun önüne geçerek ona yöneltilen oklara hedef olan veya onu savunmaya çalışan hekimlere çıkarılabilir. Bu sistemin hekim ve insan olarak savunulabilecek bir yönü yoktur.
“Sağlıkta Dönüşüm” ile “sadece parası olana” sağlık hizmeti verileceği iddia edilmektedir. Sağlıkta Dönüşüm bir özelleştirme projesi olmasına rağmen sadece parası olanın değil olmayanın kesesine de göz dikmiştir. Onların sloganı herkesin sağlık hizmeti alması ve kartelin ürünlerini kullanmasıdır. Bu nedenle sloganları “herkes için sağlık”tır. Nitekim sağlık sisteminin örgütlenmesi buna uygun olup kimseyi sistem dışına bırakmayacak şekilde tasarlanmıştır. Birinci basamağın özelleştirilmesi dediğimiz aile hekimliği ile kimsenin sağlık için başka bir yere başvurma imkânı kalmamaktadır. Sistem kendi dışında özel hastaneciliğe ve özel hekimliğe yer bırakmamaktadır. Sistemin birinci veya ikinci basamağına bir şekilde giren herkese bir kısım ürün ve hizmet GSS ödüyor diyerek satılmakta,diğerlerine de bazı hizmet ve ürünler pahalı ama daha kaliteli veya fark ücreti verirseniz yapılır veya verilir diyerek satılmaktadır. Bu nedenle asgari ücretle çalışan, işsiz ve en yoksul kesimlere dahi gebeliklerde en ileri DNA analizleri, renkli dopler USG gibi tetkikler yapılmakta, köyde yaşayan vatandaşların büyük bir kısmı anjiyografi, stent ve bay pas (bypass), kapalı (laparoskopik) safra kesesi ameliyatı geçirmektedir. Toplumun büyük bir kesimi menopoz tedavisi, kemi kerimesi tedavisi, kolesterol, tansiyon ve bunlarla ilişkili diğer ilaç ve tedavileri almaktadır. Burada amaç gerekli gereksiz her türlü tıbbi ilaç, cihaz ve ürünün “herkese” ve “devamlı” kullandırılması ve tükettirilmesidir. Katkı payı ve ödeme gücü olmayanlar da kendilerine sunulan menüye göre borç senedi vb. ödeyemeyecekleri yükümlülüklere girerek bu hizmetleri almaya çalışacaktır. Sistem kaçaklara yer bırakmayan bir kapalı devre sistemidir.
“Sağlıkta Dönüşüm” ile “özel hastaneler teşvik edilmekte ve SGK kaynakları özel hastanelere daha fazla aktarılmaktadır. Sağlıkta dönüşümün amacı sağlık sistemi ve piyasasını tamamen uluslar arası kartelin kontrol ve yönetimine terk etmek demektir. Nitekim bu amaca ulaşılmıştır. İsminden dolayı bize özel gibi gelmeyen veya öyle görmek istemediğimiz devlet ve üniversite hastaneleri de kâr amacı ile ve bir “özel hastane mantığı” ile çalıştırılan hastanelerdir ve bu amaç için hekimlere performans ücreti dağıtmaktadır. Hepsinin bir vergi numarası vardır. Bütün çabaları hastalardan olduğu kadar SGK'dan da alabilecekleri en fazla parayı almak içindir. Sistemin herhangi bir denetim sisteminin ve freninin olmaması nedeniyle bu hastaneler de özel hastaneler gibi sadece gereksiz ve abartılı yaptıkları işlemleri değil yapmadıkları tedavi ve hizmetleri de faturalamakta ve bunların parasını almak için kavga etmektedir. SGK'nın paraları bütün hastanelere akıtılmaktadır. Özel hastanelerin kazancının biraz daha fazla korunmaya çalışıldığı, teşvikler verildiği ve onlar özel düzenlemeler yapıldığı da görülmektedir. Kısaca vatan-millet için çalışan bir hastane yoktur! Blütün savaşlar para için yapılmaktadır.
“Sağlıkta Dönüşüm” ile koruyucu sağlık hizmetlerinin ihmal edildiği ve bu nedenle bazı hastalıkların arttığı veya bazı kesimlere hiç sağlık hizmeti götürülemediği iddia edilmektedir. Modern tıbbın koruyucu sağlık hizmeti sözünden anladığı şey de diğerinde olduğu gibi hastalıkları önleme veya gelişme ihtimalini azaltma amacı ile devamlı ilaç, tıbbi kontrol ve aşı gibi ürünlerin kullanılmasıdır. Bazı hastalıklardan korunmak ve onları önlemek mümkün değildir. Bir sağlık sorunu olması ve kişide sorun yaratma ihtimali çok düşük olan durumlar için bir çok aşı ve ilaç kullanılmaktadır. Bunlara örnek olarak grip aşısı, serviks kanseri aşısı, rota virüs aşısı, hepatit aşıları gibi aşıları ve kemik erimesi, menopoz, kolesterol, bazı kan basıncı yüksekliği ve şeker ilaçlarını sayabiliriz. Diğer bir koruyucu önlem de bütün toplumda kanser, HİV (aids),kalp hastalığı, kan basıncı yüksekliği ve şeker hastalığı gibi hastalıkların sürekli aranması ve taranması faaliyetleridir ki bunlar toplumun bütün katmanlarına aynı sıklık ve gereksizlikle uygulanmaktadır.
Koruyucu sağlık hizmetleri ile hastalıkların önleneceği ve azaltılacağı tezi bir palavradır. Kitlesel sağlık sorunu yaratan hastalıkların büyük çoğunluğu endüstri ve buna bağlı çevre sorunları ile oluşmaktadır. Hava kirliliği, ABD tarzı beslenme, ısıtma ve ulaşımda fosil yakıtların kullanılması, ticari amaçla gereksiz yere kullanılan kimyasal maddeler ve biyomedikal ürünler, güvenlik ve tıbbi amaçlı(tomografi ,anjiografi ve sintigrafiler gibi) yaygın kitlesel radyasyon tatbiki bu arada sayılabilir. Hastalıkları koruma amacı ile yapılan bazı aşılar, önlenmesi istenen hastalıktan daha fazla tıbbi sorun yaratmaktadır. Bazılarının da uzun vadede yol açtığı sağlık sorunları tam olarak bilinmemektedir.
Modern tıp anlayışında koruyucu sağlık hizmetlerinin amacı da hastalıkların azaltılması ve sağlıklı bir toplum yaratmak değil, bazı ürün ve teknolojilerin koruyucu tıp reklamı ile kitlesel pazarlanmasıdır.
Modern tıbbın sağlık hizmeti anlayışı devamlı ve sıkıntısız ilaç almak ve kullanmak olduğu için “hastaların istediği hastanede muayene olması ve istediği ilacı yazdırması ve istediği eczaneden ilacını alması siyasi liderlerin söylediği gibi sağlıkta dönüşümün amacıdır. Fakat unutulan bir şey vardır sürekli ilaç kullanmak ve ve böyle bir ticaretin müşterisi olmak bir sağlık hizmeti değildir.
Sağlıkta Dönüşüm başta hekim ve bazı sağlık çalışanlarının sorunu değildir. Bütün halkı ilgilendiren “siyasi bir sorun”dur. Bu nedenle hekimlerin ve hekim örgütlerini ilgilendiren mesleki bir sorun olarak görülemez. Soruna bu şekilde yaklaşıldığında “özel hastanelerin hastalardan alacağı fark ücretinin % 30 ile sınırlandırılması”, hekimlerin performans ücretinin emekliliğe yansımaması, yıllık izinlerde verilmemesi, yarım gün çalışan hekimlere verilen performans ücretinin az olması, aile hekimlerine memuriyetten gelen hakların verilmemesi gibi hususlar sağlıkta dönüşümle ilgili olarak hekimlerin mesleki sorunu gibi görünmektedir ki, bu sorunların halkı ilgilendiren hiçbir yönü yoktur. Hekimlerin daha fazla para kazanması daha iyi bir sağlık hizmeti verildiğinin göstergesi olamaz. Sağlıkta Dönüşüm projesi ile birlikte halkın ve hekimlerin çıkarları karşı karşıya gelmiştir.
Uluslar arası kapitalizm, sistemin değiştirilmesi yerine çalışanların sendikal sistem vasıtası ile haklarını aramaları üzerinde durmaktadır. Bu sendikalara yönetim kurullarında söz hakkı vermekte ve bir çok yerde muhatap almaktadır. Çalışanlar hem ücretleri hem de sosyal hakları elinden alınırken kendisine tanınan sendikal hakkı büyük bir kazanım olarak görmektedir. Her iş kolunda birden çok kurulan ve yönlendirmeye açık bu sendikalar da sistemin egemenliğini kuvvetlendirmekte ve kendisine karşı siyasi mücadeleyi engellemektedir. Bu sendikaların da sistemi değiştirmek yerine alabildiği kadar maaş zammı istemek ve iş yerlerinde bazı sorunları idare ile görüşebilmekten ibarettir. Sendikalar halkın sorunları ile uğraşmak yerine bölücülük, insan hakları gibi sorunlarla ilgilenmektedir.
Bir çok kişi sağlık sistemindeki bu çürüme ve sistemin halkın aleyhine kötü kullanımını bir ahlak sorunu gibi görmektedir. Meslek örgütlerinin hekimleri ahlâki yönde denetlemeleri ile bu gibi aksaklıkların düzeltileceğini savunmakta ve deontoloji üzerinde durmaktadır. Bu sistemde kimse ahlâksız olduğu için veya birileri ona meslek ahlâkını öğretmediği veya denetlemediği için kötü çalışmamaktadır. Hatta herkes sisteme göre mükemmel çalışmaktadır. Sistem arzuladığı çıktıyı elde etmektedir. Kişilerin ahlakını sistem bozmaktadır. Sorun ahlâk sorunu değil bir sistem sorunudur. Sistem içindeki bir hekim veya eczacı sistemin belirlediği şekilde çalışmaya mecburdur. Aksi takdirde bu kadar çok hekim ve eczacı sağlık yolsuzluğu, çeteleşme ve şebekeleşmesi içinde görev almazdı.
Sosyal Güvenlik Kurumu hastanelerin ve hekimlerin verdikleri sağlık hizmetlerini ödememekte ve haksız kesintiler yapmaktadır. Sağlıkta Dönüşüm ile ilgili olarak sık duyulan ve dile getirilen palavralardan birisi de budur. SGK da sistemin belirlediği şekilde ve onunla uyum içinde çalışan bir ön ödeme sistemidir. SGK'nin belirlediği Sağlık Uygulama Tebliğinde tıpla ve tedaviyle hiç ilgisi olmayan bir çok kozmetik ve uyduruk hastalık ve tedavileri ile her türlü ilaç, malzeme ve cihazın bedelinin sorunsuz ve rahatça ödenebilmesi için her türlü düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemelerle yapılacak ödemelerde belge istenmemesi ve istenemeyeceği kurala bağlandığı için, sistem hâyâli faturalama ve ödemelere de imkân vermekte hatta teşvik etmektedir. Cihaz ve protez fiyatlarının bedeli gerçekte kullanılıp kullanılmadığına dahi bakılmaksızın hiç kesinti yapılmadan fatura üzerinden tıkır tıkır ödenmektedir. Denetimin göstermelik olması, gerçeğe, belgeye ve bir sisteme dayanmaması sonucunda yaygara çıkartılan hastanelerin kesintileri daima % 1'den düşük kalmaktadır. Bu dönemde hastanelerin verdikleri hizmeti hâyâli olarak en az 5 ve on kat arttırdıkları göz önüne alındığında bu % 1'lik kesintinin üzerinde konuşulacak bir rakam olmadığı görülecektir. (Olsa olsa nazar keser.) Uygulamanın ilk iki yılında da hesaplar incelemelere göre değil mahsuplaşma ile kapatılmıştır. Bu dönemde usulsüz ödemeleri engellemeye çalışan veya bunları bildiren SGK çalışanları, bu gibi sorunları soruşturan müfettiş ve teftiş kurulları baskı ve sürgünlerle cezalandırılmış ve haklarında soruşturma açılmıştır. Bu soruşturma ve sürgünleri TTB yönetimi ve Yönetim Kurulunda temsil edilen memur sendikası da (KESK-Hasan Hayır) onaylamıştır. Memur sendikaları ve TTB'de sistemin yanında mevzi almaktadır.
Sağlıkta Dönüşüm adı altında yürütülen hâyâli kaynak aktarma ve peşkeşin maddi boyutu “Deniz Feneri” yolsuzluğundan daha büyüktür ve daha fazla toplum kesimini ilgilendirmektedir.
Bazı sol kesimlerin Sağlıkta Dönüşüm'e karşı çıkmamasının nedenleri arasında Çin Halk Cumhuriyeti'nde de bu projenin uygulanması mazeret olarak gösterilmektedir. Evet Çin'de de bu proje uygulanmaktadır. Fakat bizzat Çin Komunist Partisi kapitalizmi uygulayacağını ilan etmiş ve uygulamaktadır. Çin Sosyalişst bir ülke değildir. Çin kamucu bir sağlık sisteminin uygulandığı bir ülke olarak da gösterilmemektedir. Dolayısı ile isminden dolayı sosyalist kabul edilen bir ülkede kartelin tıp anlayışının uygulanması bizim için bir örnek olamaz. Bir şekilde kapitalizm uygulanacaksa elde mevcut işbirlikçi partilerden birini desteklemek en akıllıca seçim olmaz mı? http://siteresources.worldbank.org/INTEAPREGTOPHEANUT/Resources/publichealth,09-13-04.pdf
http://www.futurehealthsystems.org/publications/policy%20briefs/Chinapartnershippolicybrief.pdf
SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM VE MODERN TIP ANLAYIŞININ SONUÇLARI
HASTA TOPLUM:Sağlık hizmeti adı altında toplum sağlığının bozulması.
TOPLUM YAŞAMININ TIBBİLEŞMESİ: Sürekli sağlık teknolojisi ve ürünü kullanma. Sağlıkla ilgili olamayan ürün ve besinlerin dahi tıbbi ifadelerle satılması ve pazarlanması.
İATROJENİK TIP : Sağlık teknolojisi ve ürünlerinin insanları sakatlayacak, hasta edecek ve onları öldürecek şekilde kullanılması. Örnek alınan ABD'de iatrojenik ölümlerin başta gelen ölüm nedeni olduğu hatırlanmalıdır. (Null G. ve ark. : Death by Medicine, October 2003. http://www.truemantuck.ca/ANHS/Email/Bill_c_420/DEATH_BY_MEDICINE.pdf veya http://www.whale.to/a/null9.html )
BU UYGULALAMALARA SAĞLIK SİSTEMİ VASITASI İLE JENOSİD DE DİYEBİLİRİZ: Çünkü bu tıbbi uygulamalar sistemli ve her gün sayısı artan bir şekilde bütün topluma uygulanmaktadır. İnsanları sakat ve işgöremez hale getirmekte veya onların ölümlerine neden olmaktadır.
YÜKSEK VE KARŞILANMASI GÜÇ SAĞLIK HARCAMALARI VE SAĞLIK SİSTEMİNİN İFLASI! Kişiler banka ve sigorta borçları ile boğuşmak zorunda kalacak,devletler de artan sağlık harcamaları ile daha fazla ekonomik daar boğaz ve krizlere uğrayacaktır.
Görüldüğü gibi, gerçekleri söylemekten korkmuyoruz!
Bir işe yarayıp yaramadığını zamanla göreceğiz.
28 Eylül 2008

GATS ANLAŞMASI KAPSAMINDA BULUNAN HİZMET SEKTÖRLERİNİN SINIFLANDIRILMIŞ LİSTESİ

GATS ANLAŞMASI KAPSAMINDA BULUNAN HİZMET SEKTÖRLERİNİN SINIFLANDIRILMIŞ LİSTESİ Çeviri: Selim Yılmaz Aşağıdaki sınıflandırma 1994...