Domuz gribinde skandal itiraf

Domuz gribinde skandal itiraf
http://www.milliyet.com.tr/domuz-gribinde-skandal-itiraf/dunya/sondakika/04.02.2010/1194708/default.htm?ver=50
4.2.2010
Tüm dünyada önce büyük panik sonra şüphe yaratan hastalıkta ilgili DSÖ'de çark etti...


Tüm dünyada önce panik, sonra korku ve son olarak kuşkuyla karşılanan domuz gribi hastalığı giderek daha büyük bir skandala dönüşüyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün direktifleri doğrultusunda tüm dünyada gerçekleşen aşı kampanyaları ve milyarlarca dolara varan aşı ve ilaç stoklarına rağmen “Yanlış yapıyorsunuz” diyen bazı bilim adamları ilk aylarda tepkiyle karşılanıyordu.

Ancak son dönemde hastalığın neredeyse tamamen ortadan kaybolması ve ölüm vakalarının normal gripten ölümlerin bile kat kat altında kalması saygın bilim adamlarının da yavaş yavaş “domuz gribi abartıydı” diyen bu uzmanların yanına katılmasına sebep oldu.

Vatan Gazetesi'nde yer alan habere göre; ilk olarak Harvard Üniversitesi uzmanlarının araştırması, domuz gribinin mevsimsel gripten farkının bulunmadığını, öldürme riskinin daha düşük olduğunu ve aşılama kampanyalarının gereksiz olduğunu ortaya çıkardı.

İddialar üzerine domuz gribini “yüzyılın en büyük tıp skandalı” olarak tanımlayan Avrupa Konseyi Aile ve Sağlık Komisyonu Başkanı Wolfgang Wodarg, geçen ay AK Parti İstanbul Milletvekili Lokman Ayva ile Karabük Milletvekili Mustafa Ünal’ın da yer aldığı 14 Avrupa milletvekiliyle birlikte Avrupa Konseyi’ne “Domuz gribi sahte bir salgın mıydı, araştırılsın” başlıklı bir araştırma önergesi verdi.

WHO da çark etti
Önergenin kabul edilmesinin ardından önceki gün domuz gribi oturumunda ifade veren Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) hastalıkların sıklık ve yayılma düzenini inceleyen epidemioloji birimi direktörü Profesör Ulrich Keil, “Domuz gribi salgını ilaç üreticilerinin kârlarını artırmak için bu şirketlerle ortak olarak üretilen bir korku kampanyasıydı” diye konuştu. WHO grip direktörü Keiji Fukuda ise “Domuz gribi konusunda karar alan bilim adamlarımızın ilaç şirketleriyle herhangi bir çıkar anlaşmaları bulunmamaktadır” diye örgütü savundu.

WHO’da kalp hastalıkları konusunda bir numaralı uzman olarak kabul edilen Profesör Keil, Avrupa Konseyi’ndeki ifadesinde şu sözleri kullandı: “WHO, SARS ve kuş giribi konusunda da tüm tahminlerinde yanıldı. Kamu sağlığını ilgilendiren onca şey varken domuz gribi konusunda halkta büyük bir panik yaşanmasına sebep olduk ve bu tamamen abartılmış bir korkuydu. WHO’nun kararları ülkelerin sağlık bütçelerine çok büyük yük getirdi. İnsanların ölümüne sebep olan en önemli etkenlerin hipertansiyon, sigara, yüksek kolesterol, obezite, egzersiz yapmama, sebze ve meyve tüketiminin azlığı olduğunu çok iyi biliyoruz. Hükümetler, WHO’nun tavsiyesi doğrultusunda bu alanlara yatırım yapmaları gerekirken küresel bir salgın yaşanması yönündeki deliller çok zayıf olmasına rağmen domuz gribine yatırım yapmak zorunda bırakıldı.”

DSÖ Domuz Gribi Rezaletini İtiraf Etti

DSÖ Domuz Gribi Rezaletini İtiraf Etti, Dünya Çalkalanıyor… Bizde İse Skandala Çıt Yok

Domuz gribi salgınının Avrupa’dan sonra Dünya Sağlık Örgütü de ‘korku kampanyası’ olduğunu açıkladı. Sağlık Bakanlığı’ndan ise çıt çıkmıyor...

05 Şubat 2010 Cuma 01:02

1- Sahte salgın rezaletini dünya itiraf ettiRezaleti itiraf ettiler! Tüm dünyada önce büyük panik, sonra korku ve son olarak kuşkuyla karşılanan domuz gribi hastalığı giderek daha büyük bir skandala dönüştü. Domuz gribinin mevsimsel gripten farkının bulunmadığı, aşılamanın gereksiz olduğu ortaya çıktı. Dünya Sağlık Örgütü’nün bir numaralı uzmanlarından Profesör Ulrich Keil, “Tüm tahminlerinde yanıldık. Domuz gribi konusunda halkta büyük bir panik yaşanmasına sebep olduk” dedi. 2- Korku kampanyası diye duyurulduDomuz gribini “yüzyılın en büyük tıp skandalı” olarak tanımlayan Avrupa Konseyi Aile ve Sağlık Komisyonu Başkanı Wolfgang Wodarg araştırma önergesi verdi. Önergenin kabul edilmesinin ardından önceki gün domuz gribi oturumunda ifade veren Dünya Sağlık Örgütü’nden (WHO) Prof. Ulrich Keil, “Domuz gribi salgını ilaç üreticilerinin kârlarını artırmak için bu şirketlerle ortak olarak üretilen bir korku kampanyasıydı” diye konuştu.3- Sağlık Bakanlığı suskunluğunu koruyorDomuz gribi tehdidiyle halkı günlerce paniğe sevkeden Sağlık Bakanlığı ortaya çıkan son gelişmeler karşısında suskunluğunu koruyor. Özellikle çocukları olan aileler perişan oldu. Çok kişi gereksiz yere ve riski göze alarak aşılandı. Sonuç olarak domuz gribi salgını palavra çıktı. Satın alınan aşılar kullanılmadı. Aşılara 1 milyar TL’ye yakın para ödendi. Rezalete kamuoyu tepki göstermezken, elinde 5 milyon doz aşı kaldığı söylenen Bakanlık ise sessiz.Akdağ tüm ülkeyi germiştiGeçtiğimiz yıl mart ayında başlayan domuz gribi haberleriyle birlikte Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamalarla tüm Türkiye gergin bir havaya sokulmuş, yandaş profesörler, “Domuz gribi, pandemi vardır” diyerek insanları paniğe sevketmişlerdi. Yalan zincirinden dehşete kapılan insanlar ise özellikle çocuklara yönelik yapılan yalan haberlerle hastanelere akın etmişlerdi. Havaalanlarına milyonlarca dolarlık termal kameralar alınmış, kanserden ya da mide kanamasından ölen insanların bile domuz gribinden öldüğü açıklanmıştı.Kobay gibi mi kullanıldık?Eski bir Sağlık Bakanı Türkiye’nin domuz gribi aşılarında kobay olarak kullanılacağını iddia etmişti. Aşının yan etkilerinin henüz bilinmediğini belirten eski Bakan, “Bu aşıların henüz Faz -1 sonucu yoktur. Yani bizim insanlarımız denek olarak kullanılacak. Gelecek aşıları ilk önce AKP’lilerde kullansınlar” demişti. ABD’de yapılan aşının yan etkileri nedeniyle çok sayıda insanın ciddi rahatsızlıklar geçirdiğini iddia eden eski Bakan, aşı sonucu kalıcı felç bile yaşanabileceğini anlatmıştı.Aşılara 120 milyon ödendiSağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, önceki gün İstanbul’da düzenlenen bir toplantıda yaptığı konuşmada, bakanlığını savundu ve çok başarılı bir operasyon yürüttüklerini söyledi. Türkiye’nin satın aldığı 8,4 milyon doz aşının yarısının kullanıldığını belirten Akdağ, elde kalan aşılarla ilgili sorunu ilgili firma ile görüşerek çözeceklerini kaydetti. Domuz gribi aşısı konusunda eski Sağlık Bakanı ve birkaç hocanın haksızlık yaptığını ifade eden Akdağ, aşılara ödenen paranın 120 milyon TL olduğunu açıkladı.Kavgayı bırak hesap verMeclis’teki ’peygamber’ kavgasında gözlüğünü ve ceketini çıkarıp vekillerin üzerine yürüyen Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın kavga etmeyi bırakıp Türkiye’de yaratılan sağlık skandalının hesabını vermesi isteniyor. Yapılan yanlışlığın Türkiye’yi zarara uğrattığını ve külhanbeylikle örtülemeyeceğini belirten milletvekilleri “Türkiye’nin sağlığı kimlere emanet, görüldü” yorumunu yapıyor. CHP Ordu Milletvekili Rahmi Güner, böyle bir davranışın yapılan yanlışlıkların üzerini örtemeyeceğini söyledi. Güner, domuz gribi diye lanse edilen hastalığın normal gripten farklı olmadığı anlaşılınca bir vurgun olduğu yönünde kamuoyuna kaygı saldığını belirterek şunları söyledi: Millet adına utandım“Sağlık Bakanı’nın yanlış uygulaması aslında Başbakan ile ters düşmesiyle birlikte ortaya çıktı. Bu noktadan sonra vatandaşlar kaygıya düştü. Türkiye’nin 500-600 milyon dolarının çöpe gittiğine dair ciddi kaygılar doğurdu. Bunun nedeni domuz gribi olarak lanse edilen hastalığın, normal gripten farklı olmadığının anlaşılması üzerine çıktı. Şimdi burada külhanbeylik yapmak, basitlikten öte gitmiyor. Gözümün önünde cereyan eden olayda, TBMM’de millet adına utandım” dedi.Akdağ hemen istifa etmeliCHP’li Rahmi Güner, Akdağ’ın bir devlet adamına yakışmayacak davranışlar sergilediğini söyledi. Güner şöyle konuştu: “Türkiye’yi zarara uğratan büyük bir olayın üstü bu tür davranışlarla kapatılamaz. Bu aslında bir TBMM Araştırma konusudur, bunun da ötesinde bir gensoru konusudur. Millet sağlık politikalarımızın kimlere emanet olduğunu açıkça görmüştür. Recep Akdağ hükümetten derhal istifa etmesi gereken kişilerin başında gelmektedir.”Domuz gribiyle ilgili konuşacak çok şey varMilletvekilleri, ihalesiz alındığı iddia edilen aşılar için Meclis soruşturması istiyor.TBMM’nin ana görevinin yönetimin sorunlarını tartışmak ve kanun çıkarmak gibi işlevler olduğunu belirten MHP Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu şunları söyledi: Zaman kaybediyoruz“Yaşanan olaylar hiçbir zaman kabul edilemez. Ancak, TBMM esas görevlerinin dışına çıkıp polemiklere kaydırılmak istenirse bu tür görüntüler ortaya çıkıyor. Elbette sorunlar konuşulmalı. Eğer Recep Akdağ’ın eski sağlık Bakanı’na karşı kişisel olarak hissettikleri varsa yeri orası değildi. Bu da zaten doğru olmaz. Bu konular konuşularak olur. Zaten Sağlık Bakanlığı’nın domuz gribiyle birlikte konuşulacak pek çok şeyi de bulunmakta. Bunlar konuşulması gerekirken, polemikler yapılarak zaman kaybettiriliyor. Olumsuz davranışlarla ne iktidar olunur, ne devlet yönetilir, ne de millet bunu kabul eder.” Yandaş profesörler aşıyı desteklemiştiTürkiye’de iktidara yakın profesör ünvanlı bazı bilim adamları, Sağlık Bakanı’nın domuz gribi aşısı olunması gerektiğiyle ilgili kamuoyuna yaptığı her konuşmasından sonra destekleyen açıklamalar yapıyorlardı. Hatta bunlardan bazıları daha da ileri giderek aşı olunmadığı taktirde kesin ölüm riski bulunduğunu söylemekten çekinmediler. Pandemi İzleme Bilim Kurulu üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Ceyhan ise ise öleceklerin sayısını bile verdi ve uyardı: “Aşılamada istenilen seviyeye çıkılamadı. Tehlike büyüyor. Domuz gribinden ölenlerin sayısı 2400’ e çıkar.” (yeniçağ)


http://www.turktime.com/haber/DSO-Domuz-Gribi-Rezaletini-Itiraf-Etti-Dunya-Calkalaniyor%E2%80%A6-Bizde-Ise-Skandala-Cit-Yok/83372

DSÖ Domuz Gribi Rezaletini İtiraf Etti

DSÖ Domuz Gribi Rezaletini İtiraf Etti, Dünya Çalkalanıyor… Bizde İse Skandala Çıt Yok

Domuz gribi salgınının Avrupa’dan sonra Dünya Sağlık Örgütü de ‘korku kampanyası’ olduğunu açıkladı. Sağlık Bakanlığı’ndan ise çıt çıkmıyor...

05 Şubat 2010 Cuma 01:02

1- Sahte salgın rezaletini dünya itiraf ettiRezaleti itiraf ettiler! Tüm dünyada önce büyük panik, sonra korku ve son olarak kuşkuyla karşılanan domuz gribi hastalığı giderek daha büyük bir skandala dönüştü. Domuz gribinin mevsimsel gripten farkının bulunmadığı, aşılamanın gereksiz olduğu ortaya çıktı. Dünya Sağlık Örgütü’nün bir numaralı uzmanlarından Profesör Ulrich Keil, “Tüm tahminlerinde yanıldık. Domuz gribi konusunda halkta büyük bir panik yaşanmasına sebep olduk” dedi. 2- Korku kampanyası diye duyurulduDomuz gribini “yüzyılın en büyük tıp skandalı” olarak tanımlayan Avrupa Konseyi Aile ve Sağlık Komisyonu Başkanı Wolfgang Wodarg araştırma önergesi verdi. Önergenin kabul edilmesinin ardından önceki gün domuz gribi oturumunda ifade veren Dünya Sağlık Örgütü’nden (WHO) Prof. Ulrich Keil, “Domuz gribi salgını ilaç üreticilerinin kârlarını artırmak için bu şirketlerle ortak olarak üretilen bir korku kampanyasıydı” diye konuştu.3- Sağlık Bakanlığı suskunluğunu koruyorDomuz gribi tehdidiyle halkı günlerce paniğe sevkeden Sağlık Bakanlığı ortaya çıkan son gelişmeler karşısında suskunluğunu koruyor. Özellikle çocukları olan aileler perişan oldu. Çok kişi gereksiz yere ve riski göze alarak aşılandı. Sonuç olarak domuz gribi salgını palavra çıktı. Satın alınan aşılar kullanılmadı. Aşılara 1 milyar TL’ye yakın para ödendi. Rezalete kamuoyu tepki göstermezken, elinde 5 milyon doz aşı kaldığı söylenen Bakanlık ise sessiz.Akdağ tüm ülkeyi germiştiGeçtiğimiz yıl mart ayında başlayan domuz gribi haberleriyle birlikte Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamalarla tüm Türkiye gergin bir havaya sokulmuş, yandaş profesörler, “Domuz gribi, pandemi vardır” diyerek insanları paniğe sevketmişlerdi. Yalan zincirinden dehşete kapılan insanlar ise özellikle çocuklara yönelik yapılan yalan haberlerle hastanelere akın etmişlerdi. Havaalanlarına milyonlarca dolarlık termal kameralar alınmış, kanserden ya da mide kanamasından ölen insanların bile domuz gribinden öldüğü açıklanmıştı.Kobay gibi mi kullanıldık?Eski bir Sağlık Bakanı Türkiye’nin domuz gribi aşılarında kobay olarak kullanılacağını iddia etmişti. Aşının yan etkilerinin henüz bilinmediğini belirten eski Bakan, “Bu aşıların henüz Faz -1 sonucu yoktur. Yani bizim insanlarımız denek olarak kullanılacak. Gelecek aşıları ilk önce AKP’lilerde kullansınlar” demişti. ABD’de yapılan aşının yan etkileri nedeniyle çok sayıda insanın ciddi rahatsızlıklar geçirdiğini iddia eden eski Bakan, aşı sonucu kalıcı felç bile yaşanabileceğini anlatmıştı.Aşılara 120 milyon ödendiSağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, önceki gün İstanbul’da düzenlenen bir toplantıda yaptığı konuşmada, bakanlığını savundu ve çok başarılı bir operasyon yürüttüklerini söyledi. Türkiye’nin satın aldığı 8,4 milyon doz aşının yarısının kullanıldığını belirten Akdağ, elde kalan aşılarla ilgili sorunu ilgili firma ile görüşerek çözeceklerini kaydetti. Domuz gribi aşısı konusunda eski Sağlık Bakanı ve birkaç hocanın haksızlık yaptığını ifade eden Akdağ, aşılara ödenen paranın 120 milyon TL olduğunu açıkladı.Kavgayı bırak hesap verMeclis’teki ’peygamber’ kavgasında gözlüğünü ve ceketini çıkarıp vekillerin üzerine yürüyen Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın kavga etmeyi bırakıp Türkiye’de yaratılan sağlık skandalının hesabını vermesi isteniyor. Yapılan yanlışlığın Türkiye’yi zarara uğrattığını ve külhanbeylikle örtülemeyeceğini belirten milletvekilleri “Türkiye’nin sağlığı kimlere emanet, görüldü” yorumunu yapıyor. CHP Ordu Milletvekili Rahmi Güner, böyle bir davranışın yapılan yanlışlıkların üzerini örtemeyeceğini söyledi. Güner, domuz gribi diye lanse edilen hastalığın normal gripten farklı olmadığı anlaşılınca bir vurgun olduğu yönünde kamuoyuna kaygı saldığını belirterek şunları söyledi: Millet adına utandım“Sağlık Bakanı’nın yanlış uygulaması aslında Başbakan ile ters düşmesiyle birlikte ortaya çıktı. Bu noktadan sonra vatandaşlar kaygıya düştü. Türkiye’nin 500-600 milyon dolarının çöpe gittiğine dair ciddi kaygılar doğurdu. Bunun nedeni domuz gribi olarak lanse edilen hastalığın, normal gripten farklı olmadığının anlaşılması üzerine çıktı. Şimdi burada külhanbeylik yapmak, basitlikten öte gitmiyor. Gözümün önünde cereyan eden olayda, TBMM’de millet adına utandım” dedi.Akdağ hemen istifa etmeliCHP’li Rahmi Güner, Akdağ’ın bir devlet adamına yakışmayacak davranışlar sergilediğini söyledi. Güner şöyle konuştu: “Türkiye’yi zarara uğratan büyük bir olayın üstü bu tür davranışlarla kapatılamaz. Bu aslında bir TBMM Araştırma konusudur, bunun da ötesinde bir gensoru konusudur. Millet sağlık politikalarımızın kimlere emanet olduğunu açıkça görmüştür. Recep Akdağ hükümetten derhal istifa etmesi gereken kişilerin başında gelmektedir.”Domuz gribiyle ilgili konuşacak çok şey varMilletvekilleri, ihalesiz alındığı iddia edilen aşılar için Meclis soruşturması istiyor.TBMM’nin ana görevinin yönetimin sorunlarını tartışmak ve kanun çıkarmak gibi işlevler olduğunu belirten MHP Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu şunları söyledi: Zaman kaybediyoruz“Yaşanan olaylar hiçbir zaman kabul edilemez. Ancak, TBMM esas görevlerinin dışına çıkıp polemiklere kaydırılmak istenirse bu tür görüntüler ortaya çıkıyor. Elbette sorunlar konuşulmalı. Eğer Recep Akdağ’ın eski sağlık Bakanı’na karşı kişisel olarak hissettikleri varsa yeri orası değildi. Bu da zaten doğru olmaz. Bu konular konuşularak olur. Zaten Sağlık Bakanlığı’nın domuz gribiyle birlikte konuşulacak pek çok şeyi de bulunmakta. Bunlar konuşulması gerekirken, polemikler yapılarak zaman kaybettiriliyor. Olumsuz davranışlarla ne iktidar olunur, ne devlet yönetilir, ne de millet bunu kabul eder.” Yandaş profesörler aşıyı desteklemiştiTürkiye’de iktidara yakın profesör ünvanlı bazı bilim adamları, Sağlık Bakanı’nın domuz gribi aşısı olunması gerektiğiyle ilgili kamuoyuna yaptığı her konuşmasından sonra destekleyen açıklamalar yapıyorlardı. Hatta bunlardan bazıları daha da ileri giderek aşı olunmadığı taktirde kesin ölüm riski bulunduğunu söylemekten çekinmediler. Pandemi İzleme Bilim Kurulu üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Ceyhan ise ise öleceklerin sayısını bile verdi ve uyardı: “Aşılamada istenilen seviyeye çıkılamadı. Tehlike büyüyor. Domuz gribinden ölenlerin sayısı 2400’ e çıkar.” (yeniçağ)


http://www.turktime.com/haber/DSO-Domuz-Gribi-Rezaletini-Itiraf-Etti-Dunya-Calkalaniyor%E2%80%A6-Bizde-Ise-Skandala-Cit-Yok/83372

DSÖ Domuz Gribi Rezaletini İtiraf Etti

DSÖ Domuz Gribi Rezaletini İtiraf Etti, Dünya Çalkalanıyor… Bizde İse Skandala Çıt Yok

Domuz gribi salgınının Avrupa’dan sonra Dünya Sağlık Örgütü de ‘korku kampanyası’ olduğunu açıkladı. Sağlık Bakanlığı’ndan ise çıt çıkmıyor...

05 Şubat 2010 Cuma 01:02

1- Sahte salgın rezaletini dünya itiraf ettiRezaleti itiraf ettiler! Tüm dünyada önce büyük panik, sonra korku ve son olarak kuşkuyla karşılanan domuz gribi hastalığı giderek daha büyük bir skandala dönüştü. Domuz gribinin mevsimsel gripten farkının bulunmadığı, aşılamanın gereksiz olduğu ortaya çıktı. Dünya Sağlık Örgütü’nün bir numaralı uzmanlarından Profesör Ulrich Keil, “Tüm tahminlerinde yanıldık. Domuz gribi konusunda halkta büyük bir panik yaşanmasına sebep olduk” dedi. 2- Korku kampanyası diye duyurulduDomuz gribini “yüzyılın en büyük tıp skandalı” olarak tanımlayan Avrupa Konseyi Aile ve Sağlık Komisyonu Başkanı Wolfgang Wodarg araştırma önergesi verdi. Önergenin kabul edilmesinin ardından önceki gün domuz gribi oturumunda ifade veren Dünya Sağlık Örgütü’nden (WHO) Prof. Ulrich Keil, “Domuz gribi salgını ilaç üreticilerinin kârlarını artırmak için bu şirketlerle ortak olarak üretilen bir korku kampanyasıydı” diye konuştu.3- Sağlık Bakanlığı suskunluğunu koruyorDomuz gribi tehdidiyle halkı günlerce paniğe sevkeden Sağlık Bakanlığı ortaya çıkan son gelişmeler karşısında suskunluğunu koruyor. Özellikle çocukları olan aileler perişan oldu. Çok kişi gereksiz yere ve riski göze alarak aşılandı. Sonuç olarak domuz gribi salgını palavra çıktı. Satın alınan aşılar kullanılmadı. Aşılara 1 milyar TL’ye yakın para ödendi. Rezalete kamuoyu tepki göstermezken, elinde 5 milyon doz aşı kaldığı söylenen Bakanlık ise sessiz.Akdağ tüm ülkeyi germiştiGeçtiğimiz yıl mart ayında başlayan domuz gribi haberleriyle birlikte Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamalarla tüm Türkiye gergin bir havaya sokulmuş, yandaş profesörler, “Domuz gribi, pandemi vardır” diyerek insanları paniğe sevketmişlerdi. Yalan zincirinden dehşete kapılan insanlar ise özellikle çocuklara yönelik yapılan yalan haberlerle hastanelere akın etmişlerdi. Havaalanlarına milyonlarca dolarlık termal kameralar alınmış, kanserden ya da mide kanamasından ölen insanların bile domuz gribinden öldüğü açıklanmıştı.Kobay gibi mi kullanıldık?Eski bir Sağlık Bakanı Türkiye’nin domuz gribi aşılarında kobay olarak kullanılacağını iddia etmişti. Aşının yan etkilerinin henüz bilinmediğini belirten eski Bakan, “Bu aşıların henüz Faz -1 sonucu yoktur. Yani bizim insanlarımız denek olarak kullanılacak. Gelecek aşıları ilk önce AKP’lilerde kullansınlar” demişti. ABD’de yapılan aşının yan etkileri nedeniyle çok sayıda insanın ciddi rahatsızlıklar geçirdiğini iddia eden eski Bakan, aşı sonucu kalıcı felç bile yaşanabileceğini anlatmıştı.Aşılara 120 milyon ödendiSağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, önceki gün İstanbul’da düzenlenen bir toplantıda yaptığı konuşmada, bakanlığını savundu ve çok başarılı bir operasyon yürüttüklerini söyledi. Türkiye’nin satın aldığı 8,4 milyon doz aşının yarısının kullanıldığını belirten Akdağ, elde kalan aşılarla ilgili sorunu ilgili firma ile görüşerek çözeceklerini kaydetti. Domuz gribi aşısı konusunda eski Sağlık Bakanı ve birkaç hocanın haksızlık yaptığını ifade eden Akdağ, aşılara ödenen paranın 120 milyon TL olduğunu açıkladı.Kavgayı bırak hesap verMeclis’teki ’peygamber’ kavgasında gözlüğünü ve ceketini çıkarıp vekillerin üzerine yürüyen Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın kavga etmeyi bırakıp Türkiye’de yaratılan sağlık skandalının hesabını vermesi isteniyor. Yapılan yanlışlığın Türkiye’yi zarara uğrattığını ve külhanbeylikle örtülemeyeceğini belirten milletvekilleri “Türkiye’nin sağlığı kimlere emanet, görüldü” yorumunu yapıyor. CHP Ordu Milletvekili Rahmi Güner, böyle bir davranışın yapılan yanlışlıkların üzerini örtemeyeceğini söyledi. Güner, domuz gribi diye lanse edilen hastalığın normal gripten farklı olmadığı anlaşılınca bir vurgun olduğu yönünde kamuoyuna kaygı saldığını belirterek şunları söyledi: Millet adına utandım“Sağlık Bakanı’nın yanlış uygulaması aslında Başbakan ile ters düşmesiyle birlikte ortaya çıktı. Bu noktadan sonra vatandaşlar kaygıya düştü. Türkiye’nin 500-600 milyon dolarının çöpe gittiğine dair ciddi kaygılar doğurdu. Bunun nedeni domuz gribi olarak lanse edilen hastalığın, normal gripten farklı olmadığının anlaşılması üzerine çıktı. Şimdi burada külhanbeylik yapmak, basitlikten öte gitmiyor. Gözümün önünde cereyan eden olayda, TBMM’de millet adına utandım” dedi.Akdağ hemen istifa etmeliCHP’li Rahmi Güner, Akdağ’ın bir devlet adamına yakışmayacak davranışlar sergilediğini söyledi. Güner şöyle konuştu: “Türkiye’yi zarara uğratan büyük bir olayın üstü bu tür davranışlarla kapatılamaz. Bu aslında bir TBMM Araştırma konusudur, bunun da ötesinde bir gensoru konusudur. Millet sağlık politikalarımızın kimlere emanet olduğunu açıkça görmüştür. Recep Akdağ hükümetten derhal istifa etmesi gereken kişilerin başında gelmektedir.”Domuz gribiyle ilgili konuşacak çok şey varMilletvekilleri, ihalesiz alındığı iddia edilen aşılar için Meclis soruşturması istiyor.TBMM’nin ana görevinin yönetimin sorunlarını tartışmak ve kanun çıkarmak gibi işlevler olduğunu belirten MHP Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu şunları söyledi: Zaman kaybediyoruz“Yaşanan olaylar hiçbir zaman kabul edilemez. Ancak, TBMM esas görevlerinin dışına çıkıp polemiklere kaydırılmak istenirse bu tür görüntüler ortaya çıkıyor. Elbette sorunlar konuşulmalı. Eğer Recep Akdağ’ın eski sağlık Bakanı’na karşı kişisel olarak hissettikleri varsa yeri orası değildi. Bu da zaten doğru olmaz. Bu konular konuşularak olur. Zaten Sağlık Bakanlığı’nın domuz gribiyle birlikte konuşulacak pek çok şeyi de bulunmakta. Bunlar konuşulması gerekirken, polemikler yapılarak zaman kaybettiriliyor. Olumsuz davranışlarla ne iktidar olunur, ne devlet yönetilir, ne de millet bunu kabul eder.” Yandaş profesörler aşıyı desteklemiştiTürkiye’de iktidara yakın profesör ünvanlı bazı bilim adamları, Sağlık Bakanı’nın domuz gribi aşısı olunması gerektiğiyle ilgili kamuoyuna yaptığı her konuşmasından sonra destekleyen açıklamalar yapıyorlardı. Hatta bunlardan bazıları daha da ileri giderek aşı olunmadığı taktirde kesin ölüm riski bulunduğunu söylemekten çekinmediler. Pandemi İzleme Bilim Kurulu üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Ceyhan ise ise öleceklerin sayısını bile verdi ve uyardı: “Aşılamada istenilen seviyeye çıkılamadı. Tehlike büyüyor. Domuz gribinden ölenlerin sayısı 2400’ e çıkar.” (yeniçağ)


http://www.turktime.com/haber/DSO-Domuz-Gribi-Rezaletini-Itiraf-Etti-Dunya-Calkalaniyor%E2%80%A6-Bizde-Ise-Skandala-Cit-Yok/83372

KUŞUN GRİBİ, DOMUZUN GRİBİ YA SONRA?..MUSTAFA YILDIRIM



     Resim:  1018-1919 epidemisinden bir görünüm (epidemi böyle olur)

SÖYLEŞİ

Mustafa Yıldırım

KUŞUN GRİBİ, DOMUZUN GRİBİ YA SONRA?..

Dr. Uğur Yılmaz’la genel olarak grip aşısı pazarlaması üstüne konuşmuştuk. Hayvanların adlarıyla anılan aşı pazarlama kampanyaları üstüne konuşurken dünyanın bir ucundan “domuz gribi salgını” haberleri medyaya sızmaya başlamıştı. Konu giderek siyasal kampanyaya dönüşürken, ithal pazarı yeniden açıldı ve bilgi karmaşası büyüdü. Grip aşısı pazarlama kampanyalarının tıpa tıp aynısıydı yaşananlar. Dr. Uğur Yılmaz’la domuz gribi olayını ve genel olarak aşı ticaretini bir kez daha konuştuk.



Önceki yıllardaki grip salgını bilgisini yayma ve hemen ardından aşı pazarlama yöntemine uygun bir kampanya mı yaşıyoruz?

Domuz gribi aşılama kampanyaları, öteki aşı ve ilaç tüketim kampanyalarında olduğu gibi tıbbi değil, ticari bir konudur.



Nasıl olur; ciddi bir hastalık salgınından söz ediliyor.

Önceki görüşmemizde de değinmiştik pazarlama tekniğine; ama yinelemekte yarar var: Sıradan ve önemsiz bir grip salgını en önemli sağlık sorunu ve ölüm nedeni olarak tanıtılmıştır.



Türkiye’de salgın başladıktan sonra aşı ithal edilmedi mi? Hatta birçok insan ithalde gecikildiğini söylüyor ve yöneticileri eleştiriyordu.

Yanılıyorsunuz; aşı pazarlama kampanyası Türkiye’de tek bir grip olayı görülmeden başlamıştı. Anımsarsınız; sınırlara ve hava alanlarına termal kameralar konuldu; sözüm ona grip taramasına başlandı.



Havaalanlarına beden ısısını gösteren kameralar yerleştirilmişti. Bedenlerde grip virüsü kamerayla saptanabilir mi?

Kamerayla virüs elbette saptanamaz; yalnızca ateşi yüksek kişileri bir yana ayırabilirsiniz. Virüsü alan herkes hasta olmadığı gibi, her griplinin de ateşi yükselmez.



Bu durumda herhangi bir hastalık, örneğin üşütme nedeniyle ateşi yükselenleri kamerayla saptayıp zorla kliniğe yollarken virüs taşıyanlar toplumun içine karışabilir mi?

Gripin belirtisiz geçen kuluçka dönemi de vardır. Bir dönem hiç bir olay saptanamamıştı. Daha sonra tek tük olaylar haber yapılmaya başlandı. Birkaç kişinin ölmesi aşı tüccarlarını biraz sevindirdi. Yaratılan toplumsal aşırı korku sonucu ateşi yükselen, kendisini iyi hissetmeyen, öksüren herkes hastanelere koşmaya başladı.

Kitleler maske takmaya ve el yıkamaya yönlendirildi; okul ve taşıt araçlarının dezenfeksiyonuna başlandı.



Bir kara mizah gibi… Terörist arar gibi virüs aranıyordu. Bu yöntemlerin hiç mi yararı yok?

Bu yöntemlerin gribin yayılmasını önlemek açısından ciddi, bilimsel yararı olamazdı. Bu tür uygulamalar, bir tür akıl denetim yöntemidir. Grip aşısı pazarlama kampanyalarının temel ibadetini oluşturmaktadır.



Aşılanmaya koşuşturan insanlar da filmin ikinci yarısının başlangıcı mı?

İlk dönem korku yayılması; korkunun ardından aşıya koşulması da kampanyanın doğal sonucudur. İlk dönem kampanyasının ardından grip aşıları bitmiş; insanlar gereksi yere hastanelere yığılmış; gereksiz bir çok tahlilden sonra ilaçlar, antibiyotikler verilmişti.



Yani tıp karteli yalnızca aşıdan kazanmıyor; bir de grip korkusu kampanyasıyla pahalı ilaçlar satıyor.

Evet, tıp kartelinin dolaylı kazancıdır. Yalnızca tıbbi ürünler değil, aynı zamanda her türlü yan ürün “domuz gribi” üzerinden pazarlandı.



Basılı-görüntülü yayınlarda hastane önlerine yığılmış insanlar görülüyordu. Bu insanlar gerçekten domuz gribine yakalanmamışlar mıydı?

Belleği ve gözlem yeteneği zayıf bir toplumuz. Bir olay bize nasıl ve hangi amaçla gösteriliyorsa onu o amaca uygun algılıyor ve sorgulamıyoruz. Ben kendimi bildim bileli kış aylarında, özellikle çocuk hastalıkları poliklinikleri ve sağlık ocaklarına başvuran hastaların % 90'dan çoğu grip ve grip benzeri rahatsızlıklardan yakınan çocuklardır.



Haklısınız bizim öğrencilik yıllarımızda da bazen bütün okul öksürür, aksırır, tıksırır ve derslere boğazını sararak gelirdi. Ne okul kapatılırdı ne de derslere ara verilirdi. O günlerde grip diye bir hastalık yok muydu?

Grip aşısı gibi bir ürün pazarlanmadığı için kimse aşırı korkuya kapılmaz; hastanelere koşmaz, gereksiz yere ilaç almazdı. Hastaneye yatırılarak gözlem altına alınana da rastlanmaz; uzun süreli dinlendirilen de olmazdı. Bu sözde salgında bu derecede yaygın bir hastalık görmediğimiz gibi, üç beş kişi hastalandı diye okullar tatil ediliyor.



Yapmayın; domuz gribinden önleler var!

İnsanlar ölümsüz bir yaratık değildir. İnsan yaşamında her zaman bir ölüm tehlikesi vardır. Sokaktan karşıdan karşıya geçerken de ölüm olasılığı vardır. Hiç bir hastalık olmadan, önemli ya da önemsiz görünen bir sağlık sorunu nedeniyle insanlar ölebilir. Ticari nedenlerle ölüm olaylarının tek nedeni “domuz gribi” olarak bildirilmektedir.



Kaç kişinin domuz gribinden öldüğü bilinmiyor mu?

Domuz gribi ve ölüm ilişkisini ele alırken kaç kişinin doğrudan domuz gribi yüzünden öldüğüne ve ölen kişilerin ayrıca ölümcül başka hastalıkları olup olmadığını da bilmek gerekir. The New England Journal of Medicine (NEJM)'de çıkan bir yazıda domuz gribinden ölenlerin 2/3'ünün, altta yatan başka tıbbi sorunları ya da aşırı şişmanlık nedeniyle öldükleri belirtilmektedir.i

Domuz gribinin hızla yayılma yeteneğinin olduğu belirtiliyordu. Şimdi mevsimsel grip denen, sıradan grip hastalığına oranla çok daha az öldürücü olduğu kabul edilmektedir.



Geçenlerden yakınlarımdan birini özel hastaneye götürdüler. Yüksek ateşi vardı, öksürüyordu. Kan incelemesi falan derken “domuz gribi” dediler. Bunu nasıl anladıklarını sorunca, “Böyle ateşli gelen her hastaya domuz gribine yakalanmış gözüyle bakıyoruz” dediler ve ilaçlar verdiler. Hastamız iki gün dinlenince işbaşı yaptı. Oysa siz domuzdan boşuna korktuğumuzu söylüyorsunuz.

Öyle görünüyor; rakamlar da bunu doğruluyor. Aynı dönemde domuz gribine oranla çok daha fazla ölüme neden olan hastalıklar da vardı. Gündem grip aşılarının satılması olduğu için bunlar üzerinde kimse durmamaktadır. 26 Nisan - 6 Mayıs 2009 (13 gün) arasında bütün dünyada domuz gribinden 31 kişinin öldüğü belirtilirken aynı dönemde 63. 066 kişi veremden öldü. Dünya Sağlık Örgütü yayınından aldığım tabloya bakalım; aşı satma kampanyasında medyanın katkısı da çok açık:




26 Nisan - 6 Mayıs 2009 (13 gün)

Domuz Gribi

Verem

Ölüm sayısı

31

63.066

Haber sayısı

253.442

6.501

Haber / Ölüm oranı

8176

0.1



Korku yaratma ile ölüm nedenleri arasında doğrudan bir bağlantı yok! Sağlıkta dönüşüm projesinin doğal bir sonucu olan gereksiz sağlık incelemeleri, girişimler ve ameliyatlar, tıbbi amaçlarla uygulanan radyasyon, tedavi ve ilaç kullanımına bağlı ölümler, domuz gribinin binlerce katıdır.ii



Domuz gribi aşısı ne ölçüde yararlı ya da hiç mi yararı yok

Aşıdan sonra bedeninde yeterli antikor oluşan kişi korunabilir. Aşının koruyucu etkisi hemen başlamaz ve mutlak değildir; korunma aşıdan 3-4 hafta sonra başlayabilir. Bazı kişilerde yeterli antikor oluşmayabilir. Fakat aşılama ile herkesin hastalığı yakalanması önlenemez; çünkü toplumun tümü aşılanmamaktadır.



Aşıların bir yıl etkili olduğu söyleniyor!

Aşıların etkili olup olmadığı zamanla anlaşılacaktır. Anlaşıldığında da domuz gribinin yerini başka hastalık kampanyaları alacaktır. Kişiden kişiye virüs bulaştığını kabul edersek, hastalığın en yaygın olduğu söylenen ülkelerde bile halkın büyük bölümünün hastalığa hiç yakalanmadığı görülmektedir.

Virüslerin çok akıllı oldukları ve kimliklerini değiştirdikleri söyleniyor. Virüsler insan kılığına giren uzaylılar gibi mi?

Bu virüsler sık olarak mutasyon geçirirler ve yapıları değişir. Yapılan aşılar kimlik değiştiren virüsleri etkileyemez. Her aşılanan kişi virüsle karşılaşacak diye bir kural yok.

Aşıların koruyuculuğu şu anda bir varsayım mıdır?

Evet doğrudur; hastalananların ve ölenlerin hepsinin domuz gribine yakalanmadıklarını, ateşi, öksürük ve boğaz yanması olan herkesin domuz gribi olarak kabul edildiğini unutmayalım. Hastalıktan ölümler çok az olduğundan, aşılanan ve aşılanmayan topluluklarda beklenebilecek ölüm oranları zaten düşük olacaktır.

Siz “düşük oran” diyorsunuz; ama domuz gribinin dünyayı sarmakta olan bir salgına dönüştüğü söyleniyor.

Olayları tıp kartelinin belirlediği algoritmalara göre tartıştığımızda bile onlara hizmet ediyoruz. Koşullanma sonucu küçük bir salgının varlığına inanılınca, milyonlarca kişinin hastalıktan öldüğü veya öleceğine inanmaya başlıyoruz. Biraz önce belirttiğim gibi her ülkede ve Türkiye'de de hemen her yıl yaygın ölümlere yol açamayan grip salgınları olmaktadır. Bunları da bir pandemi, öldürücü salgın olarak kabul etmemiz gerekmez miydi?

Kuzey Amerika ve bazı Avrupa ülkelerinde görülme sıklığına bakarak ölümcül olmayan hafif bir salgından söz edebiliriz; ancak hastalığın seyri ve ölüm oranlarına dikkat edersek, güncel salgının 1918 büyük grip pandemisindeki gibi olmadığını görmekteyiz.

Enfeksiyon başına ölüm oranı


Ülke

Olay sayısı

Ölümler

Ölüm oranı %'si

Sıklık

Türkiye

1 870

19

% 1.02

98'de bir

Çin

59 478

30

% 0.05

1 983'de bir

Almanya

25 285

8

% 0.03

3 161'de bir.

Toplam (Dünya)*

647 420

7 931

% 1.23

82'de bir

WHO Dünya**

482 300

6 071





*   http://www.flucount.org/ (10.11.2009)

** http://www.who.int/csr/don/2009_11_06/en/index.html  (1 Kasım 2009)
       Resmin alt yazısı : Salgın böyle oluyordu (1918-1919)

Dünyamız hemen her yıl grip salgını haberleriyle çalkalanıyor. Yaygın aşılama grip salgınlarını önleyemez mi?

Hiç bir pandemi önceden bilinemez. Benzer pandemi alarmları fiyasko ile sonuçlanmıştır. 1976’da ABD'de bir domuz gribi alarmı verilmişti. Salgın önlenecek derken aşılanan 500 kişide kas gevşekliğine ve felce yol açan bir hastalık (Guillain–Barré  sendromu) gelişmiş ve birçok kişi aşıdan ölmüştü.

Yakın yıllarda Türkiye’de kuş gribi alarmı verilmiş; toplum paranoya girdabına sürüklenmişti.

Doğru anımsıyorsunuz; Türkiye'de de yaşanan kuş gribi salgınında aynı program sahnelenmişti. Virüsün mutasyonu ve ölümcül pandemi beklentisiyle bir çok kuş ve tavuk yok edilmiştir. Bu sahte pandemi alarmında, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre; Türkiye’de tamamı 2006'da olmak üzere, yalnızca 12 kuş gribi olayı saptanmış ve hastalananlardan yalnızca 4'ü ölmüştür. Bu arada Türkiye’ye çok sayıda grip aşısı ve Tamiflu satılmıştır.iii

Aşıların satın alınmasına karar verenler, bu aşıların güvenli ve etkili olup olmadıklarını denetleyemezler miydi?

Aşılarla ilgili denetimlerin asıl amacı, kitlelerde korku ve tereddütleri gidermektedir. Bu denetimlerle aşıların ilerde ne gibi sağlık sorunlarına neden olacağı ya da yeterli korumayı sağlayıp sağlamayacağı anlaşılmaz. Laboratuar denetimleriyle yalnızca aşıda mikrop ve zehirli maddelerin bulunup bulunmadığı, sterilizasyonun yeterli olup olmadığı gibi incelenebilir.

Yani “Allaha emanet” uygulamalar… Şimdi asıl soruya geldik: Genel olarak aşılar ve özel olarak domuz gribi aşılarının sakıncaları olabilir mi ve biz bu etkileri nasıl anlayabiliriz?

Bulantı, kusma, kaşıntı gibi yan etkileri anlayabiliriz. Aşıyla bedene, ölü ve zayıflatılmış olsa da, bir genetik materyal verilmektedir. Aşı yapımında ve koruyucu olarak kullanılan mersol gibi civalı maddeler ya da formaldehit bulunmaktadır. Aşı üretimi sırasında başka tür virüslerin de aşılanan kişilere bulaştırıldığı kazalar olmuştur. Batı toplumları ve ABD'de son yıllarda otizm ve kronik yorgunluk sendromu gibi rahatsızlıklar çoğalmıştır. Bilim adamlarının bazıları bu durumu aşıda bulunan maddelere bağlamaktadır. Viagra'nın birden duyma yetersizliğine neden olması gibi, aşı etkisi olaylarında da mekanizmanın aydınlatılması ve kanıtlanması güçtür. Bildik tanı ve inceleme yöntemleriyle anlaşılamaz.



Aşılarda bulunan mersol’ün zarasız olduğu söyleniyor. Siz de aynı kanıda mısınız?

Hiç kimse civanın, hele aşılarda bulunan civanın zararsız olduğunu söyleyemez. Aşı kampanyalarını savunanlar bir yandan aşıda bulunan civanın güvenilir düzeyde olduğunu ileri sürerlerken, öte yandan mersol kullanılmaması için üretici firmalarla görüşmeler sürüyor.iv



Türkiye'ye ithal edilen aşıların civalı olduğu belirtiliyor; endişelenmeli miyiz?

Elbette endişeleneceğiz; çünkü mersol’ün yarısına yakını civadır. Birçok ağır metalin çok az oranlarda dahi kanser yaptığı kabul edilmektedir. Beyinde de birikme özelliği nedeniyle mersol en zehirli madde olarak kabul edilenidir. Tek bir aşı ile alınan miktar önemsiz ve zararsız olabilir; ama başka yollarla alınarak beyinde birikmiş olan civanın da birleşmesiyle bazı beyin hasarları ve davranış bozuklukları olabilir.

Anlaşılan, bize rahat yok! Türkiye’de temizlik kampanyaları çok geride kalmıştı, derken yeniden ell yıkama kampanyaları başlatıldı. Virüsleri sabunla öldürebilir miyiz?

Virüsler sabun, deterjan ve daha birçok antiseptik ile ölmez. Sıradan antiseptiklerle, o da ancak saatler sonra virüs ve bakteri oranı biraz azalabilir. Virüsleri öldüren antiseptikler, fenol, iyotlu antiseptikler ve potasyum permanganat gibi bileşiklerdir. Bu bileşikler 3 dakikada virüsleri öldürebilir. Ne ki bu maddeler deri için zararlıdırlar ve virüs öldürme amacıyla kullanılamaz.



İyi de, derimizden giren virüsleri neyle durduracağız?

İnsanı virüs ve bakterilere karşı en iyi koruyan kendi derisidir. Gerekmedikçe deri sık aralıklarla yıkanırsa koruyucu katman bozulur. Bu nedenle elleri fazla yıkamamak gerekir.



Demek ki sabundan da çok yarar yok! Peki ya maskeler, virüsleri yakalayıp süzebilirler mi?

Maskeler havadaki virüsü yakalayamaz. Genellikle hava maskenin kenarından girip çıkar. Ayrıca maske solunumla nemlenir ve mikroplar için uygun bir ortam oluşur.

Okulları, toplu taşım araçlarını ilaçlamak yararlı mıdır?

Okulları ve taşıt araçlarını dezenfekte etmenin hiç bir anlamı yoktur. O anda virüs ve bakterilerin bir bölümü ölse bile kısa sürede bunların yerini başkaları alır. v

Sonuç olarak yüreklerimize korkular ekiliyor ve kazanan yine onlar oluyor?

Aşı kampanyasından en büyük kazancı, tıp karteline bağlı aşı üreticisi büyük firmalar elde ediyor. Bunlar bir yandan patent yasaları ile rekabetçi üreticilerden kurtuluyorlar ve çok düşük maliyetle ürettikleri aşıları çok pahalıya satıyorlar. Aşılama kampanyasıyla milyonlarca doz ilacın bir anda ve bütün dünyada satılmasını sağlıyorlar. “Yeterli aşı yok” propagandasıyla dünyanın her yanında erken satın alma yarışı başlatılmış oldu.vi



Kartellerin ve yerli ortaklarının yarattığı küresel cennette gül gibi geçinip gidiyorduk. Sonraki söyleşilerimizde kuşun gribini, kanser aşısını, gereksiz ameliyatları ve şu virüslerin kaynağı üstüne geliştirilen “biyolojik silah artığı” gibi komplo teorilerini konuşabilir miyiz?

Elbette! Kuş gribini bir kez daha değerlendirmekte ve gardasil gibi kanser aşılarını, gereksiz girişimleri de değerlendirmeye hazırım.


Eksik olmayın Doktor, zaten karışık olan aklımızı gerçekten iyice karıştırdınız, dilerim gün olur düşünmeyi de öğreniriz ve elbette kartellerin, gürültücülerin hesabına çalışmayan, namuslu, sorgulayan medyacılığı da… Aydınlattığınız için size çok teşekkür ederim.

Akılları karıştıralım ki sorgulamayı ve düşünmeyi öğrenelim… Yıllardır sorguladığım sağlık uygulamalarını anlatma olanağı verdiğiniz için ben teşekkür ederim.




i http://h1n1.nejm.org/?p=1077


ii Daha geniş bilgi için (www.youtube.com/watch?v=I4nfwTvK8-w)’deki sunuma bakılabilir.


iii http://www.who.int/csr/disease/avian_influenza/country/ cases_ table_ 2009_09_24 /en/index.html


iv www.fda.gov/BiologicsBloodVaccines/SafetyAvailability /VaccineSafety/UCM096228


v www.jimmunol.org/cgi/content/abstract/49/2/123 ve ayrıca GOODMAN & GILMAN'S THE PHARMACOLOGICAL BASIS OF THERAPEUTICS'in ilgil bölümleri.


vi http://www.dailyfinance.com/2009/10/30/pharma-earns-astrazeneca-glaxosmithkline-lifted-by-swine-flu-v/


Kaynak: http://www.boluolay.com/article.php?id=3877       03 Aralık 2009
                  http://www.boluolay.com/article.php?id=3884       05 Aralık 2009




GRİP MEVSİMİ GELDİ İTHAL AŞI PAZARI AÇILDI

Mustafa Yıldırım'ın yazısı



Son yıllarda çevremde kim “grip” aşısı olsa hemen yatağa düşüyor ve kendi deyişleriyle yerlerde sürünüyorlar. Bu yetmezmiş gibi tüm dünyaya yayılan hayvan gripleri yüzünden hayvanlara yanaşmaz olduk. Konuların içyüzünü araştırmadan insanları yönlendiren medya cambazlarını bir yana bırakıp “grip aşısı” olayını Op. Dr. Uğur Yılmaz’la konuştuk. Konuştukça ezberim dağıldı.

Uluslararası tıp karteli, grip aşılarını sonbaharda pazarlıyor. Tüketim hastalığına tutulmuş olan insanlar hipermarketlerden çıkıp kitlelerle aşıya koşuyorlar. Bu nasıl oluyor?

Mevsim yaklaştıkça tüm insanların grip aşısı olması gerektiğine inandırma propagandası yoğunlaşıyor. Kitleler, tıp kartelinin kazancını ve uğrayacakları zararı hesaplamadan aşılanmaya koşuyorlar.

Her yıl yinelenen bu oyunun perde arkasına bir an baksak mı?

Gribe neden olan tek bir virüs yoktur. Genetik yapısı durmaksızın değişen birçok virüs hastalığa neden olur. Dünyanın değişik bölgelerinde değişik virüsler bulunur. Virüsler hep aynı kalamazlar ve sürekli değişirler.

Virüsler sürekli değiştiklerine göre insandan insana geçerken ne olur?

Virüs kişiden kişiye geçerken hastalık yapma yeteneğini yitirir ve aynı zamanda yapısını da değiştirir.

Hangi virüs neden olursa olsun grip hastalığı çok tehlikeli midir?

Grip, dünya çapında salgınlar yaratan tehlikeli ve ölümcül bir hastalık değildir.

Dünya boyutunda hiç mi salgın yoktur?

Bu olasılık çok zayıftır. Geçen yüzyılda yalnızca iki salgın oldu.

Salgın dendiğine göre neden bu kadar az rastlanıyor?

Dünyanın değişik bölgelerinde görülebilecek virüsler birbirinden ayrı türlerdir. Bütün dünyayı tutabilecek bir salgın gerçekleşme olasılığı çok düşüktür. Aşırı endişelenme ve korkuya gerek yoktur.

Korkmayın” diyorsunuz; ama ya ölümler?..

Çevreden virüs nedeniyle, genel durumu bozuk, bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde hafif bir grip enfeksiyonu, başkaca ateşli hastalıklarda olduğu gibi insan yaşamını tehlikeye sokabilir. Virüs grip aşısıyla alınınca da ateşli hastalık olabilir ve yaşamı tehlikeye sokar.

Aşılanan çocuklar nasıl etkileniyor?

Ülkemizde klinik gözlemi, raporları yok; ama bu konuda somut verilere dayalı bir çalışmayı Mayo Clinic gerçekleştirdi: 263 hasta çocuğun durumunu saptadılar. Aşılanan çocukların hastaneye yatırılacak denli hastalanmaları oranının aşılanmayan çocuklara göre üç (3) kat daha çok olduğunu saptadılar. Ayrıca astımı olan çocuklarda bu oranın daha da yüksek olduğu gözlendi. Bu konu için Science Daily’nin yayınına bakılabilir. (http://www.sciencedaily.com/ releases/ 2009/05/090519172045.htm)

Grip aşıları bizi hastalıktan korumuyor mu?

Grip aşıları, Kuzey Amerika ve bazı Avrupa ülkelerinde en fazla görülen virüslere karşı yapılmaktaydı. Aşılar, zaten bir yıl önce dünya ve bölge çapında salgına neden olmamış virüslerden yapıldığı için, bu virüslerin ertesi yıl hastalığa ve salgına yol açma yetenekleri azalmış olacaktır.

Aşı hiç mi etkilemez?

Bu aşılar, teorik olarak üretildikten bir yıl sonra Kuzey Amerika ve Avrupa’da aşıdaki virüslerin yol açtığı bir salgın olursa bir dereceye kadar yararlı olabilir; fakat bu da çok düşük bir olasılıktır. Çünkü gündemdeki virüsler bir yıl sonra değişecektir. Oysa dünyanın başka bölgelerinde yaşayan insanların bu virüslerle karşılaşma ve hastalanma olasılığı çok zayıftır.  Tek bir virüsle oluşan kızamık ve benzeri virüslere karşı ancak  yıllarca süren bir aşılama ile koruma sağlanabilmektedir. 

Hastalık bulaşıcı olduğuna göre…

Bulaşma olasılığı bulunan başka virüsler dünyanın değişik bölgelerinde de vardır; gelişebilirler ve buradan da yayılabilirler. Bunlara karşı aşının zaten etkisi olmayacaktır.

Aşılanan insanlar hemen gribe yakalanıyorlar; bu insanlar zayıf mıdırlar?

Aşı zayıflatılmış virüslerden oluştuğu için aşılanan kişiler genellikle hafif, fakat bazen orta ve ağır şiddette hastalık geçirebilirler. Belirli virüslere karşı geliştirilen aşıların  bu virüslere karşı bile koruyuculuğu zayıftır. Bu durum, oluşan antikorla ölçülür; oran % 50-80 arasında değişmektedir.

Aşı etkisi kesin olarak ölçülemiyor mu?

Kanda virüslere karşı oluşan antikorla ölçülür; ama böyle bir çalışmanın geniş kitleler üzerinde yapılması pratik değildir ve böyle bir çalışma da yapılmamıştır. (İnsanlarda aşılanan virüslere karşı, 3. ve 6. ay sonunda ne oranda antikor oluştuğu ölçülmemiştir.)

Aşıların koruma etkisi, aşılanmayı izleyen oldukça uzun bir süreden sonra gerekli antikorların yeterli oranda oluşmasıyla başlar. Bazen hiç antikor da oluşmayabilir de. Oluşan antikorlar aşıda bulunmayan virüslere karşı sağlığı korumaz.

Bu durumda aşı hiç koruyucu olamayabiliyor mu demek istiyorsunuz? Aşı etkisi incelenmiyor mu?

Mantık gereği, aşıların koruyucu olamayacağı açık olmasına karşın, aşıların etkisiyle ilgili yalnızca bir tek çalışma yapılmıştır. ABD'de 2003’te gerçekleştirilen bu çalışmada aşıların beklenildiği gibi etkisiz olduğu anlaşılmıştır. ABD resmi yayınından bakılabilir.(http://www.cdc.gov/ OD/OC/MEDIA/pressrel/fs040115.htm)

Aşıların ölüm oranlarını düşürdüğü ileri sürülüyor…

Aşıların bir yandan grip salgınlarını önleyemeyeceği kabul edilirken, öte yandan ölümleri azaltacağı ileri sürülmekteydi. Ne var ki bir grip salgınında aşılananlar arasında ölüm oranının daha yüksek olduğu görüldü.

Bu nasıl olur?

İnsanlarda görülen her türlü ateşli hastalığa, soğuk algınlığına “grip” tanısı konuluyor. Bu büyük bir hatadır. Grip virüslerinin yanı sıra doğada insana bulaşabilen birçok virüs ve hastalık vardır. Bu nedenle grip olduğu söylenen her hastalığın “grip” olmadığı ve bu tanının bir varsayım olduğu unutulmamalıdır.

Yani ölümler, başka hastalıklardan da olabilir. Bu durumda sormak zorundayım: Gribe karşı geliştirilen aşı ve ilaçların etkili olup olmadığı ölçülebilir mi? Hastalığı hafifletir mi?

Ateşli hastalıkların ortalama bir süresi olmadığı gibi, seyri kişiden kişiye de değişir. Başlangıç ve bitiş anı saptanamaz. Bu nedenle ilaçların ve aşının, hastalık süresini kısalttığı, şiddetini azalttığı tümüyle yalnızca varsayımdır. Bir ülkede ya da salgındaki bütün virüslerin aynı tür olamayacağı da unutulmamalıdır.

Aşıların hastalığı önleme yeteneğinde kesinlik yoksa niçin grip aşısı kuyruğuna giriyoruz?

Toplum bir yandan siyasi otoritelerin de yardımı ile korkutuluyor. Önemli bir soruna neden olmayacak bir hastalığa karşı aşı kampanyası başlatılıyor. Dünya veya bölge çapında salgınların (epidemi) görülmemesi de yapılan bu etkisiz aşılama ve ilaçlara bağlanıyor. Aşılar tıp kartelinin sürekli pazarlanan hastalık ve buna uygun ilaç-aşı geliştirme stratejisine uygun olarak üretilen ticari ürünlerdir.

Koruyuculuğu son derece kuşkulu olan, daha doğrusu “ya tutarsa” gibi bir varsayıma dayanılarak uygulanan aşının bize zararı olur mu?

Önemli bir soru! Bölgemizde hiç karşılaşmayacağımız, tanışmayacağımız birçok virüs, aşı olarak bedenimize yerleştirilmiş oluyor.  Bu virüsler hücre içinde çoğaldığı için DNA yapısına girerek bir çok hastalık ve bozukluğu neden olurlar. Daha da önemlisi aşıların içinde koruyucu olarak cıva (mersol) ya da formaldehit maddeleri bulunmaktadır. Formaldehit kanser yapıcıdır ve cıva da beyinde birikme yeteneğine sahip bir ağır metaldir. Yinelenen aşılarla biriken civanın zehirleme etkisi çoğalır. Bu nedenle otizm ve müzmin yorgunluk sendromu ya da yavaş virüs enfeksiyonu  gibi hastalıkların arttığı ileri sürülmektedir.

Biraz komplo teorisi gibi olacak; ama sormadan edemeyeceğim: Virüsler kötü niyetlilerce silah olarak kullanılabilir mi?

Aşı üretimi sırasında başka sitomegalo virüsler, kuş gribi virüsleri gibi virüslerin aşıya karışabildiği saptanmıştır. Aşılar kötü niyetli devletler tarafından biyolojik silah olarak kullanılabilir; bu şekilde birçok virüs aşıya karışarak değişik virüs enfeksiyonlarına neden olabilir. Bu konu için şu yayına bakılmalıdır: http://www.healthtruthrevealed.com /articles/1034537003/article

Korunacağız derken zaten siyasal bunalımlar içinde güç bela sürdürdüğümüz yaşamımızı tıp sanayisinin çıkarları uğruna iyice tehlikeye atıyoruz; öyle mi?

Ne yazık ki öyle!..
21 Ekim 2009






http://www.yarimada.net/gazete/index.php?option=com_content&view=article&id=4221:grp-mevsm-geld-thal-ai-pazari-acildi&catid=26:salk&Itemid=54







GATS ANLAŞMASI KAPSAMINDA BULUNAN HİZMET SEKTÖRLERİNİN SINIFLANDIRILMIŞ LİSTESİ

GATS ANLAŞMASI KAPSAMINDA BULUNAN HİZMET SEKTÖRLERİNİN SINIFLANDIRILMIŞ LİSTESİ Çeviri: Selim Yılmaz Aşağıdaki sınıflandırma 1994...